17 Ağustos 1999 tarihli ve sonraki tarihlerde ülkemizin muhtelif yerlerinde meydana gelen hatırlamak istemediğimiz depremler maalesef yaşandı. Geçen hafta İzmir taraflarında bir dostumun yazlığındayken sabaha karşı 5,0 şiddetinde hissedilir bir deprem yaşadık ve akabinde herkes sokağa fırladı. Sıklıkla oluyor buralarda dedi sokaktaki yurttaşlar. Sanıyorum korkularını yenince ya da başka bir nedenden kaynaklı biraz zaman geçince evlerine geri girdiler.

Allah korusun ama mal ve/veya can kaybı yaşanan bir depremde yine benzer sorular soracağız. Deprem vergisinden toplanan vergiler nerede? sorusu. Bu sorunun cevabını defalarca yazdım. Ancak bugün bu yazıda 17 Ağustos 1999 depreminin ardından getirilen deprem vergisinin akıbeti hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Deprem vergisi nedir?

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinin ardından ortaya çıkan bütçe açığını kapatmak için 26 Kasım 1999 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4481 sayılı Kanun ile yeni vergiler getirildi. Bunların içinde tek sefer alınması planlanan ve bizim de deprem vergisi olarak bildiğimiz özel iletişim vergisi de vardı. 31 Aralık 2000'de sona ermesi planlanan Özel İletişim Vergisi önce 4605 sayılı Kanunla 31 Aralık 2002'ye kadar daha sonra yeniden 31 Aralık 2003 tarihine kadar uzatıldı. Bir sefer alınması planlanan özel iletişim vergisi, 31.07.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 5228 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 39'uncu maddesine eklenerek kalıcı ve sürekli hale getirildi. Bir yıl için getirilen deprem vergisi bugün itibariyle 22 yıl 9 aydır sürekli olarak alınmaktadır. Cep ve sabit telefon faturalarından, dijital ve kablolu tv yayınları, internet hizmeti faturalarından vs'den yüzde 10 oranında alınmaktadır.

Deprem vergisinden toplanan vergiler

Özel iletişim vergisi bir yıllığına getirildi ama bugün itibariyle 22 yıl 9 aydır devamlı surette tahsil edilmektedir. Aşağıda tabloda 1999 yılından bugüne özel iletişim vergisi tahsilatı yer almaktadır. En yüksek tahsilat 6 milyar 618 milyon TL ile 2021 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu gelirin tamamı hazineye doğrudan gelir yazılmaktadır. 2022 Temmuz ayı sonuna kadar toplamda 83 Milyar 603 milyon TL deprem vergisinden hasılat sağlanmıştır.

Bu tutarları ilgili yılın döviz (dolar, euro gibi) kurları ile endekslersek çok daha vahim bir tabloyla karşılaştırabiliriz elbette. Bu nedenle bu hesabı yapmadım.

"Nerede bu paralar?" sorusunu soramamamızın hukuki gerekçesi

Devlet bütçesinin yapısını, muhasebeleştirilmesini, denetimini, raporlanmasını vs. oluşturan 1 Ocak 2006 tarihinde uygulanmaya başlanan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 13/g maddesinde “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” İlkesine yer verilmiştir. Bu, maliye literatüründe “ademi tahsis” ilkesi olarak da adlandırılır. 5018 sayılı Kanun'un (I) sayılı cetvelinde yer alan genel bütçeye doğrudan gelir kaydedilen bu vergiler hazinenin havuzuna aktarılır ve yine bu vergiler toplandığı yer ya da konusuna bakılmaksızın bütçe kanununun izin verdiği ölçüde her türlü kamu hizmeti için harcanabilmektedir.

İşte tam da bu noktada genel bütçeye gelir kaydedilen ve depremin yaralarını sarmak amacıyla getirilen özel iletişim vergisinin de sadece deprem için kullanılması 5018 sayılı Kanun'un 13/g maddesi uyarınca mümkün görülmemektedir. Toplanan vergiler havuza oradan da başka yer ve hizmetler için harcanmak üzere başka yere gönderilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle özel iletişim vergisi namı diğer deprem vergisi bu şekilde bir vergi olarak kaldığı sürece maalesef bu tarz soruları sormaya devam edeceğiz.  

Deprem fonu önerimi yineliyorum

Bunun çözümü özel iletişim vergisini genel bütçeye gelir kaydedilen bir vergi türü olmaktan çıkartıp bir fona dönüştürmektir. İşsizlik fonu gibi denetimi güçlendirilmiş bir fona dönüştürmek bu yaraya merhem olacaktır. Deprem fonu oluşturulmasının altında yatan 5018 sayılı Yasa'nın 13/g maddesindeki ademi tahsis engeli de bu şekilde aşılmış olacaktır. Bu fonda biriken paralar deprem durumunda doğrudan bu amaç için kullanılabilecek ve ayrıca bir finansman arayışına girilmesine de gerek olmayacaktır.

Diğer bir önerim belediyelere bırakılsın

Deprem vergisi diye bilinen özel iletişim vergisi gelirlerinin belediyelere de bırakılması söz konusu olabilir ama bu gelir belediyelere çeşitli kıstaslarla dağıtılacağı için esasında kaynakların etkin kullanımı yetersiz kalacaktır. Yani deprem olan bölgenin belediyeleri kendilerine tahsis edilen bu tutarlarla yaraları sarmaya çalışacaklardır ama deprem olmayan bölgelerdeki belediyelerin hesaplarında bu para öylesine duracaktır. Bu nedenle yer bakımından denkleştirici faaliyetin de ayrıca sağlanması gerekir ki bu da ülke genelinde kurulacak bir deprem fonundan geçmektedir.

Ezcümle özel iletişim vergisi deprem vergisi olarak kaldığı sürece bu sorular yasal dayanaktan yoksun şekilde çözümsüz kalacaktır.

T24 | Murat BATI