Bazı başlıklar çok kısa ve biraz da şifreli gibi ama eminim ki ne söylediğimi hepiniz çok iyi anlayacaksınız.
Kendi meslektaşlarımızın eleştirisi
Yazdığımız konular, verdiğimiz detaylar, vardığımız sonuçlar nedeniyle bazen meslektaşlarımızın eleştiri veya takılmaları ile karşı karşıya kalıyoruz.
”Tüm argümanları paylaşmışsınız, şirketlerin gözünde adeta dilekçe hazır hale gelmiş, işimizin veya daha fazla kazanç elde edilmesinin önüne geçtiniz.” serzenişlerini duyuyoruz. Bir konuda, “Davaya gitmeye gerek yok.” dediğimizde, meslektaşlarımızın şimşeklerini üzerimize çekebiliyoruz. Velhasıl bizim de “işin sırrını paylaşan usta” gibi hissettiğimiz oluyor.
Mali İdareyi kızdırdığımız oluyor
Hiç unutmuyorum, bir keresinde merkezi uzlaşma görüşmesine, rahmetli Gelir İdaresi Başkanı Adnan Ertürk’ün gazetede yazdığım bir yazıyla ilgili, soru gibi görünen, aslında serzeniş olan ,sorgusu ile başlamıştık. Neyse ki yazdığım yazının yanlış anlaşıldığı ortaya çıkmıştı.
Hızlıca teşhis ve basitçe çözüm “sorunu”
Aslında bir avukat veya danışman için sorunların komplike olması ve uzun sürede çözülebilmesi çok kazanç demektir. Sorunu siz tecrübe ve bilginizle çok kolay teşhis ettiğiniz ve çözüme kavuşturduğunuzda, siz olmasanız sorunun olası mali yükü göz ardı edilerek , sorun , size ödenecek tutar haline gelebiliyor. Velhasıl sorun ve sorunun büyüklüğü yerine ,birden, size ödenecek tutar ön plana çıkabiliyor.
“Dava” dışı yollarla çözümün değersizliği
Sorunun davaya dönmeden, uzamadan, hızlıca çözümünün önerildiği ve başarıldığı durumlarda da çoğu zaman hizmetin karşılığı giderek değersizleşmeye başlayabiliyor. Unutmayın, tabi ki bir avukat için dava süreci muhtemelen çok daha fazla kazanç getirecektir. Buna rağmen dava dışı yollar öneriyor ise hem öneriye hem de hizmete kıymet verilmelidir. İş bitince , hele de olumlu sonuçlanmışsa herkese hem çok kolay görülüyor hem de ortağı çok oluyor.
Daha fazla kazanç için mi “dava” şüphesi
Konunun davaya götürülmesi tavsiyesi çok dikkatli sürdürülmesi gereken bir süreç. Bu karar alınırken tüm olasılıklar, eldeki verilerden hareketle ve çok yönlü olarak masaya yatırılmış ve değerlendirilmiş olmalı. Ben özellikle bir noktadan sonra , çok emin olduğum konularda dahi fazla ısrarcı olamıyorum. Kafalarda daha fazla kazanç için mi acaba davaya yönlendiriyor şüphesi oluşur mu endişesi beni hep frenliyor.
Aldığı hizmetin bedelini ödemeyen mutlaka zarar görür
Bir mal satın alırken tanıdıklık ,en fazla ,bir miktar indirim yapılmasını gerektirir anlayışı genel kabul görmüşken, iş hizmete gelince, sizin tavsiye ve konuya verdiğiniz zaman( genelde bütün danışmanlıklarda) göz ardı edilebiliyor, değeri kabullenilmek istenmiyor.
Ayak üstücüler
İyi tanımlanmamış, çerçevesi tam çizilmemiş, karşılıklı olarak yazılı hale gelmemiş, getirilmemiş ,iki arada bir derede, ayak üstü veya bir dost meclisinde verilmiş tavsiyelerin hiç bir anlamı yoktur.
Önemli, ederi büyük hiç bir konu telefonda alınacak görüşlerle çözülemez. Karşılıklı olarak yanlış anlaşılma olasılığı çok yüksektir. Yazılıp imzalanmamış görüşler hükümsüzdür-değersizdir.
Tutar büyüdükçe o iş için harcanması gereken zaman da mütenasip olmalı
Bugüne kadar o kadar çok yanlış teşhis edilmiş ve dolayısıyla yanlış yönetilmiş sorun gördüm ki, bunların ortak noktalarını, sorunun tanımlanması ,tam olarak-tüm boyutları ile anlaşılması, uygun-ilgili taraflarına anlatılması için yeterince zaman ayrılmaması, karşı tarafa da konuyu araştırıp dönecek zaman verilmemiş ve gerek sorun , gerekse cevabın-tavsiyenin yazıya dökülmemiş olması oluşturuyordu.
Yazı ille de yazı
Konuyu tanımlarken de yazı yazın. Cevabı da mutlaka yazıyla alın. İletişim kazalarını azaltmanın en önemli araçlarından biri yazıdır. Yazısız ne danışma, ne de danışmanlık olur. Kurum hafızası için de çok önemlidir.
Daha üzerinde durulacak çok başlık var. Bu konuya devam edeceğim.