Değerli okurlar, hatırlayacaksınız, 2021 yılı sonları ile 2022 yılı başlarında enflasyon muhasebesi/düzeltmesi konusu çok tartışılmıştı.

Bu tartışmaların sonucunda enflasyon muhasebesinin 2023 yılı sonuna ertelenmesine karar verildi, bu ertelemeye o dönemde yoğun bir destek verilmişti. Ancak zamanla 2022 yılında ortaya çıkan enflasyonist kârlar üzerinden vergi ödendiği eleştirisi pek çok kişi ve kurum tarafından dile getirilmeye başlandı.

Gerçekten de 2022 yılında, satış gelirleri enflasyon ve kur artışı nedeniyle yüksek çıkarken; 2021 yılında oluşan maliyetlerin nispeten daha düşük kalması sebebiyle kâr rakamları nominal olarak çok yükseldi. Bu durum doğal olarak enflasyonist kârlar üzerinden çok yüksek vergi ödenmesine yol açıyor. Bu nedenle 2022 yılında kurumlar geçici vergi tahsilatında önemli artışlar görüyoruz.

Gerçek olmayan fiktif kârlar üzerinden vergi ödüyoruz” diyerek birçok kişi ve işveren örgütü (başta TOBB), kamuoyuna enflasyon düzeltmesinin 2022’den itibaren uygulanmasını isteyen açıklamalar yaptılar/yapmaya devam ediyorlar.

Enflasyon düzeltmesinin ertelenmiş olması normalde genel olarak özel sektörün lehinedir, çünkü ülkemizde özel sektör faaliyetlerini esas itibariyle kredi ile yapar, yani öz kaynakları düşüktür. Bu durum enflasyon kazancı elde etmelerine neden olur. Eğer enflasyon düzeltmesi ertelenmeyip vergisel sonuç doğuracak şekilde uygulanmış olsaydı, özel sektörümüz enflasyon kazançları üzerinden gelir/kurumlar vergisi ödemek zorunda kalacaktı.

Ancak enflasyon düzeltmesinin diğer etkisi ihmal edildiği için iş dünyasının haklı tepkilerine tanık oluyoruz. Bu etki enflasyon düzeltmesi yapılamadığı için vergiye tabi kazancı etkileyen satış maliyetlerinin Yİ-ÜFE ile endekslenememesi, yani güncellenememesidir.

Gayrimenkul ve diğer amortismana tabi iktisadi kıymetlerde bu sorun geçici ve sürekli yeniden değerleme uygulamaları ile önemli ölçüde ortadan kaldırılırken, stoklar ve iştirak hissesi gibi amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetler bakımından devam ediyor.

Esasen enflasyon düzeltmesi ertelenirken, yeniden değerleme kapsamına girmeyen stoklar ve iştirak hisseleri gibi iktisadi kıymetler kapsama alınsaydı, iş dünyasının uzun vadede kendi aleyhlerine olacak enflasyon düzeltmesi uygulanması talebinde bulunmaları sanırım gündeme gelmezdi.  Çünkü bu durumda enflasyon düzeltmesi gibi zor bir uygulamaya gerek kalmadan enflasyondan korunmak mümkün olabilirdi.

Keza bu sorun stoklarda son giren ilk çıkar (LİFO) yönteminin uygulanmasına imkân verilmesi veya enflasyon ve kur etkisi ile ortaya çıkan yüksek enflasyonist kârların vergi dışına çıkarılması ile de çözülebilir(di).

Yüksek enflasyondan kaynaklanan bu sorunları çözmek için gecikmiş sayılmayız. Yıl sonuna kadar bu konularla ilgili yasal düzenleme yapılırsa sorun, dolayısıyla tartışmalar sona erdirilebilir.

Bu gelişmeler de gösteriyor ki, enflasyon düzeltmesini bu yıl ve eğer bir düzenleme yapılmazsa, 2023 yılında da tartışmaya devam edeceğiz. 

Diğer taraftan yüksek enflasyonun yarattığı sorunlar, enflasyonist (fiktif) kazançlar üzerinden yüksek vergi ödenmesi ile sınırlı değil, yüksek enflasyon vergide uygulanan maktu istisna ve indirimlerin etkisini de azaltıyor.

Ayrıca yıl içinde yapılan ücret artışlarına paralel olarak vergi dilimleri ayarlanmadığı için artışların önemli kısmı vergiye gitti/gidiyor. Ücretlere ilişkin vergi tarife yapısı acilen değiştirilmeli. Dilimler arasındaki mesafe açılmalı.

Özetle enflasyondan devlet kazanıyor!

T24 | Erdoğan SAĞLAM