Artık aynı peynir ve zeytine 101 lira ödenecek. Alışverişi yapan vatandaşın yazarkasa fişinde 100 lira + 8 lira (KDV) yazarken KDV değişikliğiyle birlikte fişte 100 lira + 1 lira (KDV) yazacak. Toplam 108 liralık yazarkasa fişi kesildiğinde, 8 liralık KDV’yi maliye adına müşterisinden tahsil eden market, 8 liralık bu KDV’yi Maliye’ye ödüyordu. Şimdi marketler; 100 liralık gıda alışverişi için 1 liralık KDV tahsil edecek müşterisinden. 101 liralık fiş kesecek. Önceden müşterisinden aldığı 8 lirayı Maliye’ye öderken, artık 1 lirayı Maliye’ye ödeyecek. Bu değişiklikten; tüketici 7 lira kazanacak, devlet 7 liralık KDV’den vazgeçecek. Marketinse bu işten ne karı ne zararı olacak. Çünkü müşterisinden aldığı KDV; 8 lira da olsa, 1 lira da olsa her durumda sonradan gidip Maliye’ye ödüyor. Market her durumda 100 liralık peynir, zeytin satışı yapmış oluyor. KDV için sadece emanetçilik yapıyor, müşterisinden alıp Maliye’ye ödüyor.


FIRSATÇILIK OLABİLİR

Geçtiğimiz pazar günkü Resmi Gazetede yayımlanan 5189 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 14 Şubat’tan (dünden) itibaren geçerli olan gıda ürünlerindeki KDV oran (yüzde 8’den, yüzde 1’e) değişikliğinde uygulamaya yönelik tereddütler de var. Kritik soru şu: Vatandaş aynı peyniri, aynı zeytini aldığında yine 108 lira ödemek durumunda kalabilir mi? Evet, fişin toplamının yine 108 lira olma ihtimali var. Malın KDV’si yüzde 1’e düşmüş olsa da, fişin toplamı yine 108 lira olarak kalabilir, vatandaşın 7 liralık avantajı elinden alınıp, marketin (fırsatçılık yaparak) -yaklaşık- 7 liralık avantajına dönüşebilir. (Kuruşlu hesaplamayla toplam 108 liralık fişin açılımı: 106,93 + 1,07 KDV olur.) KDV’deki düşüşü, perakende satış fiyatına indirim olarak birebir yansıtan işletmeleri tenzih ederek söyleyelim, eğer fırsatçılık yapılırsa, Maliye de bu işten zararlı çıkacak tabi ki... Çünkü KDV oranının indirilmesindeki amaç; vatandaşın 108 liraya aldığı peynir ve zeytini, 101 liraya almasının sağlanması...


DENETLENMESİ GEREK

Devletin vazgeçtiği 7 puanlık KDV’yi, fırsatçılar kendi ürün bedellerinin (kârının) içine yedirirse, vatandaşın daha ucuza alışveriş yapması sabote edilmiş olur. Dolayısıyla KDV oran indirimi öncesi ve sonrasındaki fiyat değişikliklerinin kontrol edilmesi, denetlenmesi gerekiyor. KDV indiriminden önce kasiyere 108 lira ödeyen vatandaşın artık 101 lira ödemesi ve 7 liralık avantajı cebinde hissetmesi gerekir. 100 liralık gıda alışverişinde 7 lira olan vatandaşın avantajı, 500 liralık alışverişte 35 liraya, bin liralık alışverişte 70 liraya çıkıyor... KDV indiriminin gıda fiyatlarına da indirim olarak yansıması gerektiği konusunda herkes hemfikir. Hükümet, ticaret odaları, esnaf odaları, tüketici dernekleri ve gıda perakendecileri de açıklama yaptılar. ‘Gıda ürünlerinin fiyatlarına KDV indirimi yansıyacak ve fiyatlar kontrol edilecek’ denildi. Enflasyonla mücadele için vazgeçilen KDV’nin; amaçlandığı gibi vatandaşın cebine yansıması için tüm piyasa aktörlerinin, etiketleri takipte kalması önemli...


KDV’NİN İŞLETMELERİN NAKİT AKIŞINA ETKİSİ

KDV’nin tüketiciler için parasal etkisini yukarıda gözden geçirdik. İşletmeler için tüketicilerden farklı boyutları da var KDV’nin. İşletmeler; faaliyetleri kapsamında sattıkları mal/hizmetler için KDV tahsil ederken, aldıkları mal/hizmetler için de KDV öderler. Aylık olarak (Müşteriden) Tahsil edilen KDV, (Tedarikçiye) ödenen KDV’den yüksekse aradaki farkı Maliye’ye öderler. Emanet olarak tahsil ettikleri KDV’yi sahiplerine vermiş olurlar aslında. Ve normal olanı da bu zaten... Tersi durum olduğunda ise işletmeler Maliye’ye faizsiz kredi vermiş oluyorlar. Finansman yüküne katlanmak zorunda kalıyorlar. Aylık olarak (Müşteriden) Tahsil edilen KDV, (Tedarikçiye) ödenen KDV’den düşükse bu kez aradaki fark kadar bir nevi Maliye’den alacaklı hale geliyor işletmeler. Bu negatif KDV farkı (Devreden KDV) birçok işletmenin nakit akışını bozuyor. Maliye’den alacaklı iken, nakde ihtiyacı olduğunda (imkânı da varsa) gidip bankadan kredi alarak nakit akışını düzeltmeye çalışıyor. Zaman zaman ‘devreden KDV yükünün işletmelerin üzerinden kaldırılması’ konusu gündeme gelse de halen birçok işletme bu yükü taşımaya devam ediyor. Geçmişten gelen birikmiş yükün büyüklüğünden de kaynaklı olarak bu konunun çözümünde somut adım atılamıyor. Birikmiş yük bir anda eritilemese de; nakden iade imkanı olmasa da, ileri vadelere yayılarak, vergi-sigorta prim borçlarına mahsup imkanı tanınarak, gider yazma olanağı tanınarak işletmelerin üzerinden hak etmedikleri ‘devreden KDV’ yükü kaldırılabilir. 

Hürriyet | Ahmet KARABIYIK