EKONOMİ

İnformallik, Algoritmik Vergi Yönetimi ve TADAT İşlevselliği

Vergi idaresi artık, yalnızca beyanı denetleyen klasik bir idari organ değil; dijital teknolojiler, büyük veri analitiği ve algoritmik karar destek sistemleri aracılığıyla önleyici, öngörücü ve sürekli denetim fonksiyonlarını içselleştirmiş bir yönetişim odağıdır.

Abone Ol

Küreselleşme süreciyle birlikte üretim, ticaret ve istihdam biçimlerinin yapısal dönüşüme uğradığı günümüzde, informallik yalnızca kayıt dışı gelir ve faaliyetleri değil; aynı zamanda devletin mali egemenliğini, bütçe disiplinini ve vergi adaletini doğrudan etkileyen çok boyutlu bir ekonomik olguya dönüşmüştür. İnformal ekonomi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kamu gelirlerinin tahsil kabiliyetini sınırlamakta, mali disiplinin temelini oluşturan vergisel uyum mekanizmasını zayıflatmakta ve vergi idarelerinin risk temelli yönetim kapasitesini daraltmaktadır.

Bu bağlamda vergi idaresi artık deyim yerindeyse, yalnızca beyanı denetleyen klasik bir idari organ değil; dijital teknolojiler, büyük veri analitiği ve algoritmik karar destek sistemleri aracılığıyla önleyici, öngörücü ve sürekli denetim fonksiyonlarını içselleştirmiş bir yönetişim odağıdır. Türkiye özelinde ise alanındaki yasal mevzuatın perspektifi temelinde şekillenen yasal yetki alanı, günümüzde dijital vergi yönetimi paradigması doğrultusunda yeniden yorumlanmakta; böylece informalle mücadele yalnızca beyan denetimine değil, bütüncül bir “dijital uyum ekosistemi”ne dayanmaktadır.

Vergi Gelir Açığı, Kurumsal Performans ve Uluslararası Değerlendirme Çerçevesi

Vergi gelir açığı, bilindiği üzere, tahakkuk etmesi gereken vergi ile fiilen tahsil edilen vergi arasındaki farkı ifade eder ki; uluslararası literatürde de vergi idaresinin etkinliğini ölçen en önemli göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından geliştirilen Tax Administration Diagnostic Assessment Tool (TADAT) sistemi, vergi idarelerinin kurumsal kapasitesini dokuz ana performans alanı üzerinden değerlendirmekte; bu alanlar arasında mükellef kaydının bütünlüğü, gelir risk yönetimi, denetim etkinliği, bilgi teknolojilerinin kullanımı ve veri analitiği kabiliyeti gibi göstergeler yer almaktadır.

Türkiye’de de vergi otoritelerince, TADAT çerçevesinde tanımlanan performans eksenlerine paralel biçimde, e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv, e-İrsaliye, e-Belge gibi sistemlerle dijitalleşme süreci kurumsal düzeyde de hayata geçirilmiştir. Bu dijital platformlar, sadece belge üretim araçları değil; aynı zamanda veri temelli denetim (data-driven audit) mekanizmasının altyapısını oluşturan veri gözetim ve uyum izleme sistemleri özelliğini sunmaktadır. Bu kapsamda oluşturulan Risk Analiz Merkezi (RAM) Risk Analiz Sistemi (VDK-RAS), vergi idaresinin risk-based audit (risk esaslı denetim) yaklaşımına geçişini somutlaştırmış, milyonlarca elektronik işlemi analiz ederek yüksek riskli mükellefleri önceden tespit edebilen bir veri istihbarat yapısına dönüşmüştür.

Ancak açıktır ki, Türkiye’nin vergi gelir açığını azaltmadaki başarısı, yalnızca dijital sistemlerin varlığına değil; bu sistemlerin mevzuata gömülü risk yönetimi mekanizmalarıyla bütünleştirilmesine bağlıdır. Bu nedenle, informallikle mücadelede mevzuat, artık yalnızca düzenleyici bir metin değil; aynı zamanda otomatik veri akışı, risk tahmini ve anlık denetim fonksiyonlarını içeren bir kurumsal yazılım mimarisi halini almıştır.

