Ülkemiz için Dünya Kupası final maçı kadar heyecanlı bir bekleyiş olan asgari ücret nihayet ilan edildi. Asgari ücret Ocak 2022 baz alındığında yüzde 100; Temmuz 2022 baz alındığında ise yaklaşık yüzde 55 artmış oldu ve “8.500 TL” olarak Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı.
Ancak konuşma metni o kadar özensiz hazırlanmıştı ki bence masada farklı bir asgari ücret tutarı vardı. Cumhurbaşkanı geldi 8.500 TL olsun dedi, Komisyon bir anda bu tutarı değiştirdi. Dolayısıyla basına servis edilecek sayı ve oranlar konusunda hazırlıksız yakalandılar.
Çünkü Cumhurbaşkanı önce 8.500 TL dedi ve bu tutarın aylık SGK matrahı ile brüt tutarı 10.000 TL’dir. Daha basit bir ifadeyle 10.000 TL’yi 30 güne bölünce günlük 333,333333….TL çıkıyor. Bu tutar, tama tamah olamayan kuruş küsuratı muhasebe kayıtları için bir problem. Zaten daha sonra Bakanlık revize edip 8.506,80 TL olarak yeniden ilan etti. Yani Cumhurbaşkanının ilan ettiği tutarı Bakanlık 6,80 TL daha artırarak tekrar ilan etti. İtiraf edeyim farklı bir sayı daha gelir mi diye beklemedim değil. Bu arada asgari ücret tutarı henüz Resmi Gazete’de ilan edilmedi.
Neyse, net 8.506,80 TL’nin brüt tutarı 10.008 TL’dir. Kuruş küsurat sorunu çözülmüş son günlük brüt tutarı ise 333,6 TL’dir ve Resmi Gazete’de de bu tutar ilan edilecek.
Görüldüğü üzere ilk özensizlik asgari ücret tutarının ne kadar olacağı konusunda farklı sayıların peş peşe ilan edilmesidir.
İlan edilen asgari ücret tutarının Cumhurbaşkanının müdahalesiyle o anda belirlendiğinin başka bir kanıtı ise Cumhurbaşkanının konuşmasındaki yüzdesel hatalardı. Cumhurbaşkanı konuşmasında “Ocak ayına göre yüzde 94, Temmuz ayına göre yüzde 50 oranında artış sağlanmış” ifadesini kullandı. Oysa Ocak’a göre yüzde 100; Temmuz’a göre ise yüzde 55 arttı. Cumhurbaşkanın böyle demesinin nedeni aslında açıklanacak tutarın 8.250 TL olmasından kaynaklıydı. Şayet 8.250 TL açıklansaydı Cumhurbaşkanın oransal artış ifadeleri doğru olacaktı.
Daha sonra Bakan’ın danışmanları çalıştı, hesapladı, son sayı ve oranları Bakan’a verdi ve bu sayılar net ve doğru şekilde Bakan tarafından sosyal medya hesaplarından aynı gün paylaşıldı. Bu kez de Cumhurbaşkanının konuşmasında söylediği oranların üstünde oran söylendi; Ocak’a göre 6 puan, Temmuz’a göre ise 5 puan fazla.
Herkesi ziyadesiyle ilgilendiren ve hassasiyetle üzerinde durduğu bu konunun bu denli özensiz hazırlanıp basına servis edilmesinin altında öncesinde Asgari Ücret Tespit Komisyonunda ortak mutabakat sağlanamamış olması ve Cumhurbaşkanının soruna el atıp çözülmesini beklenmesi yatıyordu.
Nitekim öyle de oldu ve Cumhurbaşkanı geldi, sorunu gördü ve “çözdü”.
Kırmızı alt çizgisini önce 7.785 TL daha sonra da fikrini değiştirip 9 bin TL yapan Türk-İş masada yoktu. Olsaydı farklı bir tutar çıkar mıydı? Açıkçası pek ihtimal vermiyorum. Çünkü Türk-İş asgari ücretlilerin sendikası değildir. Sanıyorum asgari ücretli üyesi de yok.
Ülkede asgari ücretlilerin sendikası da yok bu arada. Neyse bence Türk-İş de dersine yeterince çalışmamıştı ve aynı dönemde iki kez kırmızı alt çizgisini değiştirdi.
Yanlış mesajlar sorunu çözemez
Aslında bu lafım kesinlikle muhalefet ve sendikalara. Sarı sendikacılıkla itham etmiyorum ama asgari ücret ve diğer bazı konularda işçi lehine düzenlemeler talep etmek yerine siyasi sakız olmuş popülist söylemler talep edilmektedir.
