Teknik bazı konularda açıklama istemeleri doğru bir uygulamadır.
Diğer bir ifadeyle vergi hukukunun kapsamı içinde olabilen konularda bazı tespitleri doğrulamak gereklidir.
Ancak, örneğin gelirin 15 TL görünüyor, ama harcamaların 85 TL olduğu tarafımızca tespit edildi, harcamayı neyle karşıladın şeklindeki bir sorgulamanın yasal dayanağı yoktur.
Böyle bir sorgulama, denetim elemanlarının da, vergi mükelleflerinin de boşuna zaman harcamasıdır.
Esasen bu tür sorgulamalar adil vergi sistemi içinde olması gereken sorgulamalardır. Ancak yasal altyapısı oluşturulmuş olması durumunda mümkündür.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere “nereden buldun” sorusunun sorulabileceği bir sistemin yasal olarak düzenlenmesi gerekiyor.
Mali idarenin, bu sorgulamaların yanında, üzerine gitmesi gerektiği en önemli sektör gayrimenkul sektörüdür.
Zira gayrimenkul sektöründe hem harç hem de değer artış vergisi konusunda ciddi kayıplar bulunmaktadır.
Bilindiği üzere tapudaki harç oranı % 4. Bunun % 2’si alıcı, % 2’si de, satıcı tarafından ödenir. Ancak genel olarak uygulamada % 4’ün tamamı alıcılar tarafından ödenmektedir.
Alıcılar da bu yüksek harç tutarını ödememek için taşınmazın satış değerinin, gerçeğin altında satılmasına rıza gösterirler.
Oysa, değerin gerçek ödemeden düşük gösterilmesinin alıcı açısından çok önemli riskler taşıdığının bilinmesi gerekir.
Sayın Yusuf İleri’nin Oda Tv’de dile getirdiği bu riskler gerçekten çok ilginçtir.
Konuyu birkaç yönüyle değerlendirmemiz gerektiğinde bu riskler açıkça görülmektedir.
--- Satıcının devlete borcu olması durumunda;
Satıcının devlete vergi borcu varsa, idarenin yasal olarak “tasarrufun iptali” yönünde dava açma hakkı vardır.
Yasal düzenlemeye göre, “satıcının borcunun ödeme süresinin başladığı tarihten geriye doğru 2 yıl, veya ödeme süresinin başlamasından sonraki, bağış, ivazsız (bedelsiz) Tasarruflar hükümsüzdür” denilmektedir.
Düşük bedel gösterilmesi de bağış kabul edilerek, satışın iptal edilmesi mümkündür. Bu durumda alıcı bu kez bu düşük bedeli satıcıdan tahsil etmek için veya satışın gerçekten o bedel üzerinden olduğunu ispatlamak için uğraşmak zorunda kalacaktır.
---Satıcının piyasaya borcu olması durumu;
Satıcı piyasaya borçlu ise, alıcılar satışın hileli olduğunu belirterek yine tapu iptal davası açmaları yasal olarak mümkündür.
Satış değerinin gerçek değere uyumlu olduğunun kanıtlanamaması durumunda yine alıcı önemli risk altında kalması mümkündür.
--- Miras hukuku yönünden;
Mirasçıların varlığı durumunda bu bedel, gerçek ödemeden düşük beyan edilmişse, mirasçılara şufa hakkı (ön alım) doğmuştur. Dolayısıyla mirasçılar beyan edilen bedel üzerinden taşınmazı kendi üzerlerine almaları mümkündür. Bu durumda da alıcının önemli bir risk altında olduğu görülmektedir.
Görüldüğü üzere, alıcının bu kadar fazla riskine karşılık, satıcının 5 yıl dolmadan satması durumundaki tek riski, değer artış vergisine konu olmasıdır.
Alıcıların taşıdığı bu risklerin, onlara çok iyi anlatılması gerekir. Bu görev de mali idarenindir.
Bu konuda alıcıların bilinçlendirilmesi, gayrimenkul sektöründeki
Alışverişlerde önemli bir otokontrol sistemi sağlanmış olacaktır.