Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, stokçuluk ve fahiş fiyatla mücadeleye yönelik olarak son haftalarda Türkiye genelinde stok ve fiyat tespiti denetimlerine başlandı. Son yirmi yılın en yüksek enflasyonu sebebiyle, günlük olarak değişen fiyatlar ve fiyat artışlarından rant elde etmeyi düşünen stokçulara karşı, son derece yerinde bir uygulama yapılmakta.

Bu denetimler hangi sektörlerde nasıl yapılmakta, denetimin sonucunda işletmelere bir ceza uygulanacak mı, geçen yıl çıkan vergi affı yasasından yararlanarak stok artıran işletmeleri neler beklemekte, daha etkin bir denetim modeli geliştirmek mümkün müydü, yazımızda bu sorulara cevap arayacağız.

Denetimler Hangi Sektörlerde, Nasıl Yapılmakta,

Geçtiğimiz haftalarda başlayan stok ve fiyat tespiti denetimleri; genelde otomobil bayileri, toptan gıda maddeleri satıcıları, toptan gübre ticareti yapan işletmeler, buzdolabı, tv satıcıları, toptan et ticareti ile uğraşan tüccarlar, alkollü ve alkolsüz içecek bayileri, halı ve mobilya toptancıları, sera işletmeleri nezdinde gerçekleştirilmektedir.

Bir vergi müfettişi ile bir gelir uzmanının katılımıyla gerçekleştirilen denetim çalışmalarında mükellefler nezdinde fiili envanter tutanakları düzenlenmektedir. Bu çalışmalar sırasında mükelleflerden anlık kaydi stok dökümü istenilerek tutanak altına alınmakta ve kaydi stokla fiili olarak tespit edilen stok arasında fark varsa bunlar da tespit edilmektedir. Ayrıca mükelleflerin başka mahallerdeki varsa stok yerleri, işyerleri ve depoları sorulmaktadır. Varsa yoldaki ve hariçteki mallar sorgulanmaktadır.

Bu tutanaklarda mükellefler tarafından satışı gerçekleştirilmiş olan malların fiili envanter tarihindeki fiyatları, 3 ay önceki fiyatları, 6 ay önceki fiyatları ve 9 ay önceki fiyatları ile 12 ay önceki fiyatları belirlenerek, tutanağa geçirilmektedir. Böylelikle fiyat değişimlerinin nasıl bir seyir izlediği tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Yasal Düzenlemelere Uymayan İşletmeleri Neler Beklemekte?

Öncelikle belirtmek isterim ki, her ne kadar denetimi Hazine ve Maliye Bakanlığı elemanları gerçekleştiriyor olsa da yapılan tespitler sonucunda uygulanması muhtemel cezalar sadece vergi kanunlarında yer alan cezalar olmayacak.

Peki hangi cezalar uygulanabilecek?

2015 yılında yürürlüğe giren 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a, 2020 yılında yapılan düzenlemeyle eklenen Ek Madde 1 uyarınca;

(1) Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapılamaz.

(2) Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulamaz.

Hükümleri eklenerek, birinci fıkraya aykırı hareket edenlere on bin Türk lirasından yüz bin Türk lirasına kadar, ikinci fıkraya aykırı hareket edenlere ise yüz bin Türk lirasından iki milyon Türk lirasına kadar,

idari para cezası verilebilecektir.

Söz konusun idari para cezalarını uygulama yetkisi de Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunda bulunmaktadır.

Yani anlayacağınız, hiçbir işletme, serbest piyasa koşullarında istediğim malı istediğim fiyata satarım diyemeyecektir. Üstelik yapılan bu düzenlemeler, işletmelerin stokçuluk yapmasını da cezasız bırakmamaktadır.

Yapılan bu düzenlemelerin amacı, tüketicilerin uygun fiyata ürüne ulaşmasını sağlamak olup, gerek fahiş fiyat uygulaması yapanlar ve gerekse stokçuluk yapmaya kalkanların cezalandırılacak olması son derece isabetli bir uygulamadır.

Olayın elbette bir de vergisel boyutu bulunmaktadır. Fiili ve kaydi envanterler mukayese edilerek, denetim yapılan işletmelerin faturasız mal alımı ya da mal satışı var mı tespit edilebilecek, tespit edilen bu hususlar doğrultusunda, işetmeler vergi cezaları ve özel usulsüzlük cezası ile karşı karşıya kalabileceklerdir. Üstelik işletmeler nezdinde elde edilen bu veriler, ilerde yapılması muhtemel vergi incelemelerinde de done olarak kullanılabilecektir.

Gördüğünüz üzere, yapılan denetimlerin bir den fazla boyutu bulunmaktadır.

Vergi Affı Yasasından Yararlanarak Stok Artıran Mükellefleri Neler Beklemekte,

Hatırlayacağınız üzere geçen yıl çıkan ve kamuoyunda vergi affı olarak bilinen 7326 sayılı Kanun ile mükelleflere stoklarını düzeltmek amacıyla bir imkan tanınmıştı. Mükellefler, işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan yani faturasız emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları 7326 sayılı Kanunda yer alan stok beyanı düzenlemesinden yararlanarak yasal kayıtlarına intikal ettirerek, kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmişlerdi.

Af yasası kapsamında yapılan bildirim ve beyanların doğruluğu konusunda hiçbir araştırma ve denetim yapılmayacak algısı yaratılıp da ardından yapılan stok bildirimlerinin doğruluğunun denetlenmesi, Maliye’ye daha doğrusu Devlete olan güveni sarsmayacak mıdır? Bundan sonraki benzer düzenlemelerden yararlanma konusunda vergi mükelleflerinde tereddüt yaratıp yapılan yasal düzenlemenin etkinliğini azaltmayacak mıdır?

Yapılan tespitlere göre gerçekleştirilecek uygulamalarda bu hususun göz ardı edilmemesi gerekir diye düşünüyorum.

Daha Etkin Bir Denetim Modeli Uygulanamaz mıydı?

Ülke kalkınmasına katkıda bulunmanın yollarından birisi de israfa son verilmesidir. İsraf denilince aklınıza sadece maddi anlamda yapılan israflar gelmesin. İş gücünün verimli kullanılmaması da bir israftır.

Yukarıda belirttiğim gibi söz konusu denetimler Vergi Müfettişleri ve Gelir Uzmanlarından oluşan ekiplerle gerçekleştirilmektedir. Yardımcılarda dahil toplam Vergi Müfettişi sayısı 8143 adet olup, vergi incelemeleri konusunda hem teorik hem de uygulamalı eğitimler alarak ve zorlu bir süreçten geçerek bu göreve gelmektedirler. Yani son derece yetkin özelliklerle donatılmış bu kamu görevlilerinin, belirlenen işletmeleri dolaşarak stok sayımı ve fiyat tespiti gibi sıradan ve basit işlemler yaptırılması da bir işgücü israfı değil midir?

Gelir İdaresi Başkanlığı’nda bu tespit ve sayımları yapacak yeterli Gelir Uzmanı mevcut olup, Vergi Müfettişlerinin oluşturulan ekipleri koordinatör olarak yönetmesi, hem daha fazla ekip oluşturulmasını hem de Vergi Müfettişlerinin asli görevi olan vergi incelemelerinin aksamasının önüne geçilmesini sağlardı.

Bu denetimlerin etkinliğini sağlayabilmek için risk grubunda bulunan mükelleflerin tamamının denetiminin çok kısa sürede gerçekleştirilmesi ve uygulanacak cezai müeyyidelerinde hızlı bir şekilde yerine getirilmesi zorunludur. Aksi halde denetimden beklenen etkinlik sağlanamadığı gibi verimde alınamaz.

Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.

Erol ÇEMBER       
Yeminli Mali Müşavir