Vergi gelirlerini artırmanın tek yolu her zaman yeni vergiler koymak değildir. Bazen de mevcut muafiyet ve istisnalarda daraltmalar yaparak ya da bu hafta ele alacağımız konuda olduğu gibi vergi matrahının oluşumunda dikkate alınacak indirimleri azaltarak, vergiye tabi matrahı bir diğer anlatımla vergilendirilecek kazanç tutarını arttırmak mümkündür.

Finansman gider kısıtlaması aslında yeni bir uygulama değil. 2004 yılında kaldırılmıştı. 2012 yılında 01.01.2013'te yürürlüğe girmek üzere tekrar getirilmiş ancak uygulanması konusunda kararname yayımlanmadığı için 2021 yılına kadar uygulanmamıştı.

2021 yılı kazançlarına uygulanmak üzere yürürlüğe giren finansman gider kısıtlaması aradan iki yılı aşkın süre geçmesine rağmen, tam olarak nasıl uygulanacağı konusunda hala tereddütler yaşandığı görülmektedir. Uygulamada karşılaşılan sorunların ve tereddütlerin çok olduğunu, Gelir İdaresi Başkanlığı’na bu konuda yapılan özelge taleplerinin sıklığından anlıyoruz.

Aslında son derece basit bir sisteme dayanan, ancak uygulaması da bir o kadar kafa karıştıran finansman gider kısıtlaması konusunda mükelleflerin bu kadar çok tereddütte kalmasının nedeni, konu hakkında yayımlanan tebliğin uygulamada karşılaşılan sorunlar karşısında yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır.

Finansman Gider Kısıtlaması,

Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısımla sınırlı olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unun gider olarak indirilmesi kabul edilmeyeceği mantığına dayanmaktadır.

Finansman gider kısıtlaması uygulamasında, yabancı kaynak ve öz kaynak mukayesesi gerekmekte olduğundan bu düzenleme bilanço esasına tabi mükellefler için geçerli olup işletme hesabı esasına tabi mükellefler bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

Düzenleme uyarınca;

• Gider kısıtlaması, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, sadece aşan kısım için yapılacaktır.

• Kısıtlama en fazla %10 ile sınırlı olabilecek ve oranı Cumhurbaşkanı sektörler itibariyle farklılaştırabilecektir.

• Yatırım maliyetine eklenen faiz ve benzeri ödemeler sınırlamaya tabi olmayacaktır.

• Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri finansman gider kısıtlaması hükümlerine tabi değildir.

Finansman Gider Kısıtlaması Geçici Vergilerde Uygulanacak mı?

Gider kısıtlaması kapsamında olup bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, her bir geçici vergilendirme döneminin son günü itibarıyla finansman gider kısıtlaması öncesi Vergi Usul Kanununa göre çıkaracakları bilanço esas alınmak suretiyle öz kaynak ve yabancı kaynak mukayesesi yaparak finansman gider kısıtlamasına tabi olup olmayacaklarını tespit edeceklerdir.

Yıllık dönemde ise; hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerde 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerde ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilanço esas alınacaktır.

Gider ve Maliyet Unsurları Kapsama Dahil midir?

Gider ve maliyet unsurlarından yatırımın maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışındadırlar. Finansman gider kısıtlaması kapsamında yatırım olarak kabul edilen kıymetlerin maliyet bedelinin hangi unsurlardan oluştuğu Vergi Usul Kanununda belirlenmiştir. Bu madde ve buna ilişkin tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde, zorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyete eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetler gider kısıtlamasına tabi olmayacaktır.

Finansman Gideri Yanında Finansman Geliri de Bulunursa Hesaplama Nasıl Yapılacak?

En çok tereddüt edilen ve özelge talep edilen konuların başında finansman giderinin yanında, finansman gelirinin de bulunması durumunda hesaplamanın nasıl yapılacağı hususu oluşturmaktadır.

Bu tereddütün asıl nedeni ise, finansman gider ve finansman gelirinin aynı kaynağa ilişkin olup olmamasının uygulayıcılar tarafından tam olarak anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır.

Finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmeleri mümkün olmayıp finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerekmektedir.

Aynı kaynağa ilişkin olarak bir hesap dönemi içindeki aynı veya farklı geçici vergilendirme dönemlerinde oluşan kur farkı gelir ve giderleri mahsuplaştırılarak işlem tarihi veya dönem sonu itibarıyla bu kaynağa ilişkin net kur farkı gideri doğması halinde bu tutar finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınacaktır.

Aynı dönem içinde olsa bile farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu konuyla ilgili gerek yasal düzenlemelerde ve gerekse verilen özelgelerde aynı kaynağın ne anlama geldiği net bir şekilde ortaya konulamadığı gibi ilgili tebliğde verilen örneklerde yetersiz kalmaktadır.

Tebliğde sadece konuyla ilgili aynı kaynaktan ne anlaşılması gerektiğine yönelik; yabancı para kurlarındaki düşüş veya yükselişler nedeniyle, geçici vergilendirme dönemleri itibarıyla kur farkı geliri veya kur farkı gideri söz konusu olabileceğinden bahsedilerek mahsuplaşmanın yapılabileceği belirtilmiştir. 

Ancak verilen örnek uygulamada yetersiz kaldığından vergi mükellefleri haliyle tereddüt ettikleri her konuda vergi idaresinden özelge talep etmekte, bu hem vergi idaresinin işlerini yoğunlaştırmakta hem de özelgenin cevabı alınıncaya kadar mükellefin işlemlerinin aksamasına yol açmaktadır.

Bu aksaklığın giderilmesi için her olaya özgü özelge vermek yerine, en çok karşılaşılan sorunlara çözüm getirecek şekilde ilgili tebliğde ilave açıklama yapılması hem idarenin iş yükünün azaltacak, hem de vergi mükelleflerinin hatalı işlem yapmasını ortadan kaldıracaktır.

Aslında Hazine ve Maliye Bakanlığının en büyük eksik kaldığı konuların başında bu tür tereddüt edilen konuları ortadan kaldırıcı şekilde düzenleme yapabilme hızının yavaş olması gelmektedir. Mükelleflerin özelge taleplerini derleyerek en fazla tereddüt edilen konulara yönelik tebliğ ile ya da sirküler ile açıklama getirmeleri, özellikle de yargı kararlarını derleyerek idarenin sürekli dava kaybettiği konulara yönelik, gerek yasalarda ve gerekse tebliğlerde düzenlemelere giderek ihtilafların ortadan kaldırıcı düzenlemeler yapılması gerekir. Böylece vergi idaresinin de yargının da vergi mükellefinin de zaman ve iş gücü kaybetmesinin önüne geçilmiş olacaktır.

Erol ÇEMBER       
Yeminli Mali Müşavir