Asgari ücret, birçok kişi tarafından yanlış bilindiği üzere yeni işe başlayan ya da en niteliksiz kişiye verilecek ücret seviyesi değildir. Asgari ücret, bir kişinin barınma, sağlık, kültür, ulaşım, gıda gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden en az seviyede karşılayabileceği ücret demektir.
Daha basit bir ifadeyle o günün fiyat seviyesi üzerinden kişinin kirasını ödeyebildiği, beslenebildiği, sinema, tiyatro, konsere gidebildiği, kıyafet alabildiği ücret seviyesidir. Bu tanım, Asgari Ücret Yönetmeliği m.4/d’de bulunmaktadır.
Şu an uygulanan brüt aylık asgari ücret 26.005,50 TL, aylık net asgari ücret ise 22 bin 104,67 TL’dir. 12 Aralık günü komisyon toplanacak ve nasıl bir karar çıkacağı herkesçe merak edilmektedir.
Ancak asgari ücretin yeterli bir ücret seviyesi olup olmadığı bir yana bu sarmaldan kurtulmak için bölgesel asgari ücret gibi farklı fikirler de ortaya atılmaya başlandı yine.
Bölgesel asgari ücret mevzusunun işe yarayıp yaramayacağı hususunu konuşmadan önce minik bir tarihsel seyrine bakalım isterseniz.
Ülkemizde asgari ücretin tarihsel seyri
Cumhuriyete kadar ülkemizde asgari ücret adına herhangi bir düzenleme yapılmadı. Cumhuriyetin ilanından sonra onlarca yeni kanuni düzenleme yapılmaya başlandı; bazıları tez elden bazıları ise zaman içinde ihtiyaca binaen kendine yer buldu.
15 Haziran 1936 tarihli Resmi Gazete’de yer alan 3008 sayılı İş Kanunu m.32’de asgari ücretten bahsedilmiştir. Madde 32 “İktisadî ve içtimaî zaruretler dolayısile İktısad Vekâletince teklif edilecek işlerde gerek saat başına veya gündelik, yahut haftalık veya aylık hesabile ve gerek parça başına, yahut yapılan iş miktarına göre ödenecek işçi ücretlerinin en aşağı hadleri bir nizamname ile tesbit edilir.” Şeklindedir. Ancak bu madde, o tarihlerde pek uygulama alanı bulamamıştır.
Asgari ücret uygulamasına 1951 yılında başlanmıştır. Bu tarihte asgari ücret yerel komisyonlarca belirlenmiş ancak mahalli idarelerin kendi aralarındaki uyumsuzluk nedeniyle sorunlar oluşmuştur. Özellikle mahalli komisyonlar tarafından belirlenen asgari ücretlerin birbirinden epeyce farklı olduğu görülünce kendi aralarında adalet sağlanamamıştır.
Daha sonra 12 Ağustos 1967 tarihli Resmi Gazete’de 931 sayılı İş Kanunu yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
Ardından 5 Nisan 1968 tarihinde Asgari Ücret Yönetmeliği yayımlanmış.
Yönetmeliğin 3’üncü maddesi “Asgarî ücret mahallî, bölgesel veya belirli bir yerdeki bir veya daha fazla işkolunda veya o yerdeki bütün işkollarında veya millî seviyede tespit edilebilir.” şeklindedir. Yönetmeliğin 11’inci maddesinde asgarî ücret mahallî seviyede tespit edilecekse mahallin, bölge seviyesinde yapılacaksa bölgenin, işkolu seviyesinde yapılacaksa iş kolunun, millî seviyede yapılacaksa genel olarak:
- a) Hayat pahalılığı,
- b) Sosyal ve ekonomik durumu,
- c) Fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel ortalaması,
- d) Toplu iş sözleşmelerinde ücret ve asgarî ücretlerin seyri,
- e) İşçinin çocuk (16 yaşında ve daha küçük) veya büyük oluşu,
- f) Yapılan işin niteliği
gibi hususlar dikkate alınarak belirlenmesine hükmedilmiş.
Bu Yönetmelikle birlikte asgari ücret, Ankara’da kurulan asgari ücret tespit komisyonunca belirlenmesi gerekiyordu ve ilk toplantı 30 Mayıs 1969 tarihinde yapıldı. Komisyon kararını 6 Haziran 1969 tarihli Resmi Gazete’de yayımladı.
6 Haziran 1969 tarihli komisyon kararı uyarınca Türkiye’deki iller, sosyal ve ekonomik gelişmiş düzeylerine bağlı olarak altı 6 grupta sınıflandırıldı ve her bir grup için farklı asgari ücret belirlendi.
İllerin sınıflandırılması ve asgari ücret tutarları aşağıdaki gibidir.

Bu düzenleme 1 Temmuz 1969 tarihinden 31 Ekim 1972’ye kadar uygulandı.
Ancak süreç içerisinde Türkiye İşçi Partisi 931 sayılı İş Kanunu’nu Anayasanın muhtelif hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine taşımış ve Anayasa Mahkemesi 11 Mayıs 1971 tarihli Resmi Gazete’de kararını yayımlayarak 931 sayılı İş Kanunu’nu iptal etmiştir. Ancak Asgari Ücret Yönetmeliğinin dayanağı olan 931 sayılı İş Kanunu iptal olmuş ama bölgesel asgari ücreti düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği dayanaksız kalmasına rağmen uygulanmaya devam olunmuştur.
