Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli bulunmaktadır. Bunların çok büyük bir kısmı gerçekten asgari ücretli; bir kısmı -duyduğumuz kadarıyla- yüksek maaş alıp asgari ücrete kadar olan kısmı kayıtlı olanlar; bir kısmı ise asgari ücretli görünüp daha az bir maaşla çalışanlar. Üç durum da ülkem adına çok ama çok vahim.

Asgari ücret, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39’uncu maddesinde düzenlenmektedir. Kanunda asgari ücretin, kanun kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın iş sözleşmesiyle çalışan her türlü işçiye uygulanacağı, ücretin en geç iki yılda bir belirleneceği ve asgari ücret komisyonu ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği açıklanmıştır. Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 4/d maddesine göre asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti,” şeklinde tanımlanmıştır.

Görüldüğü üzere asgari ücret bir işçinin o günlük ekonomik koşullarda sinemaya, tiyatroya, maça gidebileceği; sağlıklı beslenebileceği, barınma sorununu çözebileceği kadar yani bunlara yetebilecek bir ücret düzeyidir.

Şu an uygulanan asgari ücret ise 17 bin 2 TL’dir. Hissedilen enflasyondan, fiyatların ne derece el yaktığından, konut kiralarının ne denli uçtuğundan bahsetmeme gerek yok sanıyorum.

Ancak 2023 yılında, 2024 yılında uygulanacak asgari ücret tahmini yapılırken iktidar partisi kurmayları 2024 yılı için asgari ücret bir sefer artacak, daha fazla artmayacak şeklinde hep bir ağızdan aynı cümleleri tekrar edip durdular.

Şimşek, Orta Vadeli Program’ı işaret ederek her seferinde mali disiplinden vazgeçilmeyeceğini ısrarla vurgularken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da hükümete bir mektup yazarak önerilerini iletti. Bu öneriler arasında aman ha asgari ücreti artırmaya kalkmayın önerisi de vardı. Zaten Şimşek de ücret artışlarını enflasyonun nedenleri arasında görmekte dolayısıyla da bu artışa pek sıcak bakmamakta.   

Ancak 31 Mart yerel seçimleri sonucunda AKP’nin başarısızlığının müsebbipleri arasında bu ekonomi/mali politikalar gösterilirken emekliye zam verilseydi bu sonuç olmayacaktı şeklindeki gerekçe birçok kişi tarafından söylenmekte.

Peki Erdoğan, emeklilerden sonra asgari ücretlileri de kaybetmeyi göze alabilir mi sizce? Elbette hayır ama yakın tarihte bir seçim olmadığı için bu cevabı bir daha düşünmek zorunda kalıyoruz. Erdoğan’ın seçim taktiği seçimin olmadığı dönemlerde vergi ve fiyat artışlarına müsamaha gösterdiği ama seçime yakın tarihlerde ise kesenin ağzını açtığını söyleyebiliriz.

Bu nedenle en yakın seçime dört (4) yıl kaldığını düşünürsek ve ekonomi de Şimşek ve kurmaylarına emanet edildiğinden şu an asgari ücretin Temmuz’da artması için olumlu bir neden yok gibi görünüyor. Zaten işverenlerin de bu konuda olumlu bir söylemi yok.

Ancak bunu konuşmak için henüz erken olduğunun da altını çizmek isterim. Özellikle bu konuda kamuoyunun oluşumu ve Mayıs verileriyle birlikte en erken Mayıs ayı sonu ve Haziran ayı başları gibi bir tarihte bu konu daha da olgunlaşacak ve aşağıda bahsettiğim nedenler baki kalmak kaydıyla ibre çalışanların lehine de dönebilecektir.

Aşağıdaki tabloda değişim seyrine baktığınızda özellikle son iki yılda asgari ücret yılda iki kez arttı. Hatta ilgili bakanlar her seferinde hayır artmayacak dedi ve Erdoğan seçimlerin olmasından da kaynaklı olarak asgari ücreti artırın talimatını vermişti. O nedenle Mayıs ayı sonunu bekleyelim derim. O tarihte çok daha net tahminde bulunabiliriz; artacak ya da artmayacak diye.

 

Asgari ücretin artmama ihtimalinin diğer nedenleri

Bu sorunun cevabı işveren maliyeti, asgari ücrete kadar gelir ve damga vergisi istisnası nedeniyle Devletin mahrum kalacağı vergi tutarı, kayıt dışılığın varlığı ve Bakan Şimşek’in ekonomik tedbirleridir.

 -Olayın SGK (maliyet) boyutu

Asgari ücret her ne kadar gelir ve damga vergisinden istisna edilse de SGK hesaplamalarında bir istisna uygulaması bulunmamaktadır.  

Asgari ücretin 2024 yılının ikinci yarısı için brüt 25 bin TL (net 21.250 TL) olması durumunda 

3.500 TL SGK işçi payı ve 250 TL’lik işçi işsizlik fon payı;

3.875 TL SGK işveren payı ve 500 TL işveren işsizlik fon payı olacak. Yani net maaştan başka 8.125 TL (bir maliyet) daha oluşacak. Böylece bir asgari ücretlinin işverene toplam maliyeti 29.375 TL olacak.   

 -“Asgari ücrete kadar ücret istisnası” daha fazla artışa engeldir

25 Aralık 2021’de yayımlanan 7349 sayılı Yasa ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 23’üncü maddesinin 18’inci fıkrasına asgari ücrete kadar olan ücret istisnası hükmü eklendi ve bu hüküm 1 Ocak 2022’de hayatımıza girdi. Buna göre net asgari ücrete kadar gelir vergisi, brüt asgari ücrete kadar ise de damga vergisi istisnası uygulanmaktadır. 15 Aralık 2023 tarihli TRT’de bir programda Cevdet Yılmaz ücretlilerin asgari ücrete kadar olan gelirinden 2024 yılında 590 milyar TL vergi alınmayacağını ifade etti.

Buna göre asgari ücret ne kadar yüksek olursa asgari ücretten fazla ücret geliri elde edenlerin asgari ücrete kadar olan ücretleri hem gelir hem de damga vergisinden istisna edileceğinden Hazinenin bir vergi kaybı olacaktır.

 -Kayıt dışılık artabilir

Asgari ücretin yükselmesiyle birlikte kayıt dışı istihdam çanları da çalmaya başlayacaktır. Bunun kontrolünü yapmak elbette Devletin görevidir. Ayrıca çalışanların da buna müsamaha etmemeleri gerekir ama işsizlik tehdidi çalışanları kayıt dışı çalışmaya mecbur bırakabilir.

-Enflasyon etkisi

 Bakan Şimşek enflasyonun nedenlerini sayarken her seferinde dolaylı vergi artışları ile ücretleri göstermektedir. Bu nedenle artık ortalama ücret haline gelmiş olan asgari ücretin talep baskısı yaratacağını düşüneceğinden artmasını istemeyecektir.

T24 | Murat BATI