TADAT Özelinde Uluslararası Perspektif ve İyi Uygulama Modelleri

Küresel ölçekte vergi idarelerinin etkinliği, yalnızca tahsil edilen vergi gelirlerinin büyüklüğüyle değil, aynı zamanda bu gelirlerin toplanma sürecinde uygulanan yönetişim yapılarının, dijital altyapıların ve risk yönetimi mekanizmalarının sürdürülebilirlik düzeyiyle de ölçülmektedir. Bu çerçevede, Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund – IMF) tarafından geliştirilen Tax Administration Diagnostic Assessment Tool (TADAT), çağdaş vergi idarelerinin kurumsal kapasitesini, idari etkinliğini ve mükellef davranışları üzerindeki yönlendirici etkisini ölçümlemeye yönelik hâlihazırda uluslararası bir referans standardı olarak kabul görmektedir.

Bu değerlendirme aracının somut bir örneğini teşkil eden Kanada Gelir İdaresi (Canada Revenue Agency – CRA) uygulaması, vergi idarelerinin kendi içsel performans yapılarını ölçmek ve geliştirmek bakımından dikkate değer bir model sunmaktadır. CRA’nın 2017 yılında başlattığı World-Class Tax and Benefit Administration (Dünya Sınıfı Vergi ve Yardım Yönetimi) programı kapsamında, kurumun dijitalleşme (digitalization), veri analitiği (data analytics), mükellef hizmetleri (taxpayer services) ve denetim yönetimi (audit management) kapasitesi TADAT göstergeleri temelinde incelenmiş; sonuç olarak kurumun 28 performans göstergesinin 22’sinde uluslararası iyi uygulama düzeyine (“A” ve “B” dereceleri) ulaştığı tespit edilmiştir.

TADAT metodolojisi, vergi idaresi performansını dokuz temel performans sonuç alanı (Performance Outcome Areas – POAs) ve yirmi sekiz gösterge (high-level indicators) üzerinden ölçmekte; her bir göstergeye ilişkin kırk yedi ölçüm boyutu (measurement dimensions) tanımlamaktadır. Bu çerçevede, vergi idaresinin başarı düzeyi “A” (uluslararası iyi uygulama), “B” (sağlam performans), “C” (zayıf performans) ve “D” (yetersiz performans) ölçekleri üzerinden derecelendirilmektedir. CRA örneğinde, özellikle vergiye uyum riski yönetimi (compliance risk management), elektronik beyan ve ödeme sistemleri (e-filing and e-payment systems), kurumsal risk azaltımı (corporate risk mitigation) ve dijital mükellef hizmetleri (digital taxpayer services) alanlarında yüksek skorlar elde edilmiştir.

Buna karşılık, vergi borçlarının tahsil süresi (tax debt resolution), kayıt doğrulama sistemleri (registration validation systems) ve mükellef itirazlarının çözüm süreci (tax dispute resolution) gibi alanlarda TADAT ölçütlerine göre performansın görece düşük kaldığı belirtilmiştir. Bu bulgular, Kanada vergi sisteminin yüksek düzeyli dijitalleşmesine rağmen idari süreçlerde yatay entegrasyon (horizontality) eksikliğinin, yani birimlerin birbirine yeterince entegre çalışmamasının, idari etkinliği sınırlayabileceğini göstermektedir.

Bu modelin Türkiye açısından önemi, son yıllarda uygulama alanı bulan Dijital Vergi Dairesi, Veri Analitiği Tabanlı Risk Analizi Projesi ve Elektronik Denetim uygulamalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Nitekim Türkiye’de de vergi denetim sisteminin dijitalleşmesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK), 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi düzenlemelerle uyum içinde geliştirilmektedir. Bu bağlamda, TADAT çerçevesi Türkiye açısından yalnızca teknik bir değerlendirme aracı değil, aynı zamanda uluslararası normlarla uyumlu bir performans izleme ve hesap verebilirlik mekanizması olarak işlev görebilecektir.

