Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 19 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre, ticari ve ekonomik olarak bütünlük arz eden mal ve hakları bünyesinde bulunduran ya da bütün halinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan işletmelerin tamamı satılacak.

Konkordato kurumu daha işlevsel hale getirilecek. Satışta işletmenin devamlılığı ve ekonomiye olan katkısı gözetilecek. Rehinli malın konkordato projesine göre işletme tarafından kullanılması öngörülmüyor veya kıymeti düşecek ya da muhafazası masraflı olacak ise satışına izin verilebilecek.

Alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesinin korunması amaçlanan değişikliklerin ekonominin istediği ve beklediği değişikler olduğunu kaydeden DÜNYA yazarları, değişikliklerin icra ve iflas sürecinin uygulanmasına yönelik olumlu tedbirler olduğunu vurguladılar.

DÜNYA yazarları değişikliklerin amaçlandığı şekilde sorunları çözüp çözmeyeceğini ise ilerleyen zamanlarda uygulamanın göstereceğini ifade ettiler.
 

Değişiklik yetmez, ihtiyaca uygun yeni bir müessese belirlenmeli

Yılmaz SEZER

Ülkemizdeki ekonomik gidişatın sıkıntı olması, zorda olan firmaların kurtarılması için belli müesseselerin oluşturulmasını zorunlu kılmıştır. Öncelikle iflas erteleme, sonrasında konkordato, peşinden de finansal yeniden yapılandırma müessesesi uygulamaya girmiştir. Tabii bu müesseseden başarı sağlayamayan firmalar mutlak suretle iflas etmektedirler. Yani her üç müessesesinde olumsuz sonuçlanması iflası getirmektedir. Bu durum iflas müessesesine olan talebi artırdığı gibi, mevcut uygulamaya ilişkin sorunları da ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunların ortadan kalkması mevcut sürecin daha kolay idare edilmesi sonucunu yaratacaktır.
 

Liyakat ve hakimiyet ön plana alınmış

Bu düzenleme ile iflas idare memurlarının kimlerden ve nasıl olacağı, hangi eğitimlere tabi tutulacağı belirlenmiştir. Yani bu konuda bir standart getirilmiştir. Bu düzenleme ile iflas idare memurlarından birinin Yeminli Mali Müşavir ve SMMM olması, diğerinin ise hukukçu olması zorunluluğu getirilmiştir. En çok dosya sayısı da 5 ile sınırlandırılmıştır. Bence getirilen en büyük düzenle bu kabul edilebilir çünkü süreç ancak sürece hakim olan ve konusunda yetenekli kişiler tarafından yürütülebilir. Bence bu düzenleme ile bu sağlanmış durumdadır.
 

İşletmenin bütünlüğü korunuyor

Ayrıca hep konuşulan işletmenin bütünlüğünün sağlanmasına yönelik tedbirler de son derece yerinde ve önemli bir değişikliktir. Böylece işletmenin ekonomik değeri korunmuş ve parça parça haczin ve satışın önüne geçilmiş olunmuştur. Yine işletmede kullanılmayan rehinli malın satışına onay verilmesi de günlük uygulamalarda karşılaşılan sorunlardan biri olması nedeniyle satışa onay verilmesi yerine bir karar olarak değerlendirilmektedir. Yani aslında yapılan değişiklikler ekonominin istediği ve beklediği değişikler olarak icra ve iflas sürecinin uygulanmasına yönelik olumlu tedbirlerdir. Ancak esas olan bu son aşamaya gelmeden işletmelerimizi koruma altına alabilmektir. Bu konuda iflas erteleme de, konkordato da, finansal yeniden yapılandırma da misyonunu tamamlamış gözükmektedir. Esas olan bu müesseselerin yerine ihtiyaca uygun yeni bir müessese belirlemek diye düşünmekteyiz.
 

İİK’da değişiklik yapan Torba Kanun ne getiriyor?

Av. Efe KINIKOĞLU

Torba Kanun ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) kapsamında düzenlenen (i) kesin mühletin borçlu, rehinli alacaklılar ve sözleşmeler bakımından sonuçları, (ii) konkordatonun tasdik edilmemesi, (iii) borçlunun iflası ve (iv) iflas tasfiyesi sürecinde görev alan ve iflas organlarından biri olan iflas idare memurlarına ilişkin bazı düzenlemeler yapılmıştır. Torba Kanun ile temel olarak konkordato kurumunun daha işlevsel hale getirilmesi ve iflas tasfiyesinin daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi amaçlanmaktadır. Torba Kanun’un İİK çerçevesindeki düzenlemeleri aşağıda değerlendirilmektedir.


