Türk Ticaret Kanunu ile birlikte, şirketlere yönetim kurullarında bağımsız üye bulundurma imkanı getirildi. Türk Ticaret Kanun’una göre bağımsız yönetim kurulu üyeliği yasal bir zorunluluk olmamakla birlikte Sermaye Piyasası Kanunu’na (SPK) göre halka açık şirketlerde bu zorunludur. SPK tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim Tebliği’nde de yönetim kurulu içerisindeki bağımsız üye sayısı toplam üye sayısının üçte birinden az ve her durumda bağımsız üye sayısı ikiden az olamayacağı düzenlenmiştir.

Son yıllarda çok sayıda şirkette karşımıza çıkan ve yaygınlaşana bağımsız yönetim kurulu üyeleri; Şirketin yönetim kuruluna şirketin ve hissedarların dışından atanan üyedir. Diğer yönetim kurulu üyelerin aksine şirketin icrasında temsil ve ilzamında bulunamazlar şirketin ortağa değildir. Ortak da olamazlar.

Şirketlerin objektif, yapıcı, şirket çıkarlarını gözetecek, farklı tecrübe ve bakış açısı ile yatırımları değerlendirecek, kamusal ve toplumsal dengeleri gözetebilmelerini sağlaması amacıyla bağımsız yönetim kurulu ihdas edilmiştir.

Her ne kadar SPK mevzuatı bu yönde bir zorunluluk getirmiş olsa da diğer yasal düzenlemelerde bu konuda boşluklar olduğu görülmektedir. Özellikle hukuki ve mali sorumluluk çerçevesinde bir yasal boşluk bulunmaktadır.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesinde “SGK primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise tüzel kişiliği haiz işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” denilmektedir. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre, anonim şirketlerin ödenmemiş prim SGK prim borçlarından şirkette, SGK ile ilgili iş ve işlemleri yapmaya yetkili olan veya muhasebe finansman konusunda yetkilendirilmiş kanuni temsilciler sorumlu tutulmaktadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 365. maddeye göre, anonim şirketler yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunmaktadır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesinde “tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir” denmektedir.

Bu hükümler Türk Ticaret Kanunu hükümleri ve anlayışı ile çelişmektedir. Çünkü Ticaret Kanunu ile kurumsallaşma ve şeffaflaşma özendirilmekte, profesyonel yönetim kurulu üyeliğine geçilmekte, hatta yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk alanları belirlenmekte ve yetkilendirilmektedir. Örneğin, mali işler, finans, üretim, satın alma, idari işler vb. görevler yönetim kurulu üyeleri arasında paylaştırılabilmektedir. Bütün bunlara rağmen şirketin tüm yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması açıklanamamaktadır.

Esasen şirketin Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeleri Sermaye Piyasaları Kurumu Kanunu’na atanan ve temsil ve imza yetkisi olmayan üyedir. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin icracı olmayan üyelerden olması sebebiyle özel yükümlülüğü bakımından icracı yönetim kurulu üyelerinden farklı bir sorumluluk rejimi olması gerekmektedir.

Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin icrai yetkileri bulunmadığından, sorumluluklarının kaynağı, şirkete ilişkin operasyonel faaliyetler değil, yalnızca TTK’nın, SPK’nın ve ilgili mevzuatın kendilerine yüklediği yönetim ve gözetim görevlerini yerine getirmektir.

Vergi, sosyal güvenlik ve diğer mevzuatta yer alan yönetim kurulu üyelerinin hukuki ve mali sorumluluğundan dolayı ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

Esasen kamusal bir görev yürüten bağımsız yönetim kurulu üyeleri, şirkette temsil ve imza yetkili olmamasına rağmen şirketin kamusal yükümlülüklerinden, borçlarından sorumlu tutulduğu da görülebilmektedir. Özellikle son dönemlerde yaygın bir şekilde karışımıza çıkan ve şirketlerde kurumsallaşma ve şeffaflaşma bakımından önem arz eden bağımsız yönetim kurulu üyelerinin Sermaye Piyasaları Kurumu Kanunu’na atanması ve temsil ve imza yetkisi olmadığına bakılarak vergi ve sosyal güvenlik mevzuatında mali ve hukuki sorumluluklarının bulunmadığı açık bir şekilde düzenlenmelidir.