Kanunlar toplumun düzenleyici unsurlarıdır. Bu nedenle kanunların getirdiği kurallara herkesin uyması zorunludur. Aksi halde kamu düzeni bozulur ve herkes kendi kurallarını uygulama yoluna gider. Bu başıboşluğun olmaması ve bir düzenin oluşması için kanunlara uyulması büyük bir önem arz etmektedir.
Bilindiği üzere bütçenin en önemli gelir unsuru vergi gelirleridir. Vergi gelirlerinin kimlerden nasıl toplanacağı, nelerin vergiye tabi olduğu da vergi kanunlarıyla detaylı olarak belirlenmiştir.
Ancak bütün kanunlarda olduğu gibi vergi kanunlarını da sade bir vatandaşın anlaması mümkün değildir. Çünkü bir konu hakkında uygulamanın nasıl olacağını bilmek için sadece ilgili kanun maddesini bilmek maalesef yeterli olmaz. İlgili kanun maddesinin uygulamasının nasıl olacağına dair vergi idaresince tebliğler ile konuya açıklık getirilir. Bazı zamanlar da ise düzenlenen tebliğler mevcut ticari koşullarda yetersiz kalınca, ilgili tebliğlere ilave düzenlemeler yapılarak konuya çözüm getirilmeye çalışılır.
Bazen de ilave bir düzenleme gerektirmeyen ancak uygulama da tereddüt yaratan hususların varlığı halinde vergi idaresi konuyla ilgili sirkülerler yayınlayarak konuya açıklık getirmeye çalışır.
Peki bu kadarla bitti mi? Hayır elbette bitmedi. Bütün bunlara rağmen uygulamada karşılaşılan ve mevcut yasalarda net bir çözümü bulunmayan konularla ilgili, mükellefler vergi idaresinden özelge talep edebilirler.
Vergi mevzuatına uygun yasal defter ve belgelerin düzenlenmesi ve bunlara uygun beyannamelerin verilmesi için yukarıda belirttiğim tüm hususların takip edilmesi ve doğru olarak uygulanması gerekir.
Uygulama bu kadar karmaşık iken, bir de vergi idaresinin kendi içinde bile bazı konularda çeliştiğini düşününce iş daha da çetrefilleşiyor.
Nasıl mı?
Bir gün arayla, aynı konuda iki farklı özelgenin verildiğini düşünürsek, bu durumda mükellefin kafasının karışması da son derece doğal. Şimdiye kadar aynı konuda verilmiş farklı mahkeme kararlarına alışmıştık ama vergi idaresinin aynı konuda farklı özelge vermesi, uygulamayı daha da işin içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açmakta.
Gelelim vergi idaresinin kafaları karıştıran özelgelerine;
Söz konusu özelgeler indirimli kurumlar vergisinin uygulamasına yönelik verilmiştir.
İndirimli kurumlar vergisi, sadece yatırım teşvik belgesi onayı almış olan kurumların kullanabildiği bir vergi avantajıdır. Gerekli koşulları sağlayan kurumlar vergisi mükelleflerinin devlete ödemesi gerekenden daha az tutarda vergi ödemesini sağlayarak, yatırım yapmayı teşvik edici bir düzenlemedir.
Bu uygulama, yatırım teşvik belgesine bağlı olarak yapılan yatırımlar için geçerlidir. Yatırımın kısmen ya da tam anlamıyla faaliyete başladığı hesap dönemi itibariyle yatırıma katkı tutarına ulaşılana kadar kurumlar vergisinin indirimli bir şekilde ödenmesi durumu söz konusudur. Yatırıma katkı oranının toplam yatırımla çarpılmasıyla yatırıma katkı tutarı tespit edilir. Bu uygulamayla devlet, bu tespit edilen tutardaki kurumlar vergisinden vazgeçmiş olmaktadır.
Konunun temelinde teşvik belgesine bağlanmış olan yatırımdan elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması esastır. Ancak zaman içerisinde yapılan değişiklikler ile kurumlar vergisi mükelleflerinin yatırımdan elde ettikleri kazançlarının yanı sıra yatırım dönemi ile sınırlı olmak üzere diğer faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına da indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkün hale gelmiştir.
İndirimli kurumlar vergisinden kısaca bahsettikten sonra, şimdi de bir gün arayla aynı konuda verilen iki farklı özelgeden bahsedelim.
Vergi kanunlarında belki de uygulanması en karışık konulardan birisi indirimli kurumlar vergisi matrahının hesaplamasıdır. Vergi idaresi de bu konuda verdiği özelgelerle kafaların daha da karışmasına yol açmıştır.
10 Nisan 2023 tarihli, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığınca verilmiş olan bir özelgede, indirimli kurumlar vergisi uygulamasında; “kanunen kabul edilmeyen giderler nedeniyle safi kurum kazancınız yatırımdan elde edilen kazancınızdan yüksek olsa dahi indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecek kazanç söz konusu yatırımdan elde edilen kazancı aşamayacak olup söz konusu kazancınızın tespitinde kanunen kabul edilmeyen giderlerinizin dikkate alınması mümkün bulunmayacağını” belirtmiştir.
11 Nisan 2023 tarihli Samsun Vergi Dairesi Başkanlığınca verilmiş bir başka özelge de ise; “indirimli kurumlar vergisinin, ticari bilanço kar veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderler eklendikten, tüm indirim, istisna ve geçmiş yıl zararları düşüldükten sonra kalan safi kazanç tutarı üzerinden hesaplanması gerekeceğini” belirtmiştir.
Her iki özelgede de; indirimli kurumlar vergi matrahının tespitinde, kanunen kabul edilmeyen giderlerin dikkate alınıp alınamayacağı sorulmuş, vergi idaresince, birbirine tam anlamıyla zıt iki görüş verilmiştir. Üstelik bu iki farklı özelge Gelir İdaresi Başkanlığını resmi internet sitesinden de yayınlanarak mükelleflere duyurulmuştur.
Aynı konuda kendi içinde bile çelişki yaşayan vergi idaresi, mükelleflerden nasıl hatasız beyanname vermesini bekliyor, bu da sorulması gereken bir başka soru.
Özelgelerde tek havuz sistemi uygulamasını yıllar önce hayata geçiren Gelir İdaresi Başkanