Asgari ücret, birçok kişice yanlış bilindiği üzere yeni işe başlayan ya da en niteliksiz kişiye verilecek ücret seviyesi değildir. Asgari ücret, bir kişinin barınma, sağlık, kültür, ulaşım, gıda gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden en az seviyede karşılayabileceği ücret demektir.
Daha basit bir ifadeyle o günün fiyat seviyesi üzerinden kişinin kirasını ödeyebildiği, beslenebildiği, sinema, tiyatro, konsere gidebildiği, kıyafet alabildiği ücret seviyesidir. Bu tanım, Asgari Ücret Yönetmeliği m.4/d’de bulunmaktadır.
Şu an uygulanan brüt aylık asgari ücret 26.005,50 TL, aylık net asgari ücret ise 22 bin 104,67 TL’dir. Bu tutarın enflasyon karşısında ne kadar eridiğini söylememe gerek yok sanıyorum.
Avrupa Birliği İstatistik Bürosu'na göre sıralamada neredeyiz?
Avrupa Birliği İstatistik Bürosu (Eurostat), Avrupa Birliği ölçeğinde 2025 yılı asgari ücret sıralamasını aylar önce yayınlamıştı. Bu sıralamada 1 Ocak 2025 tarihinde Euro bazında brüt aylık asgari ücret sıralaması yapılmış ve bu sıralamada Lüksemburg aylık 2.637 Euro ile birinci sırada yerini almıştır. İrlanda 2.281 Euro ile ikinci, Hollanda ise 2.193 Euro ile üçüncü sıradadır.
Daha önce yazdığım bu yazıda da görüleceği üzere Türkiye ise 708 Euro ile 20. sıradaydı. Türkiye’den sonra gelen ülkeler ise aylık 385 Euro ile Arnavutluk, 182 Euro ile Ukrayna, 285 Euro ile Moldova ve sonrasında Bulgaristan (550 Euro), Karadağ (670 Euro), Macaristan (706 Euro) ve Sırbistan (618 Euro) gelmektedir.
Satın Alma Gücü Standartları (Purchasing Power Standarts- PPS) dikkate alındığında ise Almanya 1.992 Euro ile birinci, Lüksemburg 1.969 Euro ile ikinci ve Hollanda 1.875 Euro ile üçüncü sıradadır. Türkiye ise 1.199 Euro ile Temmuz 2023 asgari ücret seviyesine dayalı satın alma gücü paritesi (PPS) uyarınca 13. Sıradadır.
Türkiye, 1 Ocak 2025 verileri uyarınca aylık brüt 708 Euro ile 20. sıradaydı. Çünkü o tarihte 1 Euro yaklaşık 36,7 liraydı. Bugünkü kura göre 1 Euro yaklaşık 49 liradır. Yani 26.005,5 lirayı 49 liraya bölersek yaklaşık 530 Euro olacak. Bu basit hesaba göre bile brüt aylık asgari ücret 708 Eurodan 530 Euroya düşmüş. Yani her ay yaklaşık 178 Euro kadar değer kaybetmiş. Diğer bir ifadeyle Eurostat, olur da bugün bu sıralamayı yapsa biz, biraz daha geriye düşmüş olacağız.
Şu an uygulanan asgari ücret
Şu an uygulanan net asgari ücret 22 bin 104 TL’dir. Aşağıda yıllara göre asgari ücret tutarları ile işverene maliyetleri görülmektedir.
SGK verilerine göre bugün itibariyle ücretli çalışan sayısı yaklaşık 22 milyon civarındadır. 22 milyonun yaklaşık 2 milyon kişisi emekli olduktan sonra tekrar çalışanlardan oluşuyor. Bunların bir kısmı kamuda, bir kısmı ise özel sektörde çalışmaktadır.
Asgari ücretli sayısına ilişkin ise net bir veri şu an için yok. Bakan Işıkhan en son yaptığı açıklamada 6,6 milyon; DİSK-AR’ın Raporuna göre ise yaklaşık 8,5 milyon asgari ücretli bulunmaktadır. Bakan’ın ve Disk’in söylemlerinin ortasını alırsak yaklaşık 7,5 milyon asgari ücretli var diyebiliriz.
Asgari ücret artışı sadece asgari ücretlileri ilgilendirmiyor
Asgari ücret artışından sadece asgari ücretliler yararlanıyor gibi maalesef bir algı var ki bu hatalıdır. Şöyle ki;
Asgari ücret artışı baz alınarak özel sektör de kendi personel maaşını hesaplamaktadır. Genellikle de ya asgari ücretteki oran artışı kadar ya da biraz daha artırılarak sonraki yılın maaş politikası belirlenmektedir. O nedenle asgari ücretin ne ölçüde arttığı oldukça önemlidir.
