Bireyler için ekonomi politikası uygulayıcıların verdiği mesaj çok açık: “Daha az tüketin, daha fazla tasarruf edin!” Bu mesajın sebebi de açık. Türkiye hem cari açık veren hem de bütçe açığı veren bir ülke. Tasarruflarımız yatırımlarımızı finanse etmeye yetmiyor. Bunun sonucunda da dış açık veriyoruz. Bunu da yabancıların tasarruflarıyla finanse etmeye çalışıyoruz. Bu durumun terse çevrilmesi için ya tasarruflarımızı artıracağız ya da yatırımlarımızı düşüreceğiz.
Tasarrufu artırmanın yolu da tüketimi düşürmekten geçiyor. Tüketimi düşürmek ve tasarrufları artırmak için en kuvvetli araç ise; faiz. Nitekim yeni ekonomi modelinde faizler 29 Mayıs’tan beri durmadan yükseliyor. Yükselen faizler, yeni kredi alacak kişileri caydırıyor. Özellikle oto ve konut kredilerindeki yavaşlama ve bunun piyasaya yansıması malum. Ayrıca bireysel kredilerin de yıllık toplam maliyetleri %100’lerin üstüne çıkmış durumda.
Gizli tehlike
Fakat bunların yanında faiz maliyetinin bu kadar açık şekilde görülmediği ama bizi çok yakından etkileyen kredi kartı ve kredili mevduat hesabı faizleri var. Neden açık şekilde görülmüyor peki? Çünkü yeni kredi kullanmak bir irade gerektiren, mevcut durumu değiştirmeye yönelik aksiyon gerektiren bir hadise. Ama kredi kartı kullanmak, ödemeyi geciktirmek, kredili mevduat hesabı (eksi hesap) kullanmak, mevcut durumun devamı şeklinde görebileceğimiz bir eylem. Maalesef bu konularda finansal okuryazarlığımız düşük olduğu için toplam maliyetlerin çok yüksek seviyelere geldiği bu tip ürünlerin bütçemize ne kadar zarar verdiğini göremiyoruz.
Yıllık maliyetler uçtu
Örneğin kredili mevduat hesabı akdi faizi seçim öncesinde aylık %1,36’ydı. Şu anda bu oran %4,02 seviyesinde. Bu oranlar vergi hariç rakamlardır. Bir de faiz üzerinden hesaplanan BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi) ve KKDF (Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu) ödüyoruz. Banka bu tutarları bizden tahsil edip devlete yatırıyor. BSMV seçim öncesinde %10’ken şu anda %15 seviyesinde. Yani faizlerdeki artışa bir de vergi üzerinden ekstra bir artış eklenmiş oldu.
Buna göre vergiler eklenmiş haliyle şu anda KMH faizi aylık %5,23. Seçim öncesiyse bu rakam %1,70’ti. Yıllıklandırdığımız zaman, seçim sonrası KMH faizinin %22,4’ten %84,3’e çıktığını görüyoruz. Bu muazzam bir fark. Kredi kartı tarafında da durum farklı değil. Orada da faizler aynı dönemde %1,36’dan %3,26’ya çıktı. Rakama boğmamak için yıllıklandırma işlemini tekrardan yapmıyorum. Orada da büyük bir artış var.
Fatura adil dağılmıyor
Bu, çok tehlikeli bir durum. Yukarıda belirttiğim gibi Türkiye’de vatandaş KMH’ı (Eksi Hesap/Tek Hesap) sanki kendi parasıymış gibi kullanıyor. Hâlbuki durum öyle değil. Bu bir kredi. Ve siz buna faiz ödüyorsunuz. Hem de az bir faiz değil. Mesela hesabınız 30 bin TL eksideyse ve 1 ay boyunca böyle kaldıysa ödeyeceğiniz faiz tutarı, bin 569 TL. Bu tehlike bankacılık sektörü aylık raporundan da net bir şekilde görülüyor. Temmuz ve ağustos aylarında kredi kartlarından alınan faizlerde aylık %12,52 ve %31,98 artış var.
Bu iki rakamı ilgili aylardaki enflasyondan arındırdığımızda reel olarak bankaların kredi kartı faiz gelirleri sırasıyla aylık %2,77 ve %20,99 yükselmiş. Eylül rakamları geldiğinde muhtemelen bu trendin devam ettiğini göreceğiz. Seçim öncesi yarınlar yokmuşçasına yapılan harcamalar ve genişleyici politikaların bir bedeli olacaktı. Ekonomide hiçbir şey yoktan var olmuyor. Sadece bedel ödemenin zamanlamasını etkileyebiliyorsunuz. Üzülerek belirtmek isterim ki yukarıdaki rakamlardan da görüldüğü gibi bedelin büyük kısmını ödeyenler yine bireyler oldu.