Bütçe açığımız, Kayıp Yıllar 90’ları hatırlatır noktalara varıyor. Ocak ayı mali verilerine göre, devletin bütçe giderleri 767,9 milyar TL oldu. Bu giderlerin 646,9 milyar TL'si faiz dışı giderlerden oluştu. Aynı dönemde bütçe gelirleri 617,2 milyar TL olarak gerçekleşti, vergi gelirleri 517,2 milyar TL'yi buldu.

Bütçe dengesinin negatif olduğunu görüyoruz. Çok da sürpriz değil. Bildiğimiz veriler negatif değerler, ancak geldiğimiz noktada 150,7 milyar TL bütçe açığı var. Faiz dışı denge ise negatif 29,6 milyar TL. Bu veriler, ülkenin mali disiplin ve bütçe yönetimi konusundaki performansını yansıtıyor.

121 MİLYAR LİRANIN EKONOMİ İÇİN ÖNEMİ?

Ocak ayında faiz gideri 121 milyar TL. Peki, 121 milyar TL Türkiye ekonomisi için nedir? Borsada halka açık 119 şirketin piyasa değeri 121 milyar TL. Yani biz 119 şirketin toplam piyasa değeri kadar faiz ödüyoruz. Arçelik’in piyasa değeri 106 milyar TL, İskenderun Demir Çelik’in piyasa değeri 119 milyar TL. Ülkemizde önemli yere sahip şirketlerimizin toplam büyüklüğü kadar faiz ödüyoruz.
 

İKİ SORU İKİ CEVAP

Faiz ödemek zorunda mıyız?

Eğer ayağımızı yorganımıza göre uzatmazsak bunun bir maliyeti var ve bunu da faiz olarak ödemek zorunda kalıyoruz. Para yoksa ya banknot matbaasını çalıştıracak ya da yeni vergiler salacağız. Hatırlayın, deprem bahanesiyle geçici olarak gelen iletişim vergisi, yatıya kalmış ve gitmemişti

Yeni vergiler derken?

Misal zaten duble hale getirilen Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) yılda 2 kez almaya devamla kalmayıp her 4 ayda bir veya her 3 ayda bir (yani yılda 3 veya 4 kez) alınacak hale getirilebilecek. Yetmiyor, silindir hacmi 1600 cc’den yukarı her araç için “silindir vergisi” ihdas edilebilecek. Yetti mi? Ne gezer? Daha sırada birden fazla evi olanlardan alınacak ekstra konut vergisi var ki evlere şenlik. Bitmedi daha… KDV ve ÖTV’de her mal ve hizmet grubu için (gıda dâhil) yukarı doğru tırmandırılacak oranlar söz konusu… Temel KDV’nin %25’lere dayandırılması bile tasarlanan seçenekler arasında yer alıyor.
 

NOT

PEŞİN VERGİYİ TAKDİMİMDİR

Hükümet ne zaman paraya sıkışsa, vergilerle oynar. Kasa tamtakır olmuştur, itibardan tasarruf edilemeyeceğine(!) göre, vatandaşa gidilir; “pamuk eller cebe” denir. Allah ne verdiyse, kazansan da kazanmasan da senden para talep edilir. Zira gayya kuyusu gibi harcamalar için para gerekiyordur.

Kayıp Yıllar 90’larda peşin vergi, geçici vergi adı altında ceplerimize girildi. Katrilyonlarla ifade edilen bütçe açıkları için kayıt dışında kalmayı başaran tilkiler serbestçe dolaşırken, kümesteki kazların, peşin peşin tüyleri yolundu. Zira devrin yandaşına candaşına, KİT’ine BİT’ine (belediye KİT’leri) para gerekiyordu.

O dönemde “aile fotoğrafına” girme başarısı(!) gösteren iş insanlarına aktarmak için Bütçe’nin imkânları zorlanıyor, ödenek kalmayınca peşinen vergileniyorduk. Anlı şanlı ekonomi STK’larımız bu duruma itiraz etmek yerine, iktidarın ortağı gibi davranıp bu vergileri adeta meşrulaştırıyordu.

Şimdi de kasada para yok. Bütçe açığının en büyük gider kalemi; faiz ödemeleri… Yandaş candaş taş mı yesin? Para yoksa vergi ne güne duruyor? 1 Nisan sonrası vatandaşa “sımsıkı para programı” yetmezmiş gibi peşin vergi ile gelirlerse sakın bunu “galiba 1 Nisan şakası” algılamayın, ödeyiverin(!)

Ekonomim.com | Şeref OĞUZ