CRA örneği, özellikle vergiye gönüllü uyum düzeyinin artırılmasında dijital veri entegrasyonu, mükellef davranış analitiği ve elektronik kayıt doğrulama sistemlerinin önemini göstermektedir. Bu yaklaşımın Türkiye’ye uyarlanması noktasında, Vergi Denetim Kurulunun yürüttüğü denetim süreçlerinde risk temelli denetim algoritmalarının geliştirilmesini, büyük veri ve makine öğrenimi uygulamalarıyla desteklenmesini de hiç şüphesiz zorunlu kılmaktadır.

Öte yandan, CRA’nın kendi performans analizinde belirttiği gibi, vergi idaresinin etkinliği yalnızca teknolojik kapasiteyle değil, aynı zamanda örgütsel kültürün “yataylık” (horizontality) ilkesine ne ölçüde uyum sağladığıyla da ilişkilidir. Bu nedenle Türkiye’de vergi idaresinin dijital dönüşüm stratejileri, yalnızca teknik altyapı yatırımlarına değil, aynı zamanda kurum içi işbirliğini ve bilgi paylaşımını güçlendiren yönetişim reformlarına da odaklanmalıdır.

Kanada örneğinden yola çıkarak denilebilir ki, TADAT modelinin Türk vergi idaresine uyarlanması, informal ekonomiyle mücadelede teknolojik araçların kurumsal kapasiteyle bütünleştirilmesini sağlayacak; vergiye gönüllü uyumu artıracak; denetim kaynaklarının daha etkin tahsisini mümkün kılacak ve nihayetinde Türkiye’nin uluslararası vergi idaresi standartlarıyla uyumunu güçlendirecek bir portföy sunma altyapısına sahip görünmektedir. Bu bağlamda, görünen o ki, Türkiye’nin bu alandaki dijital dönüşüm vizyonu, CRA örneğinde olduğu gibi, “dünya sınıfı vergi idaresi” olma hedefiyle de bütünleşik bir stratejik yönelim kazanmalıdır.

Yeri gelmişken nedir TADAT sistemi, ne sunar, ne öngörür, işlevselliği nedir?

Küresel ölçekte mali yönetişim reformlarının hız kazanmasıyla birlikte, vergi idarelerinin etkinliğini değerlendirmeye yönelik ölçüm sistemlerinin geliştirilmesi, kamu maliyesi disiplininde kurumsal performans yönetimi paradigmasının ayrılmaz bir bileşeni hâline gelmiştir. Bu bağlamda, Tax Administration Diagnostic Assessment Tool (TADAT), Uluslararası Para Fonu (IMF) koordinasyonunda ve Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu, OECD, Norveç, İsviçre, Birleşik Krallık ve Almanya gibi çok taraflı donörlerin teknik desteğiyle oluşturulan bir değerlendirme sistemidir. TADAT, kamu gelirlerinin toplanmasında kilit rol üstlenen vergi idarelerinin kurumsal kapasitesini ölçmek, performansını tanımlamak ve reform süreçlerini veri temelli biçimde yönlendirmek amacıyla geliştirilmiştir.

Kuramsal olarak TADAT, Kamu Mali Yönetimi alanında uzun süredir kullanılan PEFA (Public Expenditure and Financial Accountability) çerçevesinin metodolojik mirasını taşımaktadır. PEFA nasıl ki kamu harcamalarının etkinliği, mali disiplin ve hesap verebilirliği ölçmek için bir referans sistem oluşturmuşsa, TADAT da benzer biçimde vergi gelirlerinin toplanmasında kurumsal etkinlik, uyum yönetimi ve yönetişim kalitesini ölçmeyi hedefleyen bir sistemsel alt yapı sunar. Böylece TADAT, mali yönetimin harcama tarafını ölçen PEFA’yı gelir tarafında tamamlayarak bütüncül bir kamu mali performans sisteminin yapıtaşını oluşturan bir görüntü sunmaktadır.

Sistematik Yapı ve Performans Alanları

TADAT metodolojisi, dokuz performans sonuç alanı (Performance Outcome Area - POA) ve bunlara bağlı otuz sekiz performans göstergesi (Performance Indicator - PI) üzerine inşa edilmiştir. Her gösterge, A’dan D’ye kadar bir değerlendirme ölçeğiyle puanlanır; “A” derecesi uluslararası iyi uygulama düzeyini temsil ederken, “D” derecesi ilgili alanda ciddi kapasite eksikliğine işaret eder. Bu göstergeler, hem nicel ölçütler (örneğin zamanında beyan oranı, tahsilat etkinliği, kayıt dışı oranı vb.) hem de nitel ölçütler (örneğin iç kontrol mekanizmalarının varlığı, şeffaflık düzeyi, bilgi paylaşımı gibi) içermektedir.

