Hisse senedi yatırımı yapmanın da zorluğu buradan gelir. Sadece şirketlerin açıklanmış finansal tablolarını doğru yorumlamak yetmez aynı zamanda gelecekte bu finansal tabloların nasıl şekilleneceğini de öngörmek gerekir.
Bizdeyse son dönemde bırakın geleceği tahmin etmeyi mevcut durumu bile görmekte zorluk çekiliyor. Bunun en temel sebebi de bu yıl uygulanan enflasyon muhasebesi. Aslına bakılırsa burada suçlu enflasyon muhasebesi değil enflasyonun kendisi. Enflasyon muhasebesi uygulanmamış olsa da yüksek enflasyon ortamında şirketlerin finansal tablolarını yorumlamak, farklı yılların büyüklüklerini kıyaslamak, geleceğe ilişkin projeksiyon yapmak çok zor bir uğraş.
Paranın zaman değeri
Paranın zaman değeri ve alternatif maliyet kavramları finansın ilk derslerinde gösteriliyor olsa da en fazla göz ardı edilen konulardan. Halbuki her analizde akılda tutulmaları gerekiyor. Hele ki yüksek enflasyon ortamında…
Hiç bu yılki bir makinenin TL cinsinden değeriyle bir yıl sonraki değeri aynı olur mu? İşte enflasyon muhasebesi bu ayrımı göstermeye yardımcı oluyor. Aynı şey özkaynak tarafı için de geçerli ve gördüğüm kadarıyla anlamakta en fazla zorlanılan konu da bu. Günün sonunda bilanço neden var? Yatırımcılar başta olmak üzere şirketin paydaşlarının şirketin mevcut durumunu görmeleri için var.
En temelde de bilanço ne kadar varlığımız olduğunu ve bu varlıkları temin ederken hangi kaynakları kullandığımızı gösterir. Bir şeyi anlatmanın en iyi yollarından biri uç örnekler vermek ve bir takım basitleştirici varsayımlarda bulunmaktır. Bu arada bir şeyi anlamanın en iyi yolu da onu anlatmak ya da yazmaktır. Enflasyon muhasebesinin özkaynaklar üzerindeki etkisine bu gözle bakalım.
Bir şirket kurduğumuzu, 1 milyon TL sermaye koyduğumuzu ve bu parayı da bankada tuttuğumuzu varsayalım. Bu durumda bilançonun pasif tarafında özkaynaklar altında 1 milyon TL, aktif taraftaysa banka altında 1 milyon TL olacak. Şimdi 1 sene geçtiğini ve enflasyonun %100 olduğunu ve bizim de bu bir sene içinde paramızla bir şey yapmadığımızı, bankada vadesiz mevduatta tuttuğumuzu dolasıyla herhangi bir faiz geliri elde etmediğimizi varsayalım. Enflasyon muhasebesi uygulamamış olsaydık bir yılın sonunda da aynı bilançoya sahip olacaktık.
Enflasyon muhasebesi uygulandığındaysa aktif tarafta bir değişiklik olmayacak fakat özkaynak tarafımız değişecekti. Çünkü paramız bankada olduğu için ve parasal bir büyüklük olduğu için herhangi bir endeksleme yapılmayacaktı. Ama özkaynak parasal olmayan bir kalem olduğu için enflasyon oranı kadar endeksleme yapılacaktı.
Şöyle ki; özkaynaklarımız artık 1 milyon TL değil, 2 milyon TL olacak. Çünkü yıllık enflasyon %100. Ama bu durumda aktif 1 milyon TL, pasifse 2 milyon TL oluyor. Yani eşit olması gereken aktif ve pasif dengemiz bozulmuş oluyor. Özkaynak 1 milyon TL artarken aynı miktarda da gelir tablosunda parasal kayıp yazılıyor. Bu da net kar üzerinden özkaynakları 1 milyon TL azaltıyor ve günün sonunda özkaynaklar yine 1 milyon TL düşmüş oluyor ve denge böylece sağlanmış oluyor.
Sonuç itibariyle enflasyon muhasebesi uygulanmak suretiyle şirketimizin verdiği hatalı bir karar nedeniyle reel olarak eriyen varlıklarının cezasını şirket finansal tablolarında da görmüş oluyoruz. Çünkü bu kadar yüksek enflasyon ortamında faiz getirmeyen bir enstrümanda paranın tutulması şirketin aslında varlıklarının yarı yarıya erimesi anlamına geliyor. Bu erime de böylece gelir tablosu üzerinde gösterilmiş oluyor.
Çarpanlar
Değerleme çarpanlarından fiyat/kazanç(F/K) oranı da net karı dikkate aldığı için örneğimizde karın düşmesi sonucu F/K oranı yükselecek. Şirket bir anda pahalı hale gelecek. Diğer bir çarpan piyasa değeri/defter değerinin (PD/DD) etkilenmediğine de dikkatinizi çekerim. Çünkü özkaynakların komposizyonu değişirken toplamı değişmiyor. Son açıklanan finansal tablolarda PD/ DD oranının düşmesinin ana nedeni duran varlıklardaki artıştan kaynaklı yüksek gelen parasal kazançlar ve dolayısıyla artan özkaynaklar. Bu konuya ve enflasyon muhasebesinin ROE üzerindeki etkisine de ilerleyen yazılarda değinelim.
Dünya | Emrah LAFCI