LİDERLİK DERSİ -14                         

 TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ GÖMLEĞİNE SIĞAR MI?

 Geniş vizyona sahip, geleceğin strateji hedefleri büyük olan ülkeler, kulüplere dahil olmaktan ziyade kulüpleri kendi strateji oyunlarına dahil ederler. Nitekim büyük liderler kurulmuş oyun düzenlerine dahil olmazlar. Kendileri oyun kuralları düzenleyip   bu kurallara uyulmasını isterler.

  Seksen milyon nüfusu ile bağımsız   mili özgün savunma sanayisini kurmuş; gerekli alt ve üst yapısını tamamlanmış, geleceğin teknolojisi olan dördüncü nesil teknolojisinin önde başlamasını hedeflemiş, bu konuda gerekli yatırımları yapmış, genç   dinamik yetişmiş insan gücüne sahip geleceğin güçlü ülkesinin temeli atılmıştır. Dünya mazlum milletlerine umut olmuş, herkesin imdadına yetişmeye çalışmış bir buçuk milyar nüfuslu gönül coğrafyası kurmuş bir devletin elbette dünya siyaseti ve politikası içinde liderlik beklemektedir. Böyle bir devletin yirmi yedi üyeden oluşan üç yüz elli milyonluk bir coğrafyanın kulüp üyeliğinin eşit statüde olmasını   beklemek biraz akıldan uzaktır. Üç kıtada askeri üssü olan ve bütün politik gelişmelerde oyuncu ve liderlik rolü oynayan bir ülkenin daha önce belirlenmiş sınırları çizilmiş hakimiyetini ve siyasi politikasını başka bir üst organa devrinin beklenmesi sözden öte hayal olur.

    Ekonomik alanda eleştirisel yaklaşımları olanlara cevaben, Türkiye’nin bu günkü ekonomik sıkıntıları aşılmayacak sıkıntılar değildir. Katma değeri yüksek teknoloji ve bilişim sanayine yönelmesi buluş ve yaratıcılık ruhunu harekete geçirmesi le Türkiye’nin bir ekonomik sıçrama kaydedeceği şüphesizdir. Bunun için ilk önce yaratıcı düşüncenin harekete geçirilmesi icat ve yeniliklere alım garantisi ve pazar kanallarını oluşturmak; ülkenin ihtiyaç duyduğu teknoloji üretim envanteri çıkartmak, ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin üretilmesini sağlamaktan geçer.  Dünden alıştığımız ve bürokrasiden kaynaklanan üretim teşvikinin kendi ayağına gelmesini bekleme şeklinde değil de kendisi üreticiyi harekete geçirerek, bilgi ve teknolojinin getireceği ekonomik kazanımları da toplumun geniş kesimlerine yayarak, büyük ekonomilerden biri olmasını sağlayarak dünya üzerindeki politik liderliğini güçlendirir.

     Avrupa Birliği ile pazar ilişkisi ülkenin ekonomisine dinamizm sağlayacağı gibi gelecekte yoğun bir rekabet durumunun yaşanmasına da neden olacaktır.   Unutulmamalı ki gökyüzüne hâkim olmadan denizlere hâkim olmadan, ticarete de hâkim olunmaz. Bu gerçeğin yanında bugün raylı sistemi de uzak doğudan Avrupa’ya kadar bir raylı ağ oluşumunda Türkiye’ nin de bu kavşakta olması, ticaret yollarına ayrı bir hakimiyet avantajı sağlamaktadır. Bu günlerde uzay sanayimizin kurulması; yerli ve milli uydumuzu uzaya gönderme durumuna gelmemiz, uçak gemilerine sahip olmamız, denizcilikte yüzer gemiler inşa edilip bunlara sahip olunması, bu alanda ileri teknolojiler geliştirmiş olmak bağımsız özgür politika üretmemizi sağlar. Bu durum Avrupa ülkeleri ile rekabet ve hakimiyet alanı çatışmasının başlayacağı bir gerçektir.

       Avrupa, İslam uygarlığını yalnız Avrupa uygarlığının dışında görmekle kalmıyor, kendi uygarlığı yanında onun varlığını bile yersiz buluyor. Oryantalist bir anlayış vardır. Bu anlayışta İslam uygarlığına diğer uygarlıklar gibi’’ müzelik bir şeye bakış gibi bir bakış var’’. Batıdaki kendini üstün görme anlayışı, kendi dışındakileri kendi medeniyetine ve kültürüne evirilmesi gerektiği yönünde ırkçı ve itici bir düşünce vardır. Bati uygarlığı, Türkler hakkındaki bu yargısını bütün İslam, bütün doğu dünyasında uyguluyor Müslümanlar doğulular değişmeyeceğine medeniyete girilmeyeceğine inanılıyordu bu anlayışa hala devam edilmektedir. Bati ile batı olmayan dünyalar arasında batinin oryantalist bakışı hiç düzeltilmedi. Yabancı nefretini pompalayanlarda, son yılarda gittikçe yükselen ırkçı akımların temelinde batinin oryantalizm bakışı vardır. Bu oryantalist bakış ile kaim İslam medeniyetinin hak, eşitlik ve kardeşlik ilkesi ile de devamlı çatışma halindedir. Batı Adalet anlayışını güç ve otoriteden alır, bizim kültürümüzde ise hak temeli adalet anlayışı hâkimdir.

