Kanuna ve Tebliğe göre EVET, özelgeye göre HAYIR! Nasıl yani? Evet, tam olarak da böyle. Hangisi doğru?

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, konu tapuda ortaklar adına kayıtlı taşınmazların Varlık Barışı kapsamında ortak olunan şirketlere konulmasıyla ilgili. Aslında bu konu sorunlu, ilginçtir sorun 6736 sayılı Kanununun yürürlüğe girdiği 8 AĞUSTOS 2016 tarihinden bu yana çözülemiyor.

Maliye Bakanlığı taşınmazların Varlık Barışı kapsamında ortak olunan şirketlerin aktiflerine kaydedilmesi konusunda biraz gayret gösterdi, belli sorunları çözdü, ancak en önemli konu Maliye Bakanlığı – Gümrük ve Ticaret Bakanlığı – Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arasında kaldı, çözülmüyor. 30 HAZİRAN 2017 tarihinde sona erecek bu uygulamadan yararlanmak isteyen çok sayıda kişi ve şirketin mağdur olmamaları bakımından bu sorunun çözülmesi gerekiyor.

SORUN 1: 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesinin 4. Fıkrası,

“4) Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri sahip oldukları, Türkiye'de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlarını, 31/12/2016 tarihine kadar, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın kanuni defterlere kaydedebilirler. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilir.”

Şeklinde düzenlenmiştir. Fıkra hükmünün incelenmesinden de fark edileceği üzere, düzenlemede şirket ortakları adına kayıtlı taşınmazların ortak olunan şirketlere varlık barışı kapsamında konulup konulamayacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ancak, Maliye Bakanlığı,

“Fiilen şirkete ait olmakla beraber, tapuda şirket ortağı adına kayıtlı bulunan taşınmazların, 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesi kapsamında şirketin yasal defterlerine kaydedilmesi mümkün bulunmaktadır.”

Şeklinde görüş bildirerek, bu konuda ortaya çıkan tereddütleri giderdi. (MB. GİB.’in 28.12.2016 tarihli ve 142158, 23.11.2016 tarihli ve 219581, 01.11.2016 tarihli ve 136670 sayılı özelgeleri)

Maliye Bakanlığı’nın önceki varlık barışlarındaki uygulamaları da dikkate alarak belirlediği bu görüşü, tapuda şirket ortakları adına kayıtlı taşınmazların varlık barışı kapsamında şirketlere aktarılmasının yolunu açmış, bu konudaki tereddütleri gidermiştir.

SORUN 2: Tapuda kayıtlı taşınmazlarını ortağı oldukları şirketlere 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesinin 4. Fıkrası kapsamında kaydeden şirket ortaklarına, bu işlem nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu yönünden değer artış kazancı hesaplanıp hesaplanmayacağı ve değer artış kazancı yönünden vergilendirme yapılıp yapılmayacağı konusunda tereddütler bulunmaktaydı. Çünkü, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80. Maddesinin 6. Fıkrasında, taşınmazların iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içinde elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artış kazancı sayılmakta ve bu kazancın gelir vergisine tabi tutulması öngörülmektedir.

Ancak, 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesinin 6. Fıkrasında yer alan,

“(6) Birinci fıkra kapsamında Türkiye'ye getirilen veya dördüncü fıkra kapsamında kanuni defterlere kaydedilen varlıklar nedeniyle, madde hükmünden yararlananlar ve bunların kanuni temsilcileri hakkında, başkaca bir neden ile gerekli olması hâli saklı kalmak üzere sırf bu işlemin yapılmış olmasından dolayı ve bu işlemden hareket edilerek, hiçbir şekilde vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı ile herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma yapılamaz, vergi cezası ve idari para cezaları kesilemez.”

Şeklindeki düzenleme, şirket ortaklarının tapuda kendi adlarına kayıtlı olan taşınmazlarının ortağı oldukları şirketlere kaydedilmesi halinde, kendileri yönünden değer artış kazancı sorgulaması ve akabinde vergilemesi yapılıp yapılmayacağı konusunda tereddütler oluşturdu.

Bu konuda Maliye Bakanlığı,

“Fiilen şirkete ait olmakla beraber tapuda şirket ortağı veya üçüncü şahıslar adına kayıtlı bulunan taşınmazların 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesi kapsamında şirketin yasal defterlerine kaydedilmesi halinde, bu işlemden dolayı şirket ortağı veya üçüncü kişiler adına değer artış kazancı hesaplanmayacaktır.”

Şeklinde açıklamada bulundu. (MB. GİB’in 28.12.2016 tarihli ve 141909, 28.12.2016 tarihli ve 142158 sayılı özelgeleri) Uygulama bu doğrultuda devam ettirilmektedir. Bakanlığın bu görüşü, ortağı oldukları şirketlere adlarına kayıtlı taşınmazları koymak isteyen çok sayıda mükellefi rahatlattı, uygulamanın önünü de açtı.

SORUN 3: Taşınmazların Varlık Barışı kapsamında şirketlerin yasal defterlerine kaydedilmesi halinde, bedellerinin diğer varlıklar gibi Fon hesabına alınıp alınamayacağı ile ilgilidir.

