Ücret, işçinin biricik geliri ve emeğinin karşılığıdır. Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır (İşK. m.32/1). İşçi ücretleri işin ifasından sonra ödenir. Ancak taraflar, iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmesinde ücretin peşin olarak ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ücretin ödenmesi ile işverenin ücret ödeme borcu, borcun ifası yoluyla sona ermiş olur. İşçi ücretleri en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile bu süre bir haftaya kadar indirilebilir (İşK. m.32/4). Ücretin bir ayı aşan periyotlarda ödenmesi yönünde iş sözleşmelerine veya toplu iş sözleşmelerine konulan hükümler geçersizdir (ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı Ankara 2022, s.1026.)

Çünkü bireysel iş sözleşmeleri ile toplu iş sözleşmelerine konulacak hükümler yasalara aykırı olamaz. Nitekim, Türk Borçlar Kanunu’nun 27 nci maddesi uyarınca, “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” Aynı şekilde, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 33 üncü maddesine göre de “Toplu iş sözleşmeleri ve çerçeve sözleşmeler, Anayasaya ve Kanunların emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler içeremez”. Dolayısıyla, İş Kanunu’nda işçi ücretlerinin en geç ayda bir ödeneceği düzenlemesi karşısında, iş sözleşmesi ile toplu iş sözleşmesine işçilere ödenecek ücretin bir ayı aşan periyotlarda ödenmesi yönünde düzenleme yapılması söz konusu olamaz.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre ncı “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür(m.6). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir (KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2014, s 484). Ücretin ödendiğinin ispatı ile ilgili olarak, bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli olup, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir (ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı Ankara 2022, s.1026.)

Yargıtay uygulamasına göre, “4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.

Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

Davalı vekili yargılama sırasında son aya ilişkin ücretin Yapı Kredi Bankası aracılığı ile ödendiğini belirterek ödemeye ilişkin kayıtların getirtilmesi konusunda bankaya müzekkere yazılmasını talep etmiştir. Mahkemece talep reddedilerek karar verilmiştir. Ödeme def’i yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden buna ilişkin banka kayıtları getirtilmeden hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” (Y22HD.25.10.2017 T., E. 2015/17892, K. 2017/22850 Legalbank.)

Yargıtay’a göre, “Davacı işçi işyerinde çalıştığını ispat etmiş olup, … süresi karşılığında ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü davalı işverene aittir. Davalı işveren ödemeye dair imzalı bordro veya banka kaydı gibi delil ileri sürmemiştir.

Ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün olmadığından mahkemece ücretle ilgili isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” (Y9HD.23.05.2019 T., E. 2016/2347, K. 2019/11953)

Yargıtay’a göre, “Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır” (YHGK 24.02.2016 T., E. 2014/735, K. 2016/166 Legalbank.)

Sonuç olarak, ücretin ödenmesi ile işverenin ücret ödeme borcu, borcun ifası yoluyla sona ermiş olur. Ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü işverene aittir ve bu konuda yazılı delil ibrazı gerekir. İşverenin ödemeye dair imzalı bordro veya banka kaydı gibi delillerle ödenen ücreti ispat etmesi gerekir. Bu kapsamda ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

Yazar Lütfi İNCİROĞLU