Dokuz performans alanı aşağıdaki tematik eksenler etrafında şekillenmiştir:

  1. Vergi Gelirlerinin Doğruluğu ve Bütünlüğü (Integrity of the Registered Taxpayer Base)
  2. Vergi Beyanlarının Zamanında ve Doğru Sunulması (Timely Filing of Tax Declarations)
  3. Vergi Tahsilatının Etkinliği (Effective Payment of Taxes)
  4. Vergi Borç Yönetimi (Tax Arrears Management)
  5. Mükellef Hizmetleri ve Bilgilendirme (Taxpayer Services and Information)
  6. Risk Yönetimi ve Uyum Stratejileri (Compliance Risk Management)
  7. İtiraz ve Uyuşmazlık Yönetimi (Dispute Resolution and Appeals Management)
  8. Kurumsal Yönetişim, İç Kontrol ve Şeffaflık (Governance and Internal Control)
  9. Kurumsal Planlama ve Performans İzleme (Institutional Planning and Performance Monitoring)

Bu yapı, vergi idaresinin yalnızca gelir toplama kapasitesine değil, aynı zamanda kurumsal yönetişim kalitesine, bilgi yönetimi süreçlerine ve mükellef güvenine odaklanmaktadır. Dolayısıyla TADAT, mali performans analizini salt “gelir hedeflerine ulaşma” düzeyinde değil, kurumsal sistemin bütünsel işleyişi açısından değerlendiren çok boyutlu bir diagnostik çerçeve sunmaktadır.

Değerlendirme Metodolojisi ve Uygulama Süreci

TADAT değerlendirmesi, üç temel metodolojik aşamadan oluşmaktadır:

1.Veri Toplama ve Belgelendirme:

Değerlendirme sürecinin ilk adımı, vergi idaresi tarafından sağlanan resmi idari veriler, mali raporlar, yıllık faaliyet sonuçları, mükellef veritabanları ve mevzuat dokümanlarının sistematik biçimde toplanmasıdır. Bu aşamada “kanıta dayalı ölçüm” ilkesi gereği her göstergeye ilişkin somut ve doğrulanabilir kanıtın mevcut olması esastır.

2.Saha Görüşmeleri ve Kurumsal Analiz:

Değerlendirme ekibi, vergi idaresi üst yönetimi, operasyon birimleri, bilgi teknolojileri birimi ve mükellef temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirir. Bu süreçte, hem idari veriler hem de uygulama gerçekleri arasında uyumun sağlanıp sağlanmadığı test edilir.

3.Puanlama ve Analitik Raporlama:

Her performans göstergesi için elde edilen kanıt setine dayanarak bir değerlendirme notu verilir. Sonuçlar, sistematik biçimde raporlanarak vergi idaresinin güçlü ve zayıf yönleri ortaya konur. Bu rapor, reform önceliklendirme, stratejik planlama ve performans izleme mekanizmaları açısından temel referans doküman işlevi görmektedir.

TADAT değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkan bulgular, ulusal düzeyde reform programlarının gerekçelendirilmesinde, vergi uyum stratejilerinin geliştirilmesinde ve uluslararası donör kuruluşların teknik yardım programlarının hedeflenmesinde kullanılmaktadır.

TADAT ve Performans Yönetim Sistemleri Arasındaki İlişki

TADAT’ın en önemli özelliği, yalnızca bir tanılama aracı olmanın ötesinde, kurumsal performans yönetim sistemlerine entegre edilebilir bir ölçüm çerçevesi sunmasıdır. Bu yönüyle, vergi idarelerinin yıllık performans izleme ve değerlendirme sistemleri içinde TADAT göstergelerinin “anahtar performans göstergeleri (Key Performance Indicators - KPI)” olarak kullanılması mümkündür. Böylece TADAT, reform süreçlerinde izlenebilirlik, karşılaştırılabilirlik ve ölçülebilirlik ilkelerini kurumsallaştırır.