Ardından 1475 sayılı İş Kanunu, 1 Eylül 1971 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiştir. Peşinden de 12 Şubat 1972 tarihli Resmi Gazete’de Asgari Ücret Yönetmeliği yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla önceki yönetmelik de yürürlükten kalkmıştır. Yeni Yönetmelik m.3 “Asgarî Ücret Tespit Komisyonu asgarî ücreti; mahallî veya bölgesel yahut ülke düzeyinde olmak üzere bir işkolu veya birden fazla işkolu yahut bütün işkollarını kapsayacak şekilde saptar.” Demiştir. Bölgesel asgari ücret tespit edilirken özellikle ücretlilerin sosyal durumu ve geçinme indekslerine göre belirlenmesini vurgulamıştır.
Özetle Anayasa Mahkemesi 931 sayılı İş Kanunu’nu iptal etmiş ardından 1475 sayılı İş Kanunu ve yeni Asgari Ücret Yönetmeliği ile bölgesel asgari ücret uygulamasına devam edilmiştir.
Ayrıca 1475 sayılı İş Kanunu’na göre yapılan ilk tespit 1972 yılında sanayi kesiminde çalışanlar için yapılmıştır. 1969 yılındaki 6 bölgede yapılan tespit 4 bölgeye indirilmiştir.
1969 ila 1973 yılları arasında sadece sanayi sektörü için bölgesel asgari ücret uygulanmış, 1973 yılında ise tarım ve orman kesiminde çalışanlar için farklı bir tutar belirlenmiştir. En nihayetinde 30 Haziran 1974 tarihinde bölgesel asgari ücret uygulamasından vazgeçilmiş, ulusal düzeyde tek asgari ücret sistemine geçilmiştir.
30 Haziran 1974 tarihli Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı ile ülke düzeyinde ulusal asgari ücret uygulamasına başlanmış ama tarım ve orman işçileri için ayrı bir asgari ücret belirlemeye devam edilmiştir. Bu uygulama 1988’e kadar devam etmiş, 1989’dan bugüne kadar ise tek bir ulusal asgari ücret uygulanmıştır.
Dünyada nasıl?
Bölgesel asgari ücret Portekiz, ABD, Çin, Filipinler, Japonya gibi ülkelerde uygulanan bir sistem.
Genel olarak Kanada ve ABD gibi eyalet sistemi olan ülkelerde eyaletler arasında farklı ücret seviyeleri ile belirlenerek bölgesel asgari ücret uygulaması yapılmaktadır. Diğer yerlerde ise genel olarak bölgeleri/kentlerin gelişmişlik seviyesine göre farklılaşmıştır.
Ancak hepsinde esas olarak çalışanların yol, beslenme, barınma gibi harcamaları; işverenin ücretleri ödeme gücü ve sürekliliği; istihdam olunan sektörün özelliği; iş kollarına göre belirlenmektedir.
Sonuç olarak
Asgari ücret gerek bizim mevzuatımızda gerekse de dünya uygulamalarında genel olarak bir çalışanın o günkü fiyat seviyesinde beslenme, barınma, giyinme gibi insani yaşam gereklerini karşılayabilecek en az ücret seviyesindeki ücrettir. Bu nedenle gerek dünya uygulamasında gerekse de ülkemizde uygulanan bölgesel asgari ücretin tespitinde çalışanın bulunduğu bölgedeki fiyat koşullarında beslenme, barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçları karşılayabilecek ücret seviyesidir.
Böylece ülkemiz için bölgesel asgari ücret önerilerini dikkate alırsak şunu yapacağız: Türkiye’yi şu an farklı bölgelere ayırıp her bölgenin fiyat koşulları özelinde kira, gıda, ulaşım fiyatları gibi temel ihtiyaç seviyelerini tespit edip bunu karşılayacak farklı asgari ücretler tespit etmek gerekecek. Bu da çok zahmet gerektirmeyen bir işlem olacaktır.
Lakin bölgesel asgari ücreti önerenler; “ulusal asgari ücret düzeyi sadece İstanbul için tespit edilsin İstanbul, İzmir, Bursa gibi metropoller dışındaki yerler için daha düşük belirlensin” düşüncesindelerse, bu uygulama çok önemli problemler doğuracaktır. Yani şu an uygulanana asgari ücret sadece İstanbul gibi yerlere uygulansın daha düşüğü ise diğer yerlere uygulansın deniliyorsa sıkıntı var demektir.
Ancak ulusal düzeyde belirlenen normal asgari ücret tutarı belirlenen en düşük bölge için uygulanıp İstanbul gibi metropollere daha yüksek bir tutar uygulanacaksa o zaman kabul edilebilir.
Ancak bu durum SGK prim kesintileri arasında da ciddi bir adaletsizlik doğuracak ve metropollerdeki işverenin, çalışandan dolayı SGK yükü de artmış olacaktır.
Özetle asgari ücret bazı bölgelerde düşük uygulanmamalı; belirlenen asgari ücret İstanbul gibi yerlerde daha yüksek uygulanmalıdır. Elbette bunun yaratacağı göç vs gibi sonuçlar da iyice düşünülmelidir.





