Sahip olunan paradan mahrum kalma karşılığında faiz alınır. Anayasa Mahkemesi Faiz; ekonomik açıdan, paranın fiyatıdır. Herhangi bir kimse, kendisine ait olmayan bir parayı, hangi isim altında olursa olsun, belli bir süre kullandığında, paranın asıl sahibine 'faiz' ödemek zorundadır. Parayı nakit olarak elinde bulunduran kimse, 'bugünkü' ihtiyaçlarını karşılayabildiği gibi, piyasanın 'yarına dönük' olanaklarından da yararlanabilir. Elindeki parayı başkasına veren veya kendine belli tarihte ödenmesi gereken bir miktar para olduğu halde bu parası ödenmeyen kimse ise bu imkânlardan yararlanamaz. Bu nedenle parayı kullanan kimsenin, parayı kullanmaktan vazgeçen kimseye bu kaybını ödemesi gerekir. İşte faizi doğuran temel neden budur.” şeklinde verdiği kararda[1] faiz almanın gerekçesini vurgulamış.

Aynı kararda "devlet alamadığı vergi borçlarından ötürü bazı hizmetleri yerine getirememekte, dolayısıyla da borçlanmakta ve bu nedenle de mahrum kaldığı bu alacak için faiz uygulamaktadır" demektedir.

Bahsi geçen bu faiz, 213 Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 112’nci maddesinde düzenlenen gecikme faizidir. Hemen belirtelim gecikme faizi, 6183 sayılı Kanun’un 51’inci maddesinde düzenlenen gecikme zammı ile aynı şey değildir, ikisi teknik olarak birbirinden farklı şeylerdir.

Gecikme faizi, vaktinde tahakkuk ettirilmeyen vergilerin sonradan ikmalen, re’sen ya da idarece tarh edilmesi münasebetiyle verginin normal vade tarihinden tahakkuk tarihine kadar aylık yüzde 3,5 oranında hesaplanan bir tür alacaktır.

Buna göre VUK m.112/ilk fıkra uyarınca gecikme faizi “İkmalen, re'sen veya idarece tarh olunan vergiler…” için hesaplanır. Sorun tam da bu noktada başlamaktadır. VUK m.112’de gecikme faizinin sadece vergiler üzerinden hesaplanacağı açıkça belirtilmiştir.

Ancak ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen harç ve resimler üzerinden de gecikme faizi alınmaktadır. Örneğin Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı bütçe istatistiklerine göre Vergi, Resim ve Harç Gecikme Faizlerinden 2023 yılında 1 milyar 328 milyon TL tahsil edilmiş. Bunun ne kadarının harç ve resimlerden alındığı açıklanmadığı için ben de toplam tahsilatı yazdım.

VUK m.112’de geçen vergiler ifadesinden vergi, resim ve harçları mı anlamamız gerekir sorusuna cevap olarak VUK m.1, m.2 ve m.3/A-ilk fıkra gösterilmektedir. VUK m.3/A-ilk fıkra “Bu Kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu Kanun ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.” şeklindedir. Bu fıkra, VUK hükümlerinde vergi kanunu geçen yerlerde harç kanunu da anlamalısınız denilmektedir ki doğrusu da budur. Buraya kadar hemfikiriz ancak konuyu lafzen yorumladığımızda farklı bir sonuca ulaşmaktayız ki o da; VUK m.112’de vergi kanunu tabiri geçmemekte ve sadece vergiler ibaresi geçtiği hususudur. Bu nedenle VUK m.112’nin yani gecikme faizinin harç ve resimlere uygulanmaması gerekir gibi bir sonuç mu çıkmaktadır?

Benim anladığım: gecikme faizi sadece vergilere uygulanmalıdır. Çünkü gecikme faizinin düzenlendiği VUK m.112’de sadece “vergi” kelimesine yer verilmiş olup vergi ile sınırlı olması istenmemiş olsaydı “vergi ifadesi yerine “Vergi Usul Kanunu kapsamındaki alacaklar” ifadesine yer verilirdi[2].