İflasta mal ve hakların paraya çevrilmesi

Ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün halinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve haklar ile bu mal ve hakları bünyesinde bulunduran işletmelerin bir bütün olarak satılacağı; bütün olarak satış gerçekleşmezse mal ve hakların ayrı ayrı satılacağı düzenlenmiştir.
 

Kesin mühletin rehinli alacaklılar bakımından sonuçları

Rehinli malın konkordato projesine göre işletme tarafından kullanılması öngörülmüyor veya kıymeti düşecek ya da muhafazasının masraflı olması durumunda İİK’da belirtilen usule göre satışına izin verilebileceği ve bu satış gelirinden rehinli alacaklıya rehin miktarı kadar ödeme yapılacağı düzenlenmektedir. Böylece, geçici veya kesin konkordato mühleti içinde, İİK’da belirtilen koşulların bulunması durumunda ve yine İİK’daki usule göre rehinli malın satılabilmesi mümkün kılınmaktadır.
 

Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları

Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletme faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerin devamının esas olduğu ve geçici ve kesin mühlet süresince devam eden sözleşmeler nedeniyle borçlanılan edimlerin karşılıklı olarak ifa edileceği düzenlenmektedir. Ayrıca, yapılan diğer değişiklik ile (i) komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle feshedilebilecek sözleşmelerin borçlunun tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasına engel teşkil eden ‘’aşırı külfetli’’ sürekli edimli sözleşmeler olduğu açık bir şekilde hükme bağlanmış ve (ii) mahkemenin bu konuda vereceği kararın mahiyeti itibariyle izin kararı olduğu belirtilmiştir.
 

Kesin Mühletin borçlular bakımından sonuçları

Borçlunun “izinle yapacağı işlemler” kapsamına ‘ işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden taşınırların devri de dâhil edilmiştir. Ayrıca söz konusu işlemlerin yapılmasına mahkemece izin verilmeden önce komiserin görüşü ile alacaklılar kurulunun muvafakatinin alınmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmaktadır.
 

Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası

Torba Kanun ile konkordato süreci iflasla sonuçlandığı takdirde, iflas kararını veren mahkemenin tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılacağına ve gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesine karar vereceği ve bu durumda iflas idaresine ait görev ve yetkilerin komiserler tarafından kullanılabileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda; mahkemece adi tasfiyeye karar verilmesi halinde, borçlunun hukuki ve ekonomik durumunu en iyi bilen kişi olan komiserlerin iflas idaresine ait görev ve yetkileri kullanabilmesi, yani iflas idari oluşturulmadan komiserin bu tasfiyeyi sağlıklı bir şekilde sonuçlandırabilmesi amaçlanmıştır.
 

Konkordatoda geçici mühlet kararından sonra akdedilmiş olan borçlar

Konkordatoda geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilmiş olan borçların, (i) adi konkordatoda, konkordato şartlarına tabi olmayacağı ve (ii) temerrüdün oluşması durumunda mühlet süresi içerisinde dahi icra takibine konu edilebileceği düzenlenmiştir. İlgili alacakların, rehinli alacaklardan hemen sonra ve diğer bütün alacaklardan önce ödeneceği düzenlenmiştir. Ayrıca, konkordato talebinin iflasla sonuçlanması halinde iflas tasfiyesinde iflas alacaklılarından önce ödenmesi gereken masa borçları arasında yer alacağı düzenlenmiştir. Mühlet süresi içerisinde belirli şartların oluşması durumunda icra takibi başlatılmasına imkan tanıyan düzenleme, alacaklılar için koruyucu bir hüküm içerdiği gibi, madde metninde kredi kuruluşlarının ayrıca belirtilmesi de konkordato sürecindeki şirketlerin kredi ve benzeri imkanlardan yararlanabilmelerinin ve böylelikle mali durumlarını iyileştirebilmelerinin amaçlandığını göstermektedir.
 

İİK değişiklikleri şirketler için neler getiriyor?