Bu konuda çözülemeyen, çok önemli sorunlar çözüldüğü halde, Tebliğde açıkça düzenleme bulunmasına rağmen bu hususun neden çözülemediğini anlayamıyoruz.

6736 sayılı Kanun uygulaması ile ilgili olarak yayınlanan 1 Seri No.lu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin (VII/B) bölümünde aşağıdaki açıklamalarda bulunulmuştur.

“B- YURT İÇİNDE SAHİP OLUNAN VARLIKLARIN KANUNİ DEFTERLERE KAYDI

Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri sahip oldukları, Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlarını 31/12/2016 tarihine kadar kanuni defterlere kaydedebileceklerdir.

Bu hükmün uygulanmasında taşınmazlar, Türk Medeni Kanununda “Taşınmaz” olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Bunlar Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesinde;

- Arazi,

- Tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,

- Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler

olarak sayılmıştır. İşletmeye kayıt yapılırken, taşınmazların rayiç bedelinin Türk Lirası karşılığı, diğer varlıkların ise Vergi Usul Kanununun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerlemeye ilişkin hükümlerine göre tespit edilen değerleri esas alınacaktır. Tebliğin bu bölümünün uygulanmasında rayiç bedel, söz konusu taşınmazların sahiplerince belirlenen alım satım bedeli olup bu bedelin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir.
Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve kanuni defterlere kaydedilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınmayacaktır. Ayrıca, söz konusu varlıklar dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilecektir.

1- Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerce Yapılacak İşlemler

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, yurt içinde bulunan ve defterlerine kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel bir fon hesabı açacaklardır. Bu fon, sermayeye eklenebileceği gibi ortaklara da dağıtılabilecektir. Fon hesabında tutulan bu tutarlar, işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde vergilendirilmeyeceği gibi, 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesi ile 5520 sayılı Kanunun 18, 19 ve 20 nci maddeleri uyarınca gerçekleşecek birleşme, devir ve bölünme hallerinde de vergilendirilmeyecektir.

Ayrıca söz konusu varlıklara ilişkin tutarların, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ortaklara dağıtılması hâlinde kar dağıtımına bağlı stopaj yapılmayacak, gerçek kişi ortaklar ile kurumlar vergisi mükellefi olan ortaklar tarafından elde edilen bu tutarlar da vergilendirilmeyecektir.”

Yukarıda yer alan Tebliğ metninin incelenmesinden de fark edileceği üzere, ortaklar adına tapuda kaydı bulunmakla beraber gerçekte şirkete ait olan taşınmazların varlık barışı kapsamında şirketlerin yasal defterlerine kaydedilmesi halinde, bunların bedellerinin fon hesabı açılarak (549 No.lu Hesap) bu hesaba alınması mümkün bulunmaktadır. Bu şekilde aktife kaydedilerek fon hesabına alınan taşınmazların bedellerinin sermayeye eklenmesi, bedellerinin şirketten geri çekilmesi serbest. Yani, taşınmazların mutlak suretle şirkete ayni sermaye olarak konulması yada tapusunun şirket adına çıkartılması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile bu konu hakkında yaptığımız görüşmelerde, 6736 sayılı Kanun ve Tebliğinde konunun net olarak açıklandığını, kanun kapsamında konulacak taşınmazların şirketlerin muhasebe kayıtlarında açılacak bir fon hesabına alınarak izlenmesini öngördüğünü, bu aşamada tapuda işlem yapılmasını gerektirir bir durumun söz konusu olmadığını, ne zaman ki, bu taşınmaz şirket sermayesine ayni sermayeye olarak eklenirse o zaman tapuda bir işlem yapılabileceği, daha önceki varlık barışı uygulamalarında da benzer durumların söz konusu olduğunu ifade etmişlerdir.

Kişisel görüşümüze göre de, ortaklar adına tapuda kaydı bulunmakla beraber gerçekte şirkete ait olan taşınmazların varlık barışı kapsamında şirketlerin yasal defterlerine kaydedilerek, bunların bedellerinin fon hesabı açılarak (549 No.lu Hesap) bu hesaba alınması gerekmekte olup, bu durumda tapunun beyanlar hanesine, şirkete varlık barışı kapsamında konulduğu hususunda bir belirtme yapılması yeterli olacaktır. Burada gerçekte şirkete ait olan ancak çeşitli nedenlerle ortaklar veya kanuni temsilciler üzerinde gözüken taşınmazlar şirkete konulmaktadır. Burada bir satış, bağış, elden çıkarma söz konusu değildir.

Ancak, Maliye Bakanlığı, Tebliğde bu kadar açık bir şekilde düzenlenmiş olmasına karşılık, ortaklar adına kayıtlı bulunan taşınmazların ortak oldukları şirketlere ancak ve ancak ayni sermaye olarak yada tapuda şirket adına tescil konulabileceğini, bu taşınmazların bedellerinin fon hesabına alınmayacağı görüşündedir. Nitekim, bu konuda verdiği bir özelgede,

“Gerçekte şirkete ait olmakla beraber tapuda şirket ortağı adına kayıtlı bulunan taşınmazların 6736 sayılı Kanunun 7. Maddesi kapsamında, şirketin yasal defterlerine kayıt edilmesinin mümkün bulunduğu, anılan madde kapsamında şirketin yasal defterlerine kaydedilen taşınmazların tapuda şirket adına tescil ettirilmesi gerekmektedir.”