Mesela ilk siyasi sakız olmuş popülist söylem vergi dilimi mevzudur. Vergi dilimlerini Cumhurbaşkanı şu an yetkisini kullanıp en üst seviyede güncellese bile bu sorun olmaktan çıkmayacaktır. İlk dilim oranının ücretliler lehine düşürülme talebi ise yerindedir.
Ancak asgari ücretten fazla olan ücretler GVK m.23/18 uyarınca önce dilime sokulup sonra asgari ücret istisnası uygulanmakta ve dilimler yaklaşık yeniden değerleme oranı kadar güncelleneceğinden önce istisna uygulanır sonra dilime sokulursa sorun ekseriyetle çözülecektir.
Yani değişmesi gereken GVK m.23/18’deki “Şu kadar ki, istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir.” fıkrasıdır.
Bunun sorun olacağını ilk defa 7 Ocak 2022’de bu yazıda yazmıştım. 21 Kasım'daki bu yazımda da çözümü güncel haliyle anlatmıştım. O yüzden tekrara düşmemek adına bu sorunu tekrar irdelemeyeceğim.
İkinci mesaj
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu Geçici 19'uncu maddesinde bir düzenleme yapıldı. Bu maddeye göre 1 Ocak 2018 – 31 Aralık 2022 tarihleri arasında istihdam edilenlerin 18 aylık SGK işçi ve işveren payları işsizlik fonundan karşılanacak. Ve bu uygulama 2022 Aralık sonu itibariyle bitecek. Daha önce Cumhurbaşkanı bunun süresini 2 kez uzatmıştı.
Ayrıca 4447 sayılı Kanun'un Geçici 10'uncu maddesinde de bir düzenleme yapılmıştı. Bu düzenlemeye göre 1 Mart 2011 – 31 Aralık 2022 tarihleri arasında işe alınan her bir sigortalı için geçerli olmak üzere, 1 Mart 2011'den itibaren özel sektör işverenlerince işe alınan ve fiilen çalıştırılanların, SGK işveren payları 6 ila 54 ay arasında İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır. Bu uygulamanın tarihi de 31 Aralık'ta bitiyor.
31 Aralık 2022’de süresi bitecek olan bu uygulama dolayısıyla işverenlere 2021’de 21,6 milyar TL, 2022’nin ilk 11 ayında ise 25 milyar TL ödenmiş. Yani işçi ve işverenlerin primleriyle oluşturulan İşsizlik Fonu’ndan patronlara para aktarılmış. Özellikle büyük ölçekli işletmeler bu teşvikten ziyadesiyle yararlanmış.
Bu tutarın küçük ölçekli işletmelerde çalışanlara asgari geçim indirimi yerine, refah kaybı telafisi ya da refah payı adı altında ya da her ne ad altında olursa olsun çalışanlara verilmesi yönünde evrene mesaj yollayalım.
Bu tutar, işsizlik fonundan değil de hedeflenen gelir 3,8 trilyon TL olduğu, Varlık Fonu’nun da içinde olduğu muafiyet/istisnaların toplamı yani vergi harcamasının 994 milyar TL olduğu 2023 yılı Bütçe Kanunu'ndan karşılanmalıdır. Bu kadar çok istisna/muafiyeti görmek isteyenler 2023 yılı Bütçe Kanunu sayfa 142’ye bakabilirler.
Üçüncüsü; Evrene doğru mesajlar yollayalım ki kayıt dışılık azalsın
Asgari ücretin 8.506 TL’ye yükselmesiyle birlikte kayıt dışı istihdam çanları da çalmaya başladı. Özellikle küçük ölçekli işletmeler açısından önemli bir maliyet kalemi olarak görülmektedir. Ve kat’i suretle istihdamların devamı adına küçük ölçekli işletmelerin desteklenmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda SGK paylarının bir kısmının Hazinece karşılanması gerekmektedir. SGK paylarının bir kısmının Hazinece karşılaması durumunda kayıtlı istihdam durumunda işverenlerin daha avantajlı olacakları ve olur da kayıt dışılığa yönelmeleri durumunda karşılaşacakları parasal maliyetin daha fazla olacağı iyice anlatılmalıdır.
Bu sorunları çözmek adına ne iktidar doğru adım atıyor ne de muhalefet ile sendikalar doğru talep ediyor.
Bu yüzden umudumuzu yitirmeyelim, doğru ve basit formülasyonlarla bazı şeyler çözmek adına gelin hep birlikte evrene mesaj gönderelim.
Bu yolla dileklerimizin olma ihtimali daha fazla gibi.
T24 | Murat BATI