Değerli okurlarım, Gelir Vergisi Kanunumuz kişisel (bireysel) gelirlerin vergilendirilmesinde yıllık beyan usulünü benimsemiş olmakla birlikte, son yıllarda beyan esasından ciddi bir sapma gözleniyor.

Geçici 67 ile yapılan düzenleme ne anlama geliyor?

Gelir Vergisi Kanunu'nun (GVK) 2006 yılı başında yürürlüğe giren ve 31.12.2025 tarihine kadar uygulamada kalacak olan[1] geçici 67'nci maddesi ile yapılan ve bazı menkul sermaye iradı (mevduat, repo, tahvil-bono faizi, MKYF kar payı, katılım bankası kar payı vs.) ile menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının satış (değer artışı) kazançları için "stopaj yoluyla vergilendirme" öngören özel düzenleme bu konudaki en önemli sapmayı oluşturuyor.

Pratik, güvenli ve ülke koşullarına uygun olması nedeniyle tercih edilen bu uygulama, kapsama giren gelirlerin brüt tutarları üzerinden yüzde 15 gibi yüksek sayılabilecek oranda vergi tahsiline olanak sağlıyor. Ancak zaman içinde stopaj oranlarında bazı değişiklikler yapıldı. Bugünkü haliyle uygulamanın ciddi bir vergi geliri sağladığını söylemek mümkün.

Geçici 67'ye göre vergileme nasıl yapılıyor?

Geçici 67 kapsamına giren gelirler için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmesi veya başka gelirler için verilecek beyannamelere bu gelirlerin dahil edilmesi zorunluluğu bulunmuyor. Bu gelirler üzerinden yapılan stopajlar (vergi kesintileri) nihai vergi niteliğinde. Stopaj oranı yüzde 0 (sıfır) bile olsa bu gelirler üzerinden stopaj yapılmış sayılıyor.

Kurumlarda ise geçici 67'ye göre yapılan stopajlar nihai vergileme niteliğinde olmayıp, yıllık beyanname üzerinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup ediliyor. 

Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler ve bu konuda yapılması düşünülen değişiklikler neler?

Geçici 67'nci maddede stopaj oranı (kanuni oran) "yüzde 15" olarak belirlenmiş bulunuyor, ancak Cumhurbaşkanına (daha önce Bakanlar Kuruluna) verilen yetkiler çerçevesinde hâlihazırda uygulanan stopaj oranları yüzde 0 ile yüzde 25 arasında değişiyor.

Geçici maddede tanınan iki tür yetki var. Bunları özetlemeye çalışalım.

Döviz cinsinden elde edilen gelirlere yönelik yetki

Geçici madde 67/6'da yer alan ilk yetki, stopaj oranını, yabancı para cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden sağlanan getiriler ile döviz cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen faiz gelirleri için ayrı ayrı veya birlikte bir katına (yani yüzde 30'a) kadar artırmaya veya kanunî oranına (yüzde 15'e) kadar indirmeye ilişkin.

Bu yetki kullanılarak stopaj oranları, döviz tevdiat hesaplarına yürütülen faizlerden ve katılım bankalarınca döviz katılma hesaplarına ödenen kâr paylarından; vadesiz, ihbarlı ve özel cari hesaplar ile vadeli hesaplarda yüzde 25 olarak belirlenmiş durumda. (Kar paylarına ilişkin yetki olmadığı halde yetki kullanılmış bulunuyor. Torba yasanın ilgili maddesi yürürlüğe girmeden önce döviz katılma hesaplarına ödenen kâr paylarından yapılan stopajların iadesi gerekir.)

Gündemdeki torba yasa ile bu yetki düzenlemesinde iki değişiklik yapılması öngörülüyor:

  1. Fıkrada yer alan "faiz gelirleri için ayrı ayrı veya birlikte bir katına" ibaresi "kâr payı ve faiz gelirleri için ayrı ayrı veya birlikte yüzde 40'a" şeklinde değiştiriliyor. Yani üst sınıra ilişkin yetki yüzde 30'dan yüzde 40'a çıkarılıyor.
  2. Ayrıca bu madde kapsamına döviz cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen kâr payları da dahil ediliyor. Burada kastedilen kâr payları, katılım bankalarınca döviz katılma hesaplarına ödenen kar paylarını ifade ediyor. Bu değişiklikle kullanılan yetkiye yasal dayanak kazandırıldığını söyleyebiliriz.

