26 Ekim 2021 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la vergi kanunlarında çok sayıda değişiklik yapıldı. Kanun’da yer alan düzenlemeleri 6 Ekim tarihli makalede değerlendirmiştim. Kanun teklifinin yasalaşma sürecinde önemli değişiklikler olmadı, daha önce yaptığım değerlendirmeler geçerli. Bu ve sonraki makalelerde, konu bazında bazı değişiklikleri daha ayrıntılı değerlendirmek istedim. Bugünün konusu nakit sermaye artırımında faiz indirimi konusu. 


Nakit sermaye artırımında faiz indirimi neydi? 

Konuya uzak olanları dikkate alarak, konunun ne olduğunu kısaca ifade edeyim. 2015 yılında yapılan bir düzenlemeyle, sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımları için önemli bir teşvik getirildi. Yeni kurulan veya nakit sermaye artıran şirketlerde, konan veya artırılan sermaye üzerinden, Merkez Bankası tarafından ilgili yıl için açıklanan bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutarın %50’sinin, kurumlar vergisi matrahından indirimine olanak sağlandı. İndirim oranının farklılaştırılması konusunda Cumhurbaşkanına tanınan yetki aynı yıl kullanılarak, farklı indirim oranları belirlendi. Şu an itibariyle %0 ile %125 arasında değişen oranlarda indirim uygulanabiliyor.


7338 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik 

7338 sayılı Kanun’la Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle, nakit sermaye artışında faiz indirimi uygulamasında, yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısım için ek avantaj sağlanıyor. Düzenlemeye göre, %50 olan indirim oranı, yurt dışı kaynaklı sermaye için %75 olarak uygulanacak. Kanun’la Cumhurbaşkanına sermayenin yurt dışından gelip gelmediğine göre oran farklılaştırma yetkisi verilmiş olmadığı için, düzenleme Kanun’la yapıldı.


Düzenleme olumlu mu?

Nakit sermaye artırımında faiz indirimi düzenlemesinin, yabancı kaynaklar yerine öz kaynak kullanımını teşvik etmesi nedeniyle olumlu olduğu açık. Sermaye taahhüdünün yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmına daha fazla indirim olanağı verilmesi de olumlu bir düzenleme olarak görülebilir. Yurda yeni nakit kaynak girmesi, yurt içi kaynaklı kısma göre daha fazla teşvike gerekçe olabilir. Buna ek olarak, yeni düzenlemenin vergi gelirlerine olumlu etkisi de olacak diye düşünüyorum. 

Hazine ve Maliye Bakanlığınca TBMM’ye sunulan etki analizi raporunda, yılda 4 milyar lira sermaye artışı ve bu tutarın %40’ının yurt dışından getirilen nakitle karşılandığı varsayımıyla, indirim oranının %75’e çıkartılması nedeniyle (4 milyar lira x %40=) 1,6 milyar liralık yurt dışı kaynaklı sermaye artışı için 800 milyon liralık ek indirim olacağı, dolayısıyla (800 milyon lira x %25 =) 200 milyon lira vergi gelir gelir kaybı olacağı tahmini yapılmış. 

Bu hesap bence tek yönlü yapılmış bir hesap. Yurt dışı kaynaklı özkaynak artışı borç tutarını belli ölçüde azaltacak, dolayısıyla borç faiz tutarı da aynı şekilde azalacaktır. Sermaye artırımından gelen tutar üzerinden indirilecek sanal faiz tutarı artacak ancak gider yazılan borç faiz tutarı daha fazla azalacaktır. Bu ise ek bir vergi gelir artışı demektir. Aynı şeyi yurt içi kaynaklı nakitle yapılan sermaye artırımlarında da söyleyebiliriz ancak bu durum yurt dışından gelen kaynak kadar açık değil. Yurt içindeki kaynak örneğin bankada mevduatta ise belli bir banka faizi üzerinden ödenen vergi nedeniyle zaten vergi gelirlerine katkı yapıyordu. Bankada bulunan nakdin sermayeye eklenmesinde faiz üzerinden hesaplanan vergi artık olmayacağı için yurt içi nakitle karşılanan sermaye artırımında vergi gelirlerine yurt dışı kaynaklı sermaye kadar olumlu etkisi olmayabilir. Özetle, yapılan düzenleme her yönüyle olumludur. 


İhtiyaç neydi, karşılanıyor mu?

Yukarıda belirttiğim gibi, düzenleme olumlu. Öncelikli mi sorusuna cevabım bu kadar net değil. Nakit sermaye artışında faiz indirimi düzenlemesi çok sayıda sorun içeriyor. Uygulanması mümkün olmayan yönleri var. Daha önce birkaç defa bu sütunlarda yazdığım için tekrarlamak istemem ama sorun teşvikin yetersizliği değil, uygulama sıkıntıları. Birisi yeni yapılan düzenlemeyle doğrudan ilgili olmak üzere sorunlardan kısaca bahsedeyim.


