Anayasa ile çalışanlara sendika kurma, sendikaya üye olma veya olmama, üyelikten serbestçe ayrılma ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkı tanınmıştır. Bu bağlamda, işçilerin ekonomik ve sosyal menfaatlerini kolektif biçimde koruyabilmelerinin anayasal zemini oluşmaktadır. Bu hakların etkin biçimde kullanılabilmesi ise sendikal tercihler nedeniyle işçilerin herhangi bir baskıya, ayrımcılığa veya yaptırıma maruz kalmamasını zorunlu kılmaktadır.
Sendikal tazminat ise anayasal güvencenin çalışma yaşamındaki somut yaptırımı olarak gündeme gelmektedir. İşverenin sendika özgürlüğünü ihlal eden davranışlarıyla karşılaşıldığında, yalnızca bu durumun hukuka aykırı olduğunun tespiti çoğu zaman yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında, ihlalin yol açtığı sonuçları telafi eden ve işveren açısından caydırıcı etki yaratan bir tazminat yaptırımı öngörülmüştür. Böylece sendikal hakların yalnızca teoride değil, uygulamada da etkin biçimde korunması amaçlanmaktadır.
Sendikal tazminata hak kazanma koşulları, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 25'inci maddesinde düzenlenmiştir. Sendika özgürlüğünün etkin şekilde kullanılabilmesi amacıyla, Kanun işçinin mutlaka bir sendikaya üye olmasını ya da iş sözleşmesinin feshedilmiş olmasını şart koşmamıştır.
Buna göre sendikal tazminat, işçinin işe alınma sürecinde, çalışma ilişkisi devam ederken veya iş sözleşmesinin sona ermesi aşamasında sendikal nedenlerle hukuka aykırı bir davranışa maruz kalması halinde gündeme gelebilmektedir.
İş sözleşmesinin türü, çalışma süresi veya işçinin kıdemi de sendikal tazminata hak kazanılması bakımından belirleyici değildir.
Sendikal tazminata hak kazandıran başlıca haller aşağıdaki gibi özetlenebilir:
* İşçinin işe alınmasının, bir sendikaya üye olması, olmaması ya da belirli bir sendikaya üye olma veya üyelikten ayrılma şartına bağlanması,
* İşverenin, sendikalı ve sendikasız işçiler arasında ya da farklı sendikalara üye olan işçiler arasında ücret, sosyal haklar, çalışma koşulları veya işten çıkarma bakımından ayrımcılık yapması,
* İşçinin sendikaya üye olması, sendikal faaliyetlere katılması veya bu faaliyetlerde yer alması nedeniyle farklı muameleye tabi tutulması ya da işten çıkarılması,
* Sendikal baskı, ayrımcılık veya hak ihlalleri nedeniyle işçinin iş sözleşmesini kendisinin feshetmek zorunda kalması.
Sendikal tazminatın tutarı, 6356 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinde yer alan aşağıdaki hükümle düzenlenmiştir:
"(4) İşverenin yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir."
Bu hüküm uyarınca sendikal tazminat, işçinin bir yıllık ücretinden az olamayacaktır. Düzenleme ile sendikal tazminatın alt sınırı belirlenmiş, ancak üst sınıra ilişkin bir sınırlama getirilmemiştir.
Bu nedenle sendikal özgürlüğüne aykırılığın söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda mahkeme, somut olayın özelliklerini, ihlalin ağırlığını ve işverenin davranışlarını dikkate alarak bir yıllık ücretin üzerinde bir tazminata da hükmedebilir.
Sendikal tazminatın hesaplanmasında esas alınacak ücret, kural olarak işçinin sendikal ihlalin gerçekleştiği tarihteki brüt çıplak ücretidir. İş sözleşmesi feshedilmişse fesih tarihindeki ücret, iş ilişkisi devam ederken dava açılmışsa ihlalin meydana geldiği tarihteki ücret dikkate alınır. Ücretin saatlik, günlük ya da aylık olarak ödenmesi hesaplama yöntemini değiştirmemektedir.
Sonuç olarak sendikal tazminat, işçilerin sendika özgürlüğünü güvence altına alan anayasal korumanın çalışma yaşamındaki en önemli yaptırımlardan biridir. Bu tazminat, sendikal hakların ihlal edilmesi halinde işçiye etkin bir hukuki koruma sağlarken, işverenler açısından da caydırıcı bir işlev görmektedir.