şeklinde açıklama yapmıştır. (MB. GİB.’in 16.01.2017 tarihli ve 5738 sayılı özelgesi) Yani sonuç; Tebliğe göre EVET, özelgeye göre HAYIR!

Bize göre, taşınmazların da diğer varlıklar gibi fon hesabına alınması mümkün olup, Tebliğ ile verilen bir imkanın/hakkın, daha alt bir düzenleme olan özelge ile ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu konuda da, Bakanlığın, Tebliğ çerçevesinde hareket etmesini bekliyoruz.

SORUN 4: Taşınmazların Varlık Barışı kapsamında şirketlere konulması halinde, tapu harcı ödenip ödenmeyeceği ile ilgilidir.

Maliye Bakanlığı, ortaklar adına kayıtlı bulunan taşınmazların ortak olunan şirketlere 6736 sayılı Kanun kapsamında ayni sermaye olarak konulması halinde tapu harcı alınmayacağını, ayni sermaye dışında şirket adına tapuda tescil yaptırıldığı takdirde tapu harcı ödeneceği görüşündedir. Nitekim, Bakanlık bu konuda verdiği çok sayıda özelgede,

“6736 sayılı Kanun kapsamında şirketinize ayni sermaye olarak konulmak üzere şirket aktifine kaydolacak taşınmazların tapuda yapılacak tescil işlemlerinden, 492 sayılı Harçlar Kanununun 123. Maddesi kapsamında tapu harcı aranılmaması gerekmektedir.”

Şeklinde görüş bildirmiştir. (MB. GİB’in 28.12.2016 tarihli ve 142158, 23.11.2016 tarih ve 219581, 01.11.2016 tarih ve 136670 sayılı özelgeleri)

6736 sayılı Kanunun 7. Maddesinin 6. Fıkrasında yer alan,

“(6) Birinci fıkra kapsamında Türkiye'ye getirilen veya dördüncü fıkra kapsamında kanuni defterlere kaydedilen varlıklar nedeniyle, madde hükmünden yararlananlar ve bunların kanuni temsilcileri hakkında, başkaca bir neden ile gerekli olması hâli saklı kalmak üzere sırf bu işlemin yapılmış olmasından dolayı ve bu işlemden hareket edilerek, hiçbir şekilde vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı ile herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma yapılamaz, vergi cezası ve idari para cezaları kesilemez.”

Şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, şirket ortaklarının tapuda kendi adlarına kayıtlı olan taşınmazlarının ortağı oldukları şirketlere kaydetmeleri halinde, bu işlemin yapılmış olmasından dolayı tapu harcı dahil herhangi bir vergi tarh ve tahakkuk ettirilmesi söz konusu olamaz. Maliye Bakanlığı’nın aksi yöndeki görüşüne katılmıyor, bu görüşünü yeniden değerlendirmesini bekliyoruz.

SORUN 5: 6736 sayılı Kanun kapsamında şirketlere konulacak taşınmazların bedellerinin nasıl tespit edileceği konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Taşınmazların varlık barışı kapsamında ayni sermaye olarak konulmasında rayiç bedelin tespiti konusunda sorun var.

1 No.lu Tebliğde açıkça;

“İşletmeye kayıt yapılırken, taşınmazların rayiç bedelinin Türk Lirası karşılığı, diğer varlıkların ise Vergi Usul Kanununun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerlemeye ilişkin hükümlerine göre tespit edilen değerleri esas alınacaktır. Tebliğin bu bölümünün uygulanmasında rayiç bedel, söz konusu taşınmazların sahiplerince belirlenen alım satım bedeli olup bu bedelin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir.”

Şeklinde bir düzenleme söz konusu iken, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü taşınmazların rayiç bedelinin sahiplerince tespit edilmesini kabul etmiyor, bunu tapu mevzuatına aykırı buluyor, taşınmazın rayiç bedelinin mahkeme tarafından belirlenmesi gerektiğini belirtiyor. Yani, Tebliğdeki düzenlemeyi tapu işlemleri açısından geçersiz buluyor. Halbuki, 6736 sayılı Kanun ve uygulamasında bu var, ancak Tapu bu mevzuat Maliye'yi bağlar, tapuyu bağlamaz görüşünde.

Süresi uzatılmış Varlık Barışı uygulamasının son tarihinin 30 HAZİRAN 2017 olduğu dikkate alındığında, taşınmazların varlık barışı kapsamında şirkete kaydedilmesi ayni sermaye işlemindeki rayiç bedel tespit sorununun çok ivedi olarak giderilmesi gerekmektedir.

Saygılarımla.

Abdullah TOLU
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]