Hayatta her alanda cömertlik makbuldür, ancak zaman konusunda elinizin sıkı olması gerekir.  Ona sahip çıkarak yani bir anlamda zamanı idareli kullanarak elinizden kayıp gitmesine engel olmalıyız. Geri alınamaz veya tekrarı olmayan bir değer olduğunun farkındalığında, bulunduğumuz her anı ve veya zamanı dolu dolu yaşamak felsefemiz olmalıdır. Biliyorum, bu konuda yüzyıllardır herkes bir şeyler yazıp söyledi. Ancak Mevlana’nın "Dün dünde kaldı cancağzım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım!" sözüne atıfta bulunarak şayet yeniden dinlemek isterseniz bizim de bu konuda söyleyeceklerimiz var.

Teknolojik bir dönemde yaşıyoruz. İnsanların vaktini çalacak birçok zaman hırsızı teknolojik alet var. Zamana sahip çıkmak her zamankinden daha önemli.(Sosyal medya bunlardan en önemlisi)

Belki sizlerin değil ama televizyon hala birçoğumuzun hayatının en merkezi yerinde duruyor. Ülke olarak günde an az 5 saat televizyon izleyen bir toplumuz. Bu da yılda 2,5 aya denk geliyor. Senelik tatilinizin kaç katı olduğunu hiç düşündünüz mü? Her güneş doğuşuna, saate, en önemlisi yüzümüzdeki çizgilere bakıp “zaman geçip gidiyor!” demeyi biliyoruz.

Bir gün, “Ömrünü nasıl ve nerede geçirdin? Ne kattın hayata?” diye sorarlarsa gülümseyerek, yüzümüz kızarmadan cevap verebilecek miyiz?

Zamanı iyi kullanmalıyız. Son pişmanlık fayda etmiyor.

Dünün bilginleri, bugünün kariyer sahibi olan insanları, zamanı en iyi değerlendiren insanlardır. Hedeflerini kaybetmeyen bu insanlar zamanı sıkı disiplin altında tutarak zaferlerine koştular, koşuyorlar.

Dediğimiz bu insanlar zamanlarındaki teknolojiyi hayatlarında kolaylık sağlamak adına kullanmayı bildiler. Bu yüzden sıradan insanları konuşmayacağız, onlar gibi olmak isteyenlere yön vermek, belki de bir nebze olsun faydalı olmak adına “Biz de demiştik.” diyebilmek için tarihe not düşmek isteyeceğiz.

Çünkü onlara da bize verilen günlük saatten fazlası verilmedi.

Peki, nasıl başarıyorlar / başardılar?

Sadece onlar zamanın bereketlendiğini fark ettiler. Uykularından fedakârlık ederek sabahları erken kalktılar. Bugün tatil, tatildeyim erken kalkılmaz diye hiçbir düşünceleri olmadı. Saatlerinin hiçbir saniyesini boşa harcamadılar. Hayatın bir maraton olduğunu, sadece zamanı iyi kullanan ve antrenman yapanın anı iyi, verimli yaşayanın birinci olduğunu fark ettiler.

Herkes gibi hayatın girdabına kapılmadılar, bu girdabın içinde kaybolup amaçlarını unutmadılar.

Hayatın kayıp gitmesine üzülmek yerine “Yoruldum ama harcadığım zamana ve emeğe değdi .” Cümlesini çok rahat kurdular.

Zamanı avuçlarının içine alarak tutmaya çalışmak yerine, yaşadıkları topluma faydalı olmak için belki de ölüme meydan okurcasına eserler bırakmaya çalıştılar. Kitaplar yazdılar, sanat icra ettiler, öğrenci yetiştirdiler.

Kıyısında oturup akışını seyrettikleri bir nehir olarak görmediler zamanı. Sevgilisi olan denize nasıl kavuşturabileceklerinin hayalini kurdular hep. Daima iyi bir şeyler ürettiler, gelecek nesillere bırakmak için.

Geçmiş ve geleceği birleştirmeye çalıştılar. Ustasından aldıklarını geliştirdiler. usta hastalığı tarif ettiyse onlar tedavisini aradılar, kendilerinden sonra gelene bayrağı teslim edeceğini bilerek.

Zamanın akıp gitmesine aldırmadılar. “Hiç bir şeye yetişemiyoruz.” cümlesini lûgatlarından çıkarttılar. Çünkü yetişmeleri gereken bir zaman yoktu. Sadece anı iyi kullanmak, değerli kılmak yeterliydi onlar için.

Birileriyle yarışarak zamanı harcamak gibi bir dertleri de yoktur bu insanların. Kendiyle yarışanın herkesi geçeceğini bilerek.

Zamanı satın almak için değildi gösterdikleri çaba. Bilirler ki takasta da geçerli değildir para.

Zaman içindedir bu insanların, onlar da zamanın içinde. Zamana mâl olmuşlardır artık eserleriyle. Benliklerinin ve ruhlarının rotasını çevirmişlerdir sonsuzluğun içine.

Nedense insanlığın en büyük sorunsalı oldu zaman. Hâlbuki ne zaman var ne de mekân. 

Dün, bugün, yarın yok aslında. Her şey an.

Zamansız saatler var günümüzde.

Biraz düşünün bakalım: Nereden geldik, nereye gidiyoruz?

Bugün insanlık artık, aynı anda her yerde.

Şöyle bir sorgulayın kendinizi, o insanlardan olmak mı sizin de tercihiniz?

İstemediklerinizi atın bir kenara, ajandanızı ve takviminizi temizleyin.

İstediklerinizi sepete, istemediklerinizi çöpe…

O halde gelin, kendimizi önemseyelim.

Çünkü "İnsanın kendini berbat hissetmesi, mutlu olup olmadığına önem verecek kadar boş zamanı olmasından ileri gelir." *

                                                                                                                                                                                                                            

ÖZKAN ÇİNAR
Mali Müşavir/SPK Denetçisi

*-George Bernard Shaw