Kayıtdışı personel çalıştırma toplumumuzdaki kanayan yaralardan biridir birçok kişi bu konuda nasıl davranacağanı bilmemektedir. Fakat bu konu da T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4.4.2018 tarihli 2015/21-982 Esas 2018/679 sayılı içtihat kararı konu ile alakalı bütün sorulara çözüm olmuştur

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına sebep olayı kısaca belirterek konu hakkındaki içtihadı bu makalemizde açıklayacağım

Gaziantep 1. İş Mahkemesi’nin 2010/603 E. – 2011/557 K. sayılı dosyası üzerinde görülen dava dosyasında, sigortalının davacıya ait işyerinde 02.01.1995 -10.01.2005 tarihleri arasında günün asgari ücretine göre çalıştığının tespitine karar verildiğini, bu kararın 10. Hukuk Dairesinin 17.01.2012 tarih, 2012/539 E. ve 2012/351 K. sayılı ilamı ile onandığı, kesinleşen bu karar üzerine Kurum tarafından 1996-2005 arası döneme ait prim, işsizlik sigortası primi, özel iletişim vergisi ve eğitime katkı payı borçları için ödeme emri düzenleyip davacıya gönderdiği, ödeme emirlerinin 14.09.2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve süresinde 21.09.2012 tarihinde iş bu davanın açıldığı görülmektedir. karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 gün ve 2013/7278 E., 2014/7182 K. sayılı kararı ile mahkemece tespitine karar verilen ve 01.10.2008 tarihinden önceki dönemlere ait hizmet sürelerine dair prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları ( muaccel oldukları ) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.denmiş bu karara yerel mahkeme kararında direndiği için dava Yargıtay hukuk genel kuruluna gelmiştir.

T.C.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  4.4.2018 tarihli  2015/21-982 Esas  2018/679 sayılı kararında Primlerin Ait Oldukları Dönemde Yürürlükte Bulunan Mevzuat Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi Gerektiği , Primlerin Ait Oldukları Dönemde Yürürlükte Bulunan Mevzuat Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesinin Yasal Hükümlere Uymayarak İşçisini Sigortasız Olarak Çalıştıran İşverenin Çalıştırdığı İşçinin Prim Borcunu Ödemekten Kurtulmasına ve Kurumun Ekonomik Dengelerinin Bozulmasına Sebebiyet Vereceği/Yerel Mahkemece Bozma Kararına Uyulması Gerektiğine karar vermiştir.

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4.4.2018 tarihli  2015/21-982 Esas  2018/679 sayılı kararın

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, sosyal güvenlik hukuku ile ilgili kanunlar kamu düzenini dair olup yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğuracağından uyuşmazlığın çözümünde 5510 Sayılı Kanun’un 93/2. maddesinin uygulanmasının gerektiği, öte yandan primlerin ait oldukları ( muaccel oldukları ) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesinin yasal hükümlere uymayarak işçisini sigortasız olarak çalıştıran işverenin çalıştırdığı işçinin prim borcunu ödemekten kurtulmasına ve Kurumun ekonomik dengelerinin bozulmasına sebebiyet vereceği, bu durumun da Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, buna göre yerel mahkemenin direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

O hâlde, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
 

Konuya İlişkin yasal düzenlemenin seyri

Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde (10) yıllık zamanaşımı süresi tanımlanmıştır Buna görede zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir.

Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun’un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı bildirildikten sonra “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrasında ise, Kurumun prim ve diğer alacaklarının ödeme süresinin dolduğu tarihi izleyen takvim yılı başından başlayarak ( 10 ) yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, Kurumun prim ve diğer alacaklarının; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımının ( 10 ) yıl olarak uygulanacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.

Konuya dair 5510 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki yasal mevzuatımızda, 506 Sayılı Kanun’un 80. maddesinde ve 6183 Sayılı Kanunda prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 Sayılı Kanun’un 93. maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 Sayılı Kanunda öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangi tarihten başlayacağının belirlendiği belirgin bulunmakla, genel olarak kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralı ve zamanaşımına dair olarak 5510 Sayılı Kanunda, geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemenin bulunmaması gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan fıkranın geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.

Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer bir ifade ile zamanaşımının süresi ve başlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.09.2006 gün ve 2006/21-546 E. 2006/565 K. ile 20.12.2006 gün ve 2006/21-806 E. 2006/814 K. sayılı kararları).

Yine Anayasa Mahkemesi’nin 15 Ekim 2011 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 28.04.2011 tarih ve 2009/39 Esas, 2011/68 Karar sayılı kararında da ” bir kamu alacağı ile ilgili bireylerin sorumluluklarını arttıran ve müteselsil sorumluluk getiren düzenlemelerin yürürlük tarihi itibariyle tahsil edilmemiş alacaklara da uygulanması hukuk kurallarının geriye yürütülmesi anlamına gelmekte ve Anayasa’da yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır.”denilmiştir.

Yukarıdaki açıklamaların ışığında makalemize konu olan somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, mahkemece tespitine karar verilen dönemlere ait hizmet sürelerine dair prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nevzat ERDAĞ