Normal sermaye şirketi kâr payları ile ilgili bir değişiklik yapılması ise söz konusu değil. Halen yüzde 10 olarak uygulanan kâr dağıtım stopajı oranında torba yasa ile bir değişiklik yapılması düşünülmüyor. Ancak Cumhurbaşkanının kar dağıtım stopajını yüzde 0 ila yüzde 50 oranı arasında belirleme konusunda GVK madde 94'te yetkisi bulunduğunu hatırlatmak isterim. Bu oran 22/12/2021 tarihinden itibaren yüzde 15'ten yüzde 10'a düşürülmüştü, artırılırsa şaşırmam!

Genel oran olan yüzde 15'i artırma konusunda yapılması düşünülen değişiklikler

Geçici madde 67/17'ye göre Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan stopaj oranlarını her bir sermaye piyasası aracı, kazanç ve irat türü ile bunların vadesi, elde tutulma süresi ve bunları elde edenler itibarıyla, yatırım fonlarının katılma belgelerinin fona iade edilmesinden veya diğer şekillerde elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için fonun portföy yapısına göre, ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye veya yüzde 15'e kadar artırmaya yetkili.

Torba yasa ile bu düzenlemede yer alan "yüzde 15'e" ibaresinin "yüzde 40'a" şeklinde değiştirilmesi ve aynı fıkraya "her bir sermaye piyasası aracı," ibaresinden sonra gelmek üzere "ihraç edenler, ihraç veya iktisap tarihi, hesap türü, hesap açılış tarihi," ibaresinin eklenmesi öngörülüyor.

Bu değişikliklerle,

* Cumhurbaşkanının "stopaj oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya yüzde 15'e kadar artırmaya" şeklindeki yetkisi, "sıfıra kadar indirmeye veya yüzde 40'a kadar artırmaya" şeklinde değiştiriliyor. Yani yetki tavanı yükseltiliyor.

* Ayrıca bu yetkinin ihraç edenler, ihraç veya iktisap tarihi, hesap türü, hesap açılış tarihi itibarıyla kullanılmasına da olanak sağlanıyor.

Bu yazı için son sözlerim…

Torba yasa ile yapılması düşünülen değişiklikler yetki hükümleri ile ilgili ve yukarıda açıkladıklarımla sınırlı.

Döviz cinsinden mevduat ve benzeri nakdi sermaye yatırımlarında kur farkları üzerinden stopaj yapılması şeklinde bir düzenleme yapılması söz konusu değil. Yani gelir tanımında torba yasa ile yapılması düşünülen herhangi bir değişiklik bulunmuyor. Bu konuda piyasada dolaşan dedikoduları kim çıkarıyor, anlayamıyorum.

Konumuza dönersek, vergi mevzuatımızdaki en karmaşık düzenlemelerden birinin, geçici 67'nci madde olduğunu söylersek, abartmış olmayız. Sadeleştirilmesi gerekir.

Ayrıca geçici 67'nci maddede Cumhurbaşkanına tanınan, stopaj oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya yüzde 40'a kadar artırmaya (yani yüzde 25 olan genel kurumlar vergisi oranının üstüne çıkarmaya) şeklindeki yetkiyi doğru bulmuyorum. Çünkü gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinde stopaj uygulaması yıllık gelir veya kurumlar vergisine mahsuben yapılan peşin/ön vergileme niteliğindedir. Bu oranın gelir veya kurumlar vergisi oranının üstüne çıkması doğru değildir. Çünkü bu durumda iade edileceği bile bile vergi kesintisi yapılması söz konusu olur. 

Gelir vergisi mükellefleri açısından da yüzde 15'i aşan, hatta tavana kadar yetki kullanılırsa en üst gelir dilimine ilişkin yüzde 40'lık gelir vergisi oranından daha yüksek vergi kesintisi yapılması vergi tekniği açısından sorunludur. Bu durumdaki mükelleflere ihtiyari beyan hakkı tanınarak bu sorun giderilebilir. 

Cumhurbaşkanına stopaj oranını sıfıra kadar indirme yetkisi verilmiş olması da yasama yetkisinin fiilen Cumhurbaşkanı tarafından kullanılması anlamına gelir.

Sonuç olarak bu genişlikteki yetki hükmünün Anayasaya aykırı olacağını düşünüyorum.


[1] Bu geçici düzenlemenin bu tarihten sonra da uzatılması, hatta kalıcı hale getirilmesi bekleniyor.