Av. Dr. Umut KOLCUOĞLU

İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) yer alan, ancak uygulaması uykuda olan konkordato, ifl asın ertelenmesini yasaklayan düzenlemeler ile Mart 2018’de yeniden popüler hale gelmişti. Aradan geçen üç yıllık uygulama süresince birtakım sorunların tespit edilmesi üzerine, TBMM tarafından bunlara ilişkin düzenlemeler yapılması gerekti. Bu doğrultuda, geçtiğimiz hafta, 19 Haziran 2021’de İcra ve İflas Kanunu’nun da aralarında bulunduğu bazı kanunlarda değişiklikler yapıldı. İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan değişikliklerin en önemlileri, aşağıdaki hükümlere ilişkin:

  • Malların paraya çevrilmesi
  • Kesin mühletin borçlu, rehinli alacaklılar ve sözleşmeler bakımından sonuçları
  • Konkordatonun tasdik edilmemesi
  • İflas aşamasında işletmenin bir bütün olarak satılabilmesi imkânı TBMM, bu düzenlemelerle alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesinin korunması amacıyla konkordato kurumunu daha işlevsel hale getirmeyi amaçladığını belirtiyor.

Aşağıda maddeler halinde kanundaki değişikliklerin detaylarına kısaca değindik:

  1. Değişiklik öncesinde; ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün halinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir getireceği anlaşılan mal ve haklar bir bütün olarak paraya çevrilebiliyordu. Yapılan değişiklikle bu mal ve haklar ile bunları bünyesinde bulunduran işletmelerin bir bütün olarak satılabileceği, aksi halde mal ve hakların ayrı ayrı satılacağı düzenleniyor. Bir bütün olarak satış ile işletmenin devamlılığı ve ekonomiye olan katkısı göz önünde bulunduruluyor.
  2. Yeni düzenlemeden önce, konkordato talebinde mahkemece kesin mühlet verildiğinde rehinli alacağı olanlar; rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip ve ardından haciz yapabiliyordu. Muhafaza ve satış yapılması ise yasaktı. Yeni düzenlemeye göre, rehinli bir mal konkordato projesine göre işletme tarafından kullanılmayacaksa veya değeri düşecekse ya da muhafaza edilmesi masrafl ı olacaksa satışı mümkün olabilecek.
  3. Kanunda prensip olarak konkordato talep eden borçlunun taraf olduğu sözleşmelerin devam etmesi esası benimseniyor. Bununla birlikte yeni düzenleme ile borçlu, konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen “aşırı külfetli” sözleşmeleri feshedebilecek; ancak bunun için mahkemenin izni gerekecek.
  4. Hakkında mühlet kararı verilen borçlunun taşınmazını ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden taşınırını devretmesi yine mahkeme iznine tabi olacak şekilde mümkün kılındı.
  5. Konkordato projesinin onaylanmaması, borçlunun ifl ası anlamına geliyor. Getirilen yeni düzenleme ile konkordatonun tasdik edilmemesi halindeki tasfiye usulü de düzenlendi. Buna göre borçlunun ifl asına karar veren mahkeme, tasfiyenin basit veya adi usule göre yapılmasına ve gerektiğinde komiserler tarafından yerine getirilmesine karar verebilecek.
  6. Bir diğer düzenleme, geçici mühlet kararından sonra akdedilen borçlara ilişkin. Konkordato projesi onaylanan borçluya geçici mühlet veriliyor. Borçlu bu geçici mühlet kararından sonra komiserin de izniyle borç altına girme hakkına sahip oluyor. İşte kanun değişikliği ile borçlunun böylesi borçlarını ödemekte temerrüde düşmesi halinde icra takibi yapılabileceği düzenleniyor. Ayrıca bu borçlar, rehinli alacaklardan hemen sonra ve diğer bütün alacaklardan önce ödenecek şekilde imtiyazlı hale getirildi.

Son değişikliklerle iflas eden borçluya ait işletmelerin paraya çevrilmesi yerine satışına ve ticari hayatına devamına izin verilmesi şüphesiz ki en büyük fark yaratacak olan husus olarak öne çıkıyor. Böylece işletmelerin sürekliliği sağlanarak istihdama ve ekonomiye olan katkısı devam edebilecek. Değişikliklerin amaçlandığı şekilde sorunları çözüp çözmeyeceğini ise ilerleyen zamanlarda uygulama gösterecek.