Sözleşmeyi imzalamak, sorumluluğu devretmez; sadece fırtına öncesi sessizliği güven sanırsınız.
Alt işverenlik, doğru kurulduğunda gerçekten zekice bir sistemdir. Hem operasyonu hafifletir hem uzmanlığı dışarıdan almanızı sağlar. Ancak yanlış kurulduğunda “risk paylaşımı” değil, “riskin katlanması” anlamına gelir. İş Kanunu der ki: Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı doğrudan sorumludur. Yani ortada iki işveren varsa yük azalmaz, sadece iki katına çıkar. Alt işverenin yatırmadığı prim, ödemediği maaş, kullandırmadığı izin dönüp dolaşıp asıl işverene ulaşır.
En çok karıştırılan nokta “asıl iş” ve “yardımcı iş” ayrımıdır. Temizlik, güvenlik, yemekhane gibi işler yardımcı iştir, taşerona devredilebilir. Fakat üretim hattı, satış ekibi, depo veya lojistik ana işin parçasıysa, artık gerçek bir alt işverenlikten söz edemeyiz. Sözleşmede ne yazarsa yazsın, fiili durum “muvazaalı alt işverenlik”tir. Yani kâğıt üzerinde taşeron, gerçekte işveren.
Yargıtay’ın yıllardır değişmeyen görüşü nettir: Alt işverenlik, asıl işi bölmek için değil, desteklemek için vardır. Buna rağmen birçok firma hâlâ “bizim sektörde böyle” diyerek kendi personelini başka bir isimle çalıştırıyor. Bu durum, buzun üstünde koşmaya benzer; hız sizi bir süre ileri taşır ama bir anda dengeyi kaybedip düşersiniz.
Bir diğer yanılgı da şu: “Biz sözleşmemizi yaptık, biz güvendeyiz.” Hayır, değilsiniz. Hukuk sadece imzaya değil, fiili duruma bakar. İşçiye kim emir veriyor? Maaşı kim ödüyor? Vardiya planını kim yapıyor? Cevap sizseniz, o kişi sizin işçinizdir. Denetçiler, tabeladaki logoya değil, kimin ipleri elinde tuttuğuna bakar. Emir sizden çıkıyorsa sorumluluk da sizindir.
Bazı şirketler “her yıl taşeronu değiştirirsek risk dağılır” sanıyor. Oysa aynı iş, aynı çalışan, aynı düzen devam ediyorsa, değişen sadece faturanın logosudur. Hukuk buna “muvazaalı devamlılık” der. Yani kılıf değişir ama içerik aynı kalır. Sonra bir gün SGK denetimi gelir, bütün zincir sorumluluk tek halkada toplanır: Asıl işveren.
Bir de o meşhur cümle: “Bizim sektörde herkes böyle yapıyor.” Belki öyledir. Fakat hukuk çoğunluğa değil, kurala bakar. Yanlışın yaygın olması onu doğru yapmaz, sadece toplu hataya dönüştürür.
Alt işverenlik sistemi, doğru kurgulanırsa şirketi gerçekten korur. Bunun yolu da alt işverenin kendi bordrosu, ekipmanı, yönetimi ve bağımsız inisiyatifiyle çalışmasından geçer. Eğer emir-komuta sizdeyse, bordro sizden yatıyorsa, ofis sizinse o kişi sizin işçinizdir. Adını değiştirmek, gerçeği değiştirmez.
Alt işverenlik işi devretmenin değil, yönetimi paylaşmanın yoludur. Yanlış kurgulanırsa sadece tebligatlar artar; doğru kurgulanırsa hem verim hem itibar artar. Kural basit: İşi devredebilirsiniz, sorumluluğu asla.
Bir sözleşmeyi imzalamadan önce kendinize sorun: “Bu kişi gerçekten bağımsız bir yüklenici mi, yoksa bordromda görünmeyen bir çalışan mı?”
Eğer ikinci cevabı veriyorsanız, sorun o sözleşmede değil; sistemin içinde.
Avukat & Hukuk Müşaviri





