UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde bulunan Yunanistan’ın Delfi adlı kasabasında bulunan Apollo Tapınağı’nda M.Ö. 4. Yüzyılda, (yani 2400 yıl önce) altın harflerle yazılmış olan bir söz vardır. “Kendini bil/Kendini tanı!”,( Nosce te ipsum!”/“Gnothi seauton!”/”Know Thyself).

       Okumak hep vardı ve hep var olacaktır aslında ama en kadim olanı önce kendini okuması herhalde insanın. Halen okumaya çalışıyor taşları, suyu ve diğer yaratıkları, hatta hastalıkları. Acaba kendini okumadan okuduğu kitaplar fayda veriyor mu ki insana. Çok bilmek çok kötü de, ağır bir yük mü yüklüyor aslında.

       Gün be gün kendini tanımaktan uzaklaşan, doğal arkadaşlıkları bırakan, sanal arkadaşlıklar kuran veya yanlış arkadaşlıkların, geçici heveslerin rüzgârına kapılan, geçmişe takılıp pişmanlık duyan, geleceği düşünüp endişe duyan ancak her daim anı unutan yaşamını anlamsızca tüketen insan.

       Sadece bir şirketi yönetmek veya yönetenlere akıl vermek için ya da sadece çocuk doğurmak ve o çocuğu yetiştirerek muhasebeci, öğretmen, doktor yapıp hayatı kurtulsun diye çabalamak için doğmuş olamaz değil mi insan?

       Kendine gel ve on dakikanı ayır ve düşün bir kere de; kalbin ne istiyor, aklın ne istiyor, ruhun ne istiyor? Kendini sevmek için, hayaller kurmak için, hedeflerini belirlemek için, hayatını yoluna koymak için, ne istediğini bulmak/bilmek için, kendine mutlu musun diye sormak için, hatta şükretmek için.

       Sen kendin için bir şey yapmıyorsan, kim senin için bir şeyler yapacak? Hep koşuştururken, hep bir yerlere bir şeylere yetişirken, telaş içinde telef olurken, hem kendine, hem insanlığa katkısız öylesine yaşarken…

       Hadi ömür yolculuğunun içinde başka bir yolculuğa hazırlan ve çık. İçindeki güzel insana ulaşmak olsun amacın. İster yoga yap, ister meditasyon.

       Çinli filozof Lao Tzu ‘nun dediği gibi: “Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir.”

       İster namaz kıl, ister dua et. Yunus Emre’nin o bilinen dizelerinde ifade ettiği gibi:
 

“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır!”

 

Kısaca önce kendini tanı, önce kendini bil ve önce kendini oku!

       Hiçbir zaman hiçbir şeyi tam anlamıyla bilemeyecek ve anlayamayacak dahi olsan bu seni kendini bilme ve kendini okuma yolcuğundan alıkoymasın. Unutma! İnsanın kendine olana yolculuğu en uzun yolculuktur! Bu hiç bitmeyecek yolculukta başlangıcın da başlangıcı olacağı gibi, her son da yeni bir başlangıç olabilecektir. Hatta mehter yürüyüşü gibi iki ileri gittiğinde bir de geri düşeceksin. Tam öğrendim derken, hiçbir şey bilmediğini fark edeceksin. Ama sen asla sorgulamaktan, merak etmekten ve düşünmekten vazgeçme.  

       Hani var ya o ünlü “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” seni yormasın, yanıltmasın. Sen dünyayı kovaladıkça dünya senden kaçacaktır. Kovalayan sen oldukça yorulan da sen olacaksın. Ne zaman ki yolculuk sana haz verecek ve sen dünyayı kovalamaktan vazgeçeceksin,  belki de ondan yüz döneceksin o zaman sen onu  peşine katacaksın.
 

Unutma kaçan kovalanır!

       Sana vereceğim bir ipucu da aslında sana ait olduğunu zannettiğin çoğu şeyin aslında sana ait olmadığı, bunun da ötesinde belki de onların gerçek manalarının farkında dahi olmayabilirsin. Aradığın huzuru da şöyle bulabileceksin:

(Biz) dünyaya birbirimize fayda sağlamak, insanlık için iyi şeyler yapmak için geldik. Birbirimizi bulmak için. Yani sadece iyileştirmek için. Çünkü gerçek huzuru ancak o zaman bulabilirsin. Gerçek sevgiyi, gerçek aşkı. Gerçekten birisine (gerçek) bir iyilik yapınca, insanların yüzünde gerçek mutluluğa sebep olunca. Gerçek seni bulunca…

Faydalı olması ümidiyle….
 

Özkan Çinar
Smmm/Spk Denetçisi             
Yönetim Danışmanı/Eğitmen