Basit hatalar sadece vergide değil, her alanda, özellikle ticari hayatta önemli sonuçlara neden  olabiliyor.  

Vergi uygulamalarında da zaman zaman, atılması gereken bir muhasebe kaydının zamanında  atılmamasının veya yanlış atılmasının, beyannamelerin süresinde verilmemesinin, beyannamede  doldurulması gereken bir satırın boş bırakılmasının, verilmesi gereken bir dilekçenin  verilmemesinin nelere mal olduğunu görüyoruz. Bu eksikler veya hatalar bazen haklarımızın geri  dönmemek üzere kaybolmasına, bazen telafi edilemez sonuçlara, bazen gereksiz maddi kayıplara,  bazen de gereksiz ve zor bürokratik işlemlere muhatap olunmasına yol açıyor. 

Özetlediğim örnek durumlarla ilgili geçmişte birkaç makale yazdım. Küçük hataların veya  eksiklerin ne sonuçlar doğuracağına dikkat çektim. 

Bu makaleyi, geçtiğimiz günlerde gördüğüm bir Danıştay kararı nedeniyle yazmaya karar verdim.  Sonuçlanmış bir dava değil ama gelinen noktada da yeterince ders veriyor. 
 

Dava konusu 

Dava konusu olan olayda, taşınmazını satan ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5.maddesinin 1.  fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnadan yararlanan kurum adına, hesaplanan istisna tutarının  özel bir fon hesabına alınmadığı ve istisna kazancına ilişkin yeminli mali müşavir tasdik raporu  düzenlenmediği gerekçesiyle, sözü edilen maddede öngörülen istisna şartlarının ihlal edildiği ileri  sürülerek kurumlar vergisi tarhiyatı yapılıyor. Tarhiyata neden olan bu iki gerekçe dışında bir  sorun olmadığı anlaşılıyor. 

Konuyla ilgili aşağıda özetleyeceğim Vergi Mahkemesi ve Danıştay kararlarından; 

  • İki yıldan fazla elde tutulan taşınmazın Temmuz 2010 – Haziran 2011 özel hesap döneminde  satıldığı, 
  • Satıştan elde edilen kazancın 679-Diğer Olağan Dışı Gelir ve Kârlar hesabına kaydedilerek  dönem kârının hesabında dikkate alındığı,  
  • Satış tutarının %75'ine isabet eden istisna kazanç tutarının beyanname üzerinde indirim  konusu yapıldığı, 
  • Taşınmaz satışından istisnaya isabet eden kısım dahil elde edilen net kârın sonraki yıllara ait  yasal defter ve kayıtlarında 570- Geçmiş Yıllar Kârlar hesabında izlediği ve satış kazancına  ilişkin tutarın 2014 yılında özel fon hesabına aktarıldığı, anlaşılıyor. 


Vergi Mahkemesi kararı 

Tarhiyatın dava konusu edilmesi sonucu konuya bakan Vergi Mahkemesi; 

  • Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnanın  uygulanmasının temel koşulunun, taşınmazların iki tam yıl süreyle şirket aktifinde yer alması  ve satıştan elde edilen kazancın istisnadan yararlanan kısmının beş yıl süreyle pasifte özel bir  fon hesabında tutulması olduğu,
  • Kazancın özel bir fon hesabında tutulmasını öngören düzenlemenin asıl amacının farklı  hesaplar kullanılmak suretiyle kazancın kurum dışına çıkartılmasını önlemek olduğu, 
  • İhtiyatlar ve kâr ayrı gösterilse dahi pasif tablosuna kaydolunan öz sermayenin cüzileri  sayılacağından ve özel fon hesabının da bilançonun pasif kısmında gösterilmesi gerektiğinden,  davacı şirket tarafından taşınmaz satış kazancından istisnaya isabet eden kısmın 570-Geçmiş  Yıllar Kârlar hesabında izlenmesi ile pasifte özel fonda gösterilmesi arasında, işletmenin pasif  toplamı ile öz sermayesinde bir değişmeye neden olmayacağından herhangi bir fark olmadığı, 
  • Olayda, söz konusu istisna kazanç tutarının kurum dışına çıkarılmadığı, işletme sahibine  ortaklara dağıtılmamış bulunan kârlardan ilgili yedek hesaplarına alınmayan hesapların  izlendiği Geçmiş Yıllar Karlar hesabında tutulduğu, vergilendirmede olayın gerçek mahiyetinin  esas olduğu kuralı da göz önüne alındığında özel fon hesabında tutulmadan Kanun'da beklenen  amacın gerçekleştiği,  
  • Taşınmaz satış kazanç istisnasından yararlanmak için yeminli mali müşavir tasdik raporunun  düzenlenmesi gerektiğine ilişkin düzenlemeye konuyla ilgili Genel Tebliğde yer verildiği, 
  • Kanun’da sayılan şartlar arasında taşınmaz satış kazanç istisnasına ilişkin olarak yeminli mali  müşavir tasdik raporunun düzenlenmesi gerektiği yönünde bir şarta yer verilmediği,  
  • Kanunen tanınmış bir hakkın şekil eksiklikleri nedeniyle tebliğ düzenlemeleriyle kısıtlanması  düşünülemeyeceğinden yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı  kaldırıyor. 


Danıştay temyiz kararı (1) 

Temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 07.03.2019 tarih ve E:2015/11008,  K:2019/1637 sayılı kararıyla, temyiz istemini aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle reddediyor.


Danıştay temyiz kararı (2) 

Karar düzeltme istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, kararın düzeltilmesi isteminin  kabulüne ve Danıştay Üçüncü Dairesinin 07.03.2019 tarih ve E:2015/11008, K:2019/1637 sayılı  kararının kaldırılmasına karar verdikten sonra temyiz istemi yeniden inceliyor ve Vergi  Mahkemesinin kararını bozuyor. 

Danıştay Üçüncü Dairesinin 26.11.2020 tarih ve E:2020/262 K:2020/4835 sayılı kararında  özetle; 

  • Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, kurumların, en az iki  tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %75'lik  kısmının istisna kapsamında olacağı, bu istisnanın, satışın yapıldığı dönemde uygulanacağı ve  satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın  sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulacağı, istisna edilen kazançtan beş yıl içinde  sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen kısım için uygulanan  istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin ziyaa uğratılmış sayılacağının düzenlendiği, 
  • Davacı tarafından 2011 yılında taşınmaz satışından elde edilen kazancın istisnaya ilişkin  kısmının, sözü edilen yasal düzenlemede ifade edildiği şekilde pasif bir fon hesabında  tutulmadığı, kazancın 679- Diğer Olan Dışı Gelir ve Kârlar hesabında izlendiği, 
  • Bu durumda Kurumlar Vergisi Kanunu'nun uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde istisnadan yararlanmak için öngörülen şartın yerine  getirilmediği dikkate alındığında yapılan tarhiyatın hukuka uygun olduğu sonucuna varıldığı, 

belirtilerek vergi mahkemesi kararı bozuluyor.

Kararda yeminli mali müşavir raporu düzenlenmemesiyle ilgili bir değerlendirme yok. Bu  durumu, istisnadan yararlanmak için yeminli mali müşavir tasdik raporu düzenlenmesinin  zorunlu olmadığı şeklinde değerlendirildiğini ve bu nedenle bu konudan bahsedilmediğini tahmin  ediyorum.  


Alınacak ders 

Yargı süreci devam ediyor ve sonuçta nihai karar ne olur bilmiyorum. Belki de bir aftan  yararlanılır ve yargı süreci de devam etmez. Ancak açık bir şey var ki, dava kazanılsa dahi basit  bir muhasebe kaydının zamanında yapılmaması nedeniyle önemli bir risk 10 yıl taşınmış,  muhtemelen önemli bir maliyete de katlanılmış. Belki bir on yıl daha sıkıntılı süreç devam  edecek ve risk taşınmaya, maliyette artmaya devam edecek.

PWC | Recep BIYIK