Dolayısı ile iki adalet anlayışı ile çatışma vardır.

 Üç kıtada siyasal etkinliği olan ve bir çekim merkezi halindeki Türkiye, ancak başka bir çekim merkezi ile iş birliği içine girebilir. Kendi çekim alanında lider ve umut olarak diğer toplumlara yönelik bağımsız, özgür siyasi ve politik etkinliğe sahiptir. Avrupa birliği gibi siyasi bir merkeze dahil olunması tüm bu etkinliğin göz ardı edilmesi demektir. Türkiye’ nin etkin olduğu bu geniş kaim medeniyet coğrafyasının, Avrupa birliğine dâhil olması da, bu coğrafyanın yapısını kaldıracak güçte değildir. Dünya Ekonomisi gittikçe daha fazla bütünleşirken, politik çözülme süreçleri hızlanmaktadır. Avrupa ‘nın artık daha fazla bütünleşmesi olasılığı zayıftır. Ancak Avrupa, kendi içerisinde hâkimiyet sağlamaya çalışan güçlü devletlerin rekabetlerine sahne olacaktır. Kendi içerisindeki üyelerinin sömürge alanlarını oluşturarak sanayi ve teknolojide hakimiyet peşindedirler.

    Avrupa’ nın en güçlü ordusuna ve savunasına sahip, açık denizlerde yüzen gemileri, Balkanların Kafkasların, Afrika’nın, Uzak Doğunun ve Çin seddine kadar çekim merkezine sahip özgün siyaset politikası güden bir istikbalin öncüsü konumunda olan; kendi mazi kültürü ile yeniden dirilişe kalkan bir ülkenin çözülmeye yüz tutmuş politik entrikaların dolu olduğu bir çekim merkezi içine girmeyeceği açıktır.  Avrupa’nın da baştan beri bildiği geniş coğrafyanın çekim merkezi olan Türkiye ‘nin bu çekim gücünü yok etmek için yıllardır Türkiye üzerinde çeşitli oyunlar düzenleye geldiği bellidir. Bu büyük iddiaya sahip bir devletin Avrupa birliği kalıbına girmeyeceği açıktır.

  Bilginin üretilmesi, işlemesi ve satışı dünyanın en hızlı büyüyen endüstrisidir. Teknoloji ve bilgi verilerinin yönlendirilip ambalajlanması ile gittikçe yüksek karların elde edilmesi sağlanmaktadır.  Bilgi üretimi   politikaya da    yön vermekte, toplumun yeni politik alanları üzerindeki etkileşimini de beraberinde getirmektedir. Bilgi ve teknoloji üreten güçler, yeni imparatorluk alanlarının da yolunu açmış olacaklardır. Bilgi ve teknolojiyi gününde yakaladığımız an geçmiş tarihimizin güçlü imparatorluk varisi olarak dünya politikalarını şekillendirme yolunda etkileyici rol oynayabilecektir.

 Gerçek yaşamda siyasal kuramların ve bu kuramların ifadesiyle kopya edilerek gerçekleştirdikleri dışında ve ötesinde hiçbir şey yoktur. Siyasi kararlarla, gerçek siyasi kuramlara dayanarak sonuçlar çıkarılabilir.  Bugünün gerçeği ile var olan teknolojinin geleceğini önceden görüp gençleri bu yöne yönlendirmesi dışında başka bir başarı çıkmayacaktır. Genç ve dinamik nüfusa ve etkin coğrafya alanı ile geleceğin teknolojisine hâkim olmayı sağlayarak yeniden dünyanın sayılı güç ve zenginliklerine sahip olunacaktır.  Ülkenin geleceği için bu günkü fırsat yarına bırakılmayacak kadar kıymettardır. Yarınki gelecek için bu günkü fırsat terkedilecek kadar ucuz değildir. Kişisel heveslerimizin toplumsal çıkarın gerisinde bırakılma zamanıdır. Çıkarlar sabit veya önceden belirlenmiş şeyler değildir. Fikirlerle, kim olduğumuz, neye ulaşmaya çalıştığımız ve dünyanın nasıl işlediği ile ilgili fikirlerle biçimlenirler. Geleceğimiz için bu günkü fikirlerimizin ülke çıkarımıza yönelik faaliyete geçirilmesidir becerimiz. Aleyhimize oluşan fikirleri, fikirlerimizle bertaraf ederiz.


ABDURRAHMAN FİLİZ
BAĞIMSIZ DENETÇİ & MALİ MÜŞAVİR   
                                                                                                       

NOT: İsim zikredilerek ancak dipnot olarak alıntı yapılabilir. 
 

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)