Ayrıca, TADAT sonuçları genellikle kurumsal reform yol haritalarının hazırlanmasında başlangıç noktası olarak kullanılmaktadır. Bu sayede, reform uygulamaları sonrasında yapılacak ikinci veya üçüncü TADAT değerlendirmeleri, reformların somut etkisini ölçmek açısından dinamik bir izleme aracı işlevi görür.

Açıklanan tüm yönleriyle;

TADAT sistemi, küresel mali yönetişim alanında vergi idarelerinin kurumsal kapasitesini ölçmek için geliştirilen en kapsamlı ve sistematik araçlardan biri olma özelliğine sahiptir. Nesnellik, şeffaflık, kıyaslanabilirlik ve kanıt temelli ölçüm ilkeleri üzerine inşa edilen TADAT metodolojisi, yalnızca performansın ölçülmesini değil, aynı zamanda kurumsal dönüşümün bilimsel temellere oturtulmasını da sağlamaktadır.

Bu çerçevede TADAT, vergi idareleri için bir “değerlendirme sistemi” olmaktan ziyade, kurumsal yönetişimin analitik altyapısını oluşturan bir stratejik yönetim aracıdır. Özellikle bu yönüyle, gelişmekte olan ülkelerde vergi reformlarının önceliklendirilmesi, mükellef güveninin artırılması ve gelir idaresi modernizasyonunun hızlandırılması açısından TADAT, uluslararası standartta bir referans çerçeve sunmaktadır.

Peki, konunun çıkış noktasında yer bulan informallik ve buna karşın algoritmik vergi yönetimi alanında neye ihtiyacımız var?

Dijital Vergi Denetiminin Hukuki Zemini ve Algoritmik Denetim Yaklaşımı

Vergi denetiminin klasik dayanağını oluşturan Vergi Usul Kanunu’nun 134 ila 140. maddeleri, beyanların doğruluğunun sonradan incelenmesine dayanan, denilebilir ki, ex post bir denetim mantığını benimsemektedir. Ancak dijital çağda bu modelin yerini, hiç şüphesiz teknolojik araçlarla donatılmış proaktif denetim mekanizmaları almıştır. OECD tarafından geliştirilen Tax Administration 3.0 çerçevesi, işlemlerin gerçekleştiği anda denetimin otomatik olarak yürütüldüğü bir yapıyı öngörmekte, böylece “önleyici vergi yönetimi” paradigması ortaya çıkmaktadır.

Bu paradigma, Türkiye’de Risk Analiz ve BTRANS gibi sistemler aracılığıyla fiilen uygulanmakta olup; milyonlarca e-belgeyi, elektronik irsaliyeleri ve banka işlem verilerini analiz ederek otomatik tutarsızlık tespiti, mükellef davranış analizi ve öncelikli risk alanı tanımlaması gibi fonksiyonları yerine getirmektedir. Bu noktada VUK’un 148 ve 149. maddeleri, idarenin bilgi toplama yetkisini dijital ortama taşımış; böylece “bilgi isteme” yetkisi artık yalnızca yazılı beyan formu üzerinden değil, sürekli veri akışı ve otomatik doğrulama sistemleri üzerinden işletilir hale gelmiştir.

Bu gelişme, yorumlayabiliriz ki; vergi denetimini “sorgulayan idare” modelinden “öngören idare” modeline dönüştürmekte; böylece informalliği ortaya çıkmadan tespit eden, önleyici vergi istihbaratı yapısı kurulmaktadır. Bu dönüşüm aynı zamanda fiscal data governance (mali veri yönetişimi) kavramının mevzuat içine yerleşmesi anlamına gelmekte, klasik hukuki denetim anlayışını algoritmik uyum denetimi biçimine de evirmektedir.

Veri Yönetişimi, Kişisel Verilerin Korunması ve Yapay Zekâ Etiği

Dijital denetim sistemlerinin hukuki meşruiyeti, yalnızca teknolojik kabiliyetle değil, aynı zamanda veri güvenliği ve gizliliğine ilişkin yasal düzenlemelerle de doğrudan ilişkilidir. Türkiye’de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, idarenin topladığı verilerin işlenmesi, saklanması ve analiz edilmesi süreçlerinde hukuki çerçeveyi belirlemektedir. Bu çerçeveye göre, risk izleme ve önlemeye yönelik yapılar, hem veri bütünlüğü hem de şeffaf algoritmik denetim ilkelerine uygun biçimde işletilmek zorundadır.

