Bu yazımda TÜRMOB tarafından yeni yayınlanmış bulunan bir Mali Mevzuat Yorum - Uygulama Sirküleri’ne değinmek istiyorum. Meslek mensuplarına çalışmalarında kaynak oluşturmak, mali konularda aydınlatıcı bilgi aktarmak ve tartışmalı konulara dikkat çekmek amacıyla YMM İsmail Hakkı Güneş tarafından hazırlanarak TÜRMOB Mesleki Mevzuatı İzleme Kurulu’nca yayınlanmak üzere kabul edilen Sirküler, “Ortağın Şirkete Döviz Olarak Borç Vermesinin TCMB Genelgesi Kapsamında Değerlendirilmesi” başlığını taşıyor.
Sirküler, başlığında da belirtildiği gibi, şirket ortaklarının şirketlerine dövizle borç vermesini, kambiyo mevzuatı açısından inceliyor. Ancak Sirkülerin sonunda çok önemli bir vergi sorununa değiniliyor. Zaten benim de Sirküleri konu edinmemin sebebi bu.
Önce ortağın şirketine dövizle borç verip veremeyeceğine ilişkin olarak Sirkülerde verilen bilgiyi özetle aktarayım (Sirkülerin tam metnine ulaşmak isteyenler, www.türmob.org.tr adresinden ulaşabilirler).
“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yayınlanan (TCMB) Sermaye Hareketleri Genelge’nin 38. maddesi ile kural olarak 32 sayılı Karar’ın 17/A maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt içinden söz konusu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde döviz kredisi kullanmalarının serbest olduğu vurgulanmakta, Kambiyo mevzuatı uyarınca Türkiye’de yerleşik kişilerin ancak 32 sayılı Karar’da yer alan şekliyle bankalar ve finansal kuruluşlardan döviz kredisi temin edebilecekleri için bir firmanın başka bir firmaya döviz kredisi kullandırmasının mümkün olmadığı belirtilmektedir.
Ancak dövizle borç işlemine, fon fazlası olan ile fon açığı bulunan ve aynı holding bünyesinde veya grup şirketleri arasında yapılmasına, borçlandırmanın ve takibinin Türk Lirası cinsinden yapılması kaydıyla izin verilmiş, borçlandırma işlemlerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden karşılığının bu koşullarla firmanın yazılı beyanına istinaden yurt içindeki ilgili hesaplara transfer edilebileceği hükme bağlanmıştır.
Bu doğrultuda bankalar veya finansal kuruluşlara, köprü kredi ve benzeri uygulamalarla bu kuralları ihlal edici davranışların tespiti halinde ilgili şirketleri Hazine ve Maliye Bakanlığa bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Sermaye Hareketleri Genelgesinin Hazine Ve Maliye Bakanlığı’nın 08.02.2022 tarih ve 94005 sayılı yazısı ile değişik 38. maddesiyle, grup şirketleri veya holding yapılanmaları içinde dahi, borç verende fon fazlası bulunması, borç alanda fon açığı olması ve hesaplarda TL cinsinden izlenmesi koşulları ile şirketlerin birbirlerine döviz kredisi ile kullandırmak suretiyle borç vermelerinin bir anlamda önüne geçilmiştir.
Öte yandan yeni bir döviz kredisi kullanmak suretiyle kredi kullanan firmanın aynı holding bünyesinde veya grup içinde olan başka bir firmaya söz konusu krediyi aktarması da mümkün bulunmamaktadır.”
Konuya ilişkin sirkülerde aktarılan bilgi bu şekilde.
Şirketlerin ortaklarından dövizle borçlanması yasağının eleştirisi, köşemin sınırları dolayısıyla, şu anda konumun dışındadır.
Sirkülerin sonunda ise önemli bir vergi sorununa dikkat çekilmektedir.
Şirket kambiyo mevzuatını, yaptırımını göze alarak ihlal ederse ve ortağı bir başka şirketten dövizle borç alırsa, vergi idaresi konuya nasıl yaklaşacaktır? Bu konuda, Hazine ve Maliye Bakanlığınca yahut Gelir İdaresi Başkanlığı’nca konuya ilişkin her hangi açıklama yapılmamıştır. TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesi’ne göre döviz cinsinden borç verilemeyecek olmakla birlikte, koşulları oluşturularak verilirse, borç kayıtlarda TL cinsinden izleneceği için, borç veren şirketin transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıttığı eleştirisi ile karşılaşma riski vardır. Şöyle ki; TL izlenen borca emsal faiz oranında faiz oranı uygulanacak olması dolayısıyla, uygulanan faiz oranıyla ulaşılan değer ile kur artması nedeniyle oluşan değer kıyaslaması yapılarak, kurdaki artışın yüksek olması halinde borç veren şirkete örtülü kazanç dağıtımı eleştirisi yapılabilir. Buna karşılık borcu alan şirket kayıtlarında bu borcu döviz cinsinden izlerse, bu defa TL izlemesi gerektiği halde TL emsal faizine göre yüksek kur farkı ödediği için, bu defa borcu alan şirket transfer fiyatlandırması eleştirisi riskini taşıyacaktır.
Günümüzde kambiyo mevzuatı açısından pek çok durumda dövizle işlem yasakları, dövizli borçlanma yasakları getirilmektedir. Ancak konu aynı zamanda vergi mevzuatı uygulamalarını da ilgilendirmektedir.
Burada Gelir İdaresi’ne düşen, kambiyo mevzuatı uygulamalarının vergi kanunları karşısındaki karşısındaki durumunu açıklığa kavuşturmaktır. İki çözüm akla gelmektedir. Birincisi, “kambiyo mevzuatı vergi mevzuatını ilgilendirmez”, denilebilir. Her iki mevzuatın kural ve yaptırımlarının farklı olduğu görüşü benimsenebilir. İkinci olarak ise “bir mevzuat kümesinin yasakladığını diğer mevzuat kümesi hoş göremez, bu nedenle yazılan kur farkları veya ödemeler gerek giderleştirme, gerek transfer fiyatlandırması açısından eleştirilebilir” görüşü benimsenebilir. Ancak bu defa Vergi Usul Kanununun “vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olması mükellefiyeti kaldırmaz” hükmüne de dikkate etmek gerekecektir.
Ben şimdilik bir görüş belirtmeyeceğim. Bu vesile ile sadece mükelleflerin vergi uygulamalarında “öngörülemezlik” içerisinde bırakılmaması gereğine işaret etmekle yetineceğim.
Dünya | Bumin DOĞRUSÖZ