1. Ortağın sermaye taahhüt borcunu özkaynakla karşılayıp karşılamadığı

Nakit sermaye artışında faiz indiriminde, ortaklar tarafından kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınmıyor. Mükerrer faiz indirimi olmasın diye bu düzenleme yapılmış anlaşılan. 

Hem sermaye artışına katılan ortağın mükellef olmadığı durumlar için gereksiz bir sınırlama hem de tespiti bazı şirketlerde olanaksız bir durum var. Öncelikle, sermaye artıran şirket ortağının parayı nereden bulduğunu nasıl bilecek? Şirket bir de halka açıksa, bu durumu tespit etmek mümkün mü? İkincisi, ortak yurt dışında yerleşikse, bu kurala gerek var mı? Mükerrer indirim yok. Teşvik de mantıklı. Yurt dışında yerleşik bir şirketin borç alıp Türkiye’deki şirkete sermaye koymasını teşvik kapsamı dışında tutmaya gerek var mı? 

Düşüncem şu, 7338 sayılı Kanun’la indirim oranını artırmak yerine, özetlediğim koşul kaldırılsaydı daha yararlı olurdu.


2. Ortaklara borcun sermayeye eklenmesi 

Yargı kararları farklı çıkmaya başladı ama Mali İdare, ortaklara olan borcun sermayeye eklenmesi halinde faiz indirimini kabul etmiyor. Ortak olunan şirkete özellikle nakit olarak verilen borcun sermayeye eklenmesinin nakit sermaye artırımından hiçbir farkı yok. Kanunun amacı açısından da bu tür borçların sermayeye eklenmesinin teşvik edilmesi de son derece doğru. Bir Tebliğ ile durum düzeltilseydi, 7338 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeden daha etkili bir sonuç beklenirdi.


3. Emisyon priminin dikkate alınması 

Emisyon primleri nakit artış kabul edilmiyor. Kanunun amacı dikkate alındığında, gerekirse emisyon priminin kullanımının prosedürü sermaye azaltımı gibi koşullara bağlanarak, emisyon primi için faiz indirimine izin verilebilirdi. Mevcut düzenlemeden daha iyiydi bence.


4. Nakit çıkış gerektirmeyen sermaye azaltımları 

Nakit çıkış gerektirmeyen sermaye azaltımları için indirimden yararlanılmasına izin verilmeli. Kanunun amacına son derece uygun bir durum. Yurt dışı kaynaklı sermaye arışında oran artırımından daha öncelikli.


5. Kâr dağıtımı / Sermaye artışı ilişkisi 

Nakit sermaye artışıyla kâr dağıtımı ilişkisinin kanunda düzenlenmesinde yarar var. Önce sermaye artırımı sonra kâr dağıtımı veya önce kâr dağıtımı sonra sermaye artırımı durumlarında ne olacağı açıkça düzenlenmeli. Yoksa teşvikin etkili olması zor gözüküyor.


6. Nakdin teşvikli yatırımların finansmanında kullanıldığı nasıl ispat edilecek? 

Sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanılması durumunda, faiz indiriminde genel orana 25 puan ilave ediliyor. Bu durumda indirim oranı %75 oluyor. Bu düzenleme, sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanıldığının tespitini gerektiriyor. Bu tespitin nasıl yapılabileceği açık değil, bazı durumlarda mümkün de değil. Acilen konunun netleştirilmesine ihtiyaç var.


7. Sermaye artışından gelen nakitle ortağa/ilişkili kişiye olan borç ödenirse, teşvik sonlanır mı?

Konu tartışmaya açık. Gelir İdaresi ortağa borcun sermayeye eklenmesini teşvik kapsamında görmediğine göre, özünde aynı işlem gibi görüp bu soruya da olumsuz cevap verebilir. 

Sermaye artırımından gelen nakitle ilişkili kişiye borcun ödenmesi halinde faiz indirimine bence engel yok. Kanunun amacına da uygun. Yabancı kaynak öz kaynağa dönüşüyor, ilişkili kişiye olan borcun bankaya olan borçtan da farkı yok. Borcun örtülü sermayeye dönüşmüş olduğu durumda tartışılabilir ama bence orada da sorun yok. Ancak net bir düzenlemeye ihtiyaç var. 


8. Genel olarak yapısal sorunlar var 

Aslında nakit sermaye artışında faiz indirimi uygulamasının tamamen değiştirilmesinde yarar var ama bu haliyle kalacaksa, öncelikle özetlediğim değişikliklere ihtiyaç var diye değerlendiriyorum. Müessese tamamen değiştirilecekse nasıl bir düzenleme olması gerektiği ayrı bir makale konusu.

PWC | Recep BIYIK