6 Şubat tarihinde meydana gelen deprem felaketinden sonra, bu bölgede bulunan mükellefler için hatırlayacağınız üzere mücbir sebep hali ilan edilmiş, bir takım vergisel yükümlülükler ile birlikte af yasası başvuru süreleri de ötelenmişti. Deprem dolayısıyla oluşan can ve mal kayıpları, bu bölgede yaşayan vergi mükelleflerinin vergisel ödevlerini süresinde yerine getirilmesine veya normal zamanda yerine getirilmesi istenen birtakım zorunluluklara uyulmasını imkânsız hale getirmiştir.
Bu nedenle vergi idaresi deprem bölgesindeki vergi mükelleflerinin yükümlülüklerini yerine getirme konusunda bir takım hafifleştirici ve kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmak zorunda kalmıştır.
Bu düzenlemelerden birisi de depremler nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde bulunan borçluların alacaklılarının, şüpheli alacak uygulamasının şartlarının hafifleştirilmesidir.
Tahsil edilemeyen alacakların vergi kanunları açısından nasıl şüpheli alacak sayılabileceğine ilişkin yasal düzenlemeyi kısaca izah ettikten sonra, deprem bölgesi için nasıl bir düzenlemenin geçerli olduğundan bahsetmek istiyorum.
Şüpheli Alacak Nedir?
Vergi Usul Kanununa göre; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,
2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 8.900 Türk Lirasını (2023 yılı için) aşmayan alacaklar,
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktarı kapsar.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.
İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler, yukarıdaki açıklamalar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde kaydederler.
Şüpheli hale gelmiş ticari veya zirai alacağa karşılık ayrılabilmesi için alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmalıdır. Ayrıca karşılık ayrılacak alacak, işletmenin kanuni defterlerine hasılat kayıt edilmelidir.
Gelir Vergisi unsurlarından sadece ticari ve zirai kazancın elde edilmesinde tahakkuk esasi kabul edilmiştir. Bu gelir unsurlarında alacağın tahakkuku, elde etme için yeterli sayılmıştır. Tahsil şartı aranmaz. Bu nedenle ticari ve zirai kazanç dışındaki diğer gelir unsurları ile ilgili bulunan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün değildir.
Kısaca şüpheli alacaktan bahsettikten sonra, deprem bölgesi için nasıl bir düzenleme geçerli bundan bahsetmek istiyorum.
Deprem Bölgesinde Şüpheli Alacak Uygulaması,
7440 sayılı Kanunla, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş ilinde meydana gelen depremler nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde faaliyet gösteren kişilerle iktisadi ve ticari ilişkisi bulunan mükelleflerin, bu kişilerden olan alacaklarının tahsilinde ortaya çıkan zorluklar nedeniyle Vergi Usul Kanunu kapsamında şüpheli alacak karşılığı ayrılması ile ilgili şartların hafifletilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Bu düzenleme ile;
6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde;
• Gelir ve kurumlar vergisi yönünden mükellefiyet kaydı bulunan kişilerle,
• Gelir vergisi mükellefiyeti bulunmayan ancak yerleşim yeri bu yerlerde olan gerçek kişilerle,
• Kuruluş ve faaliyet yeri bu illerde bulunan kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan teşekküllerle,
iktisadi ve ticari ilişkide bulunan mükelleflerin, bu kişilerden alacaklarının tahsilinde ortaya çıkan zorlukların tevsikiyle ilgili olarak Vergi Usul Kanununda belirtilen şartlar bu olaya özel olmak üzere hafifletilmiş olup, aşağıda belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde alacağın tahsili amacıyla borçlunun dava edilmesine veya icra yolu ile takibine gerek bulunmamaktadır.
Söz konusu alacaklara ilişkin olarak şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için;
• Borçlunun, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde; gelir ve kurumlar vergisi yönünden mükellefiyet kaydının bulunması veya gelir vergisi mükellefiyeti bulunmayan ancak yerleşim yeri bu yerlerde olan gerçek kişi ya da kuruluş ve faaliyet yeri bu illerde bulunan kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan teşekkül olması,
• Alacağın ticari veya zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olması ve borçlunun faaliyette bulunduğu yerde meydana gelen deprem tarihinden önce doğmuş bulunması,
• Alacağın varlığının Vergi Usul Kanununda sayılan (fatura, sözleşme, müstahsil makbuzu, gider pusulası gibi) belgeler ile tevsiki ve bulunması halinde sipariş mektubu, irsaliye, alacak senedi, çek gibi belgelerle teyidi,
• Alacağın ilgili hesap dönemi kayıtlarına bir gelir unsuru olarak girmiş, bir başka ifade ile hasılat kaydedilmiş ve katma değer vergisi beyannamesinde beyan edilmiş olması, (İleride yapılacak mal veya hizmet alımları için sipariş avansı niteliğinde yapılan ödemelerden, diğer bir ifade ile ticareti yapılan mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olan verilen sipariş avanslarından kaynaklı alacaklar, söz konusu şartlar aranmaksızın bu bent kapsamında değerlendirilecektir.)
• Açılan tespit davası üzerine mahkeme tarafından borçlunun mal varlığının en az üçte birini kaybettiğine yönelik verilmiş bir karar bulunması, gerekmektedir.
Karşılık ayrılan/gider yazılan söz konusu alacakların, daha sonra tahsil edilmeleri halinde, bunlar tahsil edildikleri yılda gelir yazılacaktır.
Belirtilen şartlara sahip alacaklar için, dava veya icra yolu ile takibine gerek bulunmaksızın bilanço esasına göre defter tutanlarca karşılık ayrılması, işletme hesabı esasına göre defter tutanlarca söz konusu alacağın deftere gider yazılması mümkün bulunmaktadır.
Aslında, deprem bölgesi için şüpheli alacak uygulaması daha da kolaylaştırılabilirdi. Özellikle ticari hayatın durma noktasına geldiği bir bölgede mahkeme tarafından borçlunun mal varlığının en az üçte birini kaybettiğine yönelik verilmiş bir karar aranması bence işi zorlaştırmaktan başka bir şey değildir.
Vergi kanunlarını hazırlayanlar, ancak vergi mükelleflerinin hangi şartlarda bulunduklarını daha iyi özümseyebildiklerinde, uygulanması daha verimli ve sağlıklı vergi kanunlarına sahip oluruz.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.
Erol ÇEMBER
Yeminli Mali Müşavir