Bir diğer husus asgari ücret tutarı sadece asgari ücretlileri değil, asgari ücretten fazla maaş alanları da ilgilendirmektedir. Daha basit bir ifadeyle asgari ücreti her ne kadar özel sektördeki patronlar ödese de asgari ücrete kadar olan kısmından ne gelir ne de damga vergisi alındığından devleti de doğrudan ilgilendirmektedir. Yani asgari ücret yükselirse Devlet de vergi kaybına uğrar.
Nasıl yani?
Şöyle ki, Cevdet Yılmaz katıldığı bir programda 2024 yılında asgari ücret istisnasından dolayı 677 milyar lira vergi kaybı olduğunu 2025 yılı için ise öngörülenin 850 milyar lira olduğunu söylemişti. Bu arada 2024 yılı için hedeflenin 590 milyar olduğunu da belirtmemde fayda var. Çünkü 2024 yılında yaklaşık 87 milyar lira (677-590) kadar bir sapma var ki o da yaklaşık yüzde 15 kadardır.
16 Ekim 2025 Perşembe günü de bütçe tanıtım toplantısında 2026 yılında ücretlilerin asgari ücrete kadar olan kısmından 1 trilyon 92 milyar lira bir vergi kaybı olduğunu belirtti.
Buna göre 2024 yılında asgari ücrete kadar gelir ve damga vergisi istisnasından dolayı hükümet 677 milyarlık hedefini 850 milyara yani yaklaşık yüzde 26 kadar yükseltmişti.
Bu yıl ise -ki 2025 yılı henüz bitmediği için net bir bilgi söylemek zor ama- asgari ücrete kadar gelir ve damga vergisi istisnasından dolayı yaklaşık 850 milyar lira bir kayıp olacağı Yılmaz tarafından söylenmişti. Cevdet Yılmaz yaptığı bir konuşmada 2026 yılında asgari ücret istisnasından dolayı kayba uğratılan tutarın 1 trilyon 92 milyar lira olduğunu söyledi.
Buna göre asgari ücretin 2025 yılından 2026’ya geçerken asgari ücretin vergi istisnasından dolayı devletin bütçe hesabına göre hazine kaybı yaklaşık yüzde 28,47 kadar artmış görünmektedir.
Bu anlamda 850 milyar liralık hesapta yıl sonuna doğru bir değişiklik olmazsa asgari ücretin en fazla artış oran yüzde 28 olacaktır ki bu da 28.293 lira olacağı anlamındadır.
Ancak 850 bin liralık hedefin gerçekleşme oranının yılsonunda birkaç puan artması durumunda asgari ücrette yüzde 25’ler; daha fazla artması durumunda ise yüzde 20’lerde bir artış da görülebilir. Ancak Cumhurbaşkanı konuya müdahale eder, artışı yükseltirse o zaman ayrı tabii ki.
Ancak şu anki bütçe verileri uyarınca artırılacak üst sınır yüzde 28’lerde olacak gibi duruyor.
Bu kapsamda asgari ücret en düşük yüzde 20, en fazla da yüzde 28 civarında artacak gibi duruyor. Aşağıdaki tabloda olası asgari ücret artışları görülmektedir.
Buna göre OVP’deki enflasyon hedefinin biraz üstünde artış olursa yüzde 20; Merkez Bankası'nın enflasyon tahminleri uyarınca yüzde 24 ya da 25; 2026 Bütçe Kanunu uyarınca da en çok yüzde 28 artış yapılacağını öngörmekteyim.
Ayrıca 2025 yılının ilk dokuz ayında hedeflenen kurumlar vergisinin sadece yüzde 52’si tahsil edilebilmiş. Kurumlar vergisi mükelleflerinden elde edilen tahsilatın bu denli düşük olmasının altında yatan şey; enflasyon muhasebesi, maliyetler, dövizin baskılamasının yarattığı rekabet sorunu ve faiz (finansman) giderleridir. Buradaki maliyetlerin bir kısmı işçi maliyetleridir ki patronlar bu konuyu Şimşek’e iletmişlerdir. Bu nedenle de patronları üzmeden bir atış yapılacak yani bu artış beklenen kadar olmayacak gibi durmakta.
En nihayetinde Cumhurbaşkanı'nın bir müdahalesi olmazsa patronları da üzmemek adına artış oranının yaklaşık yüzde 25 civarında olacağını tahmin etmekteyim.