Yapay zekâ ve makine öğrenimi sistemlerinin vergi denetiminde kullanımı, idarenin otomatik karar verme kabiliyetini artırmakla birlikte, bu süreçlerde ortaya çıkabilecek sistematik yanlılık veya yanlış pozitif uyarı riskleri, hem mükellef haklarının korunması hem de denetim kararlarının hukuka uygunluğu açısından dikkatle yönetilmelidir. Bu nedenle, Türkiye’nin vergi dijitalleşmesi sürecinde etik algoritmik yönetişim ilkelerinin mevzuata entegre edilmesi, dijital denetim kapasitesinin meşruiyet zeminini de güçlendirecektir.

Uluslararası Düzenlemeler, Dijital Bariyerler ve Küresel Uyumluluk

Küresel dijitalleşme, klasik vergi egemenliği kavramını dönüştürmüş; özellikle sınır ötesi dijital faaliyetler (cross-border digital operations) yeni bir vergilendirme rejimi ihtiyacını doğurmuştur. OECD’nin Matrah Aşındırma ve Kâr Aktarımı (BEPS) Eylem Planı, Avrupa Birliği’nin DAC7 Direktifi ve OECD Crypto-Asset Reporting Framework (CARF) gibi düzenlemeler, dijitalleşme çağında vergi idareleri arasındaki bilgi değişimini kurumsallaştırmıştır.

Türkiye, Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ve Otomatik Bilgi Değişimi (AEOI – Automatic Exchange of Information) sistemine katılım yoluyla bu uluslararası yapıya uyum sağlamış; Ortak Raporlama Standardı (CRS) ve Çok Taraflı Yetkili Makam Anlaşmaları (MCAA) aracılığıyla uluslararası veri paylaşım ağlarına entegre olmuştur. Ancak bu süreçlerin etkinliği, yalnızca mevzuat uyumuna değil; aynı zamanda vergi idaresinin sınır ötesi veri analizi ve uluslararası denetim birlikte çalışabilirliği kapasitesine bağlı olan bir yapı sunmaktadır.

Bu yönüyle Türkiye, OECD ve AB standartlarıyla eşgüdüm içinde bir veri egemenliği politikası geliştirmeli; dijital ekonomide vergilendirme hakkını korumak için hem teknik hem de hukuki düzeyde güçlü bir “uluslararası uyum yönetimi” stratejisi oluşturmalıdır.

Sonuç itibarıyla;

İnformalle mücadele artık yalnızca denetim artışı ya da cezai yaptırım yoğunluğu ile açıklanabilecek bir süreç olmaktan çıkmış; veri temelli, mevzuatla bütünleşik ve önleyici nitelikte bir dijital vergi yönetişimi modeli halini almıştır; ayrıca vergi idaresinin etkinliğini ölçen ayrıntısına yer verdiğimiz, TADAT gibi sistemsel mecra ile de işlevsel güvenilirlik sunan çok katmanlı bir zemin sunmaktadır ki; Türkiye açısından bu dönüşümün sürdürülebilirliği, dijital araçların mevzuat içine kurumsal düzeyde yerleştirilmesi, veri güvenliğiyle uyumlu biçimde işletilmesi ve uluslararası standartlarla sürekli etkileşim içinde geliştirilmesine bağlı olacaktır.

Geleceğin vergi idaresi, artık yalnızca beyanı kontrol eden bir yapı değil; vergiye gömülü doğrulama mekanizmalarıyla çalışan, önceden tespit eden, veriye dayalı düşünen ve nihayetinde mali adaleti algoritmik doğrulukla dengeleyen bir sistem olacaktır. Bu yönüyle Türkiye’nin hedefi, klasik anlamda tahsil eden bir “mali devlet”ten, dijital zekâ ile donatılmış “öngören ve hesaplayan bir vergi devleti” modeline evrilmek olmalıdır ne dersiniz…