Kanunun yayınlanmasını takiben, 16 Ocak 2020 tarihinde Ankara Barosu Vergi ve İdare Hukuku Kurulu ev sahipliğinde kanuna ilişkin düzenlenen ilk panelde konu tüm yönleriyle ele alınmış ve değerlendirilmişti. Dijital Hizmet Vergisi ile ilgili olarak küresel ölçekte tek taraflı önlemler üzerinden yapılan ana akım tartışmaların merkezini verginin niteliği, matrahı, oranı, mükellefiyet eşikleri ve verginin niteliğine bağlı olarak vergi anlaşmaları ile uyumu meseleleri oluşturmaktadır.

Dijital hizmet vergisinin kapsamı

 Kanun ile Türkiye’de sunulan çeşitli hizmetlerden elde edilen hasılatın, dijital hizmet vergisine tabi olduğu kabul edilmiştir. Bu hizmetler kısaca; dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri, sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin dijital ortamda satışı ile bu içeriklere yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler, kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri ve bu hizmetlere yönelik aracılık hizmetleridir. Verginin oranı yüzde 7.5’dur.

Vergi güvenliği

Kanun koyucu hali hazırda küresel ölçekte yapılan tartışmaları bir adım öteye taşımış, diğer ülke uygulamalarında görülmeyen biçimde vergi güvenliği maddesi ihdas etmiştir. 7194 Sayılı Kanun’un 7. maddesinde düzenlenen ‘Vergi güvenliği’ konusu genel olarak beyanname verme ve ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen Kanun kapsamındaki dijital hizmet sağlayıcılarının yükümlülüklerini yerine getirilmemesi hâlinde, sunmuş oldukları hizmetlere erişimin, bu yükümlülükler yerine getirilinceye kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından verilecek bir kararla engellenmesini ve bu kararın Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından ilgilisine iletileceğini hüküm altına almaktadır.

Tartışmalı hususlar

 Kanun maddesini tartışırken, kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında vergi güvenliği ve adaletini tesis etmek amacıyla ihdas ettiği söz konusu kural mükellef ve vergiyi almaya yetkili idarenin arasında makul bir dengeyi sağlıyor mu soruna cevap aramıştım. Hukuki niteliği açısından idari yaptırım kararı niteliğinde olan erişim engeli konusu, Anayasa’nın 2. (hukuk devleti), 10. (eşitlik ilkesi), 13.(ölçülülük ilkesi), 22.(haberleşme hürriyeti), 26. (düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti), 48. (çalışma ve sözleşme hürriyeti) tartışılmıştı.

AYM kararı

 Anayasa Mahkemesi (E.2020/11, K.2023/98, T. 18/5/2023) oy çokluğu ile yapmış olduğu değerlendirmede, nihai olarak, kademeli bir vergi güvenlik tedbiri ihdas edilmesi mümkünken doğrudan erişimin engellenmesine karar verilmesinin teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlama yönünden orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır.

Kanun maddesi, Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 10., 22. ve 26. maddeleri yönünden incelenmemiştir. Karar Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girecektir. Daha önce yapmış olduğum değerlendirmelerde Anayasa yargısının varlık nedenine bağlı olarak AYM’nin yapacağı okumanın özgürlükleri daraltıcı bir sonuca kapı açmamasını ummuştum.

Bu nedenle, kararın nihai olarak olumlu bir gelişme olduğunu ifade etmek gereklidir. RG: 7/12/ 2019, S:30971 Panel kaydı için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=hmzKeKptKeA Dijitalleşme Sürecinin Türk Vergi Sistemine Etkileri http://acikerisim.uludag.edu. tr/jspui/handle/11452/22396 RG:12/9/2023, S:32307