Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı geçmişlerden gelen çocuklar, daha avantajlı akranlarına kıyasla, refah göstergeleri açısından daha kötü durumda. Örneğin, dezavantajlı sosyo-ekonomik geçmişe sahip yüksek performanslı öğrencilerin, avantajlı akranlarına kıyasla üniversite eğitimine devam etmeyi planlama olasılıkları üç kat daha az. Bu veriyi paylaşmak üniversiteye giriş sınav sonuçlarının açıklandığı şu günlerde çok daha anlamlı.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan “Eşitsizliğe Başlamak: Dezavantajlı Çocuklar için Hayat Nasıl?” başlıklı yeni bir rapor, OECD ülkelerinde dezavantajlı çocukların daha avantajlı akranlarına göre refah düzeylerini çeşitli göstergeler itibarıyla gösteriyor. Raporda, sosyo-ekonomik merdivenin en alt ucunda büyümenin çocukların yaşamlarının neredeyse tüm alanlarını nasıl etkilediği çarpıcı bir şekilde ortaya konulmuş.

Erken eşitsizlikler

Dezavantajlı çocukların yaşadığı erken yaştaki eşitsizlikler öncelikle çocukların kendileri için önemli. Dezavantajlı hanelerde büyüyen çocuklar artık yalnızca daha yoksul bir hane içinde yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda yaşamları boyunca, genellikle kontrollerinin dışındaki nedenlerle daha sınırlı fırsatlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bunlar aynı zamanda bir bütün olarak toplumun sosyo-ekonomik refahı için de önemli. Çünkü, daha kötü sağlık durumu, daha zayıf bilgi ve beceri birikimi gibi çocukluktaki dezavantajlarla bağlantılı refah sonuçlarının çoğu, yaşamın ilerleyen yıllarında bu çocukların toplumun üretken üyeleri olma şanslarını güçlü bir şekilde etkiliyor, yoksulluk ve sosyal dışlanmanın devam etmesinde kilit bir rol oynuyor. Bu bakımdan, dezavantajlı bir çocukluk, bir ömür boyu dezavantaj anlamına gelebilir.

Pandemi derinleştirdi

Kovid-19 pandemisinin en belirgin sonuçlarından biri de mevcut eşitsizliklerin daha da derinleşmesi oldu. Pandemi ve ilgili tedbirler, okulları, evdeki yaşamları, psikolojik açıdan iyi olma hali, arkadaşlarıyla ve aile dışındaki diğer insanlarla zaman geçirme yetenekleri de dahil olmak üzere, çocukların yaşamlarının neredeyse tüm alanlarını etkiledi ve bu durumun uzun vadeli etkileri olabilir.

Daha kötü sosyal ve duygusal sonuçlar...

Rapora göre, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı geçmişlerden gelen çocukların, sağlık ve eğitimleri açısından daha olumsuz şartlarla karşılaşıyor. Ayrıca, daha düşük kendine inanç, daha düşük yaşam memnuniyeti dahil olmak üzere daha kötü sosyal ve duygusal sonuçlar yaşayan bu çocukların, aynı zamanda birden fazla sağlık şikayetine sahip olma olasılıkları da daha yüksek.

OECD Çocuk Refahı Gösterge Tablosu ve Veri Portalı

Yaşamın erken dönemindeki refah eşitsizlikleri, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı çocukların evde, okulda ve toplumda karşı karşıya kaldıkları yoksulluğu besleyen çevresel koşullarla bire bir ilişkili. Dolayısıyla, çocuk refahı açısından söz konusu dezavantajlılığa yol açan sosyal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması son derece önemli.

Çocukların yaşam deneyimlerinde ve bu deneyimlerin sonuçlarında gerçek değişiklikleri görebilmemiz için çocukların yaşamlarının farklı yönlerini etkileyecek tutarlı desteğe ihtiyaç söz konusu. Dezavantajlı çocukluk çağının etkileriyle mücadele için OECD tarafından hazırlanan Çocuk Refahı Gösterge Tablosu ve Veri Portalı, gerek incelemeye konu olan ülkeler içinde gerekse bu ülkeler arasında çocuk refahı açısından çok sayıda eşitsizliğe ışık tutmayı hedefliyor. Söz konusu portal, mevcut zorlukları ve politika önceliklerini belirlemek için kullanılabilecek ortak bir bilgi tabanı sunuyor.

Hangi riskler var?

Rapora göre, dezavantajlı geçmişlerden gelen çocukların yaşadıkları sorunlar ve karşı karşıya oldukları başlıca riskler şu şekilde:

- Dezavantajlı geçmişe sahip çocuklar, temel gıda ve beslenme, kaliteli barınma ve internet gibi modern ihtiyaçlar dahil olmak üzere temel maddi ihtiyaçlara hala çok sık erişemiyorlar. Örneğin, Avrupa’daki OECD ülkelerinde ortalama olarak, düşük gelirli çocukların yüzde 10’undan fazlası çok düşük kaliteli konutlarda yaşıyor.

- Düşük sosyo-ekonomik statüye sahip olan çocuklar, aşırı kilolu ve obez çocuklar arasında aşırı temsil ediliyor. OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak, 11, 13 ve 15 yaş grubundaki dezavantajlı çocukların yaklaşık yüzde 25’i Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre fazla kilolu veya obez olarak kabul edilirken, en avantajlı hanelerde bu oran yüzde 16 düzeyinde.

- Söz konusu çocukların PISA gibi uluslararası öğrenci değerlendirmelerinde iyi performans gösterme olasılıkları da çok daha düşük. Örneğin; OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak, 15 yaşındaki dezavantajlı çocukların yalnızca yüzde 6’sı PISA testlerinde “en iyi performans gösteren” statüsüne ulaşırken, en avantajlı olan hanelere mensup çocuklar arasında bu oran yüzde 29.

Milliyet | Cem Kılıç