Öte taraftan VUK m.112’de geçen vergiler ifadesini daha geniş yorumlayıp harç ve resimleri de kapsayacak şekilde düşünebilir miyiz? Bunun için öncelikle Anayasa’nın 73’üncü maddesine bakmak lazım. Anayasa m.73’e “vergi ödevi başlığı verilmesine karşın bu başlık sadece vergileri değil resim, harç ve benzeri gelirleri yani kamusal güce dayalı tüm mali yükümlülükleri kapsamaktadır. Ancak aynı maddenin sadece kenar başlığı ile ilk fıkrasında geçen vergi kavramı genel anlamda düşünülmelidir. Zira madde hükmünde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler denilerek her kamu alacağını kendi özelliklerine göre sınıflandırmıştır. Aynı durum 6183 sayılı Kanun’da da bulunmaktadır.

Hatta bir an VUK m.3/A-ilk fıkrada geçen vergi kanunu tabirinin harçları da kapsadığını yani Harçlar Kanunu’nda geçen harçlar üzerinden gecikme faizinin alındığını varsayalım. Bu kez Harçlar Kanunu ek madde 1/5.fıkra dikkatimi çekiyor. Bu madde “Bu maddede sayılan işlem veya faaliyetlerin kısmen veya tamamen gerçekleştirilmemesi hâlinde, gerçekleşmeyen kısma ait alınmayan harç, mükelleflerden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ceza ve gecikme faizi ile birlikte geri alınır.” şeklindedir. Bu madde uyarınca gecikme faizi sadece bu madde de sayılan alacaklara özgü gibi bir sonuç çıkmaktadır. Yanılıyor muyum? Bilemedim.

Anayasa Mahkemesi’nin 16.10.1990 tarih ve 1990/32 esas sayılı kararı “Yasalar her şeyden önce sözü ile uygulanır. Yasaların metninin, içerdiği sözcüklerin hukuk dilindeki anlamlarına göre anlaşılması gerekir. şeklindedir.

Hatta özellikle tapu harçlarının eksik tahakkukundan kaynaklı alınan gecikme faizlerini VUK’un vergi hataları kapsamına alınarak değerlendirilmesi de gerekebilir.

Bu arada amacım burada bu konuyu akademik bir zemine taşıyıp tartışma olanağı yaratmaktır. Zira esas amaç üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir. Vergi İdaresinin bu sorunlu konuları bir an önce masaya yatırıp çözmesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü bu konuyu birçok kıymetli akademisyen ve uygulamacı ile konuştuğumda çok farklı görüşler ortaya çıkmaktadır.

Bir başka husus

VUK m.112/3.fıkra 2577 sayılı İdari Yargılama Kanunu’nun 27’nci maddesinin üçüncü fıkrasına atıf yapmaktadır. Ancak İYUK m.27’nin iki ve üçüncü fıkraları arasına 02.07.2012 tarihli 6352 sayılı Kanun m. 57 ile yeni bir fıkra eklenmişti. Bu yeni fıkra üç (3) numarasını almış, VUK m.112/3’ün atıf yaptığı fıkra dört (4) numaralı fıkra olmuştur. Yani VUK m.112/3, hãlã İYUK m.27/3’e atıf yapmakta ama gerçekte atıf yapılan bu fıkra -2012’den bu yanadır- dördüncü fıkradır.

Kanun koyucu bu yeni fıkrayı diğer fıkralardan sonra gelmek üzere eklemek yerine neden araya sıkıştırdığı hususunda da fikrim bulunmamaktadır. Esas sorun VUK m.112/3’te olduğu gibi İYUK m.27/3’e atıf yapan başka kanun var mı bilemiyorum ama en azından bu gözetilerek şu iş doğru düzgün yapılabilirdi.

En azından buradan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı uyarmış olayım: lütfen VUK m.112/3’te yer alan “2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince….” cümlesini “4 numaralı fıkrası” diye düzeltiniz[3].


[1] Anayasa Mahkemesinin 27.9.1988 tarih ve E.1988/7, K. 1988/27 sayılı kararı

[2] Mustafa Balcı, Kamu İcra Hukuku ve 6183 sayılı Kanun Uygulaması, Oniki Levha Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, Eylül, 2023, s.195.

[3] Bu konuyu hatırlattığı için Sayın Av. Oğuzhan Aslan’a teşekkür ederim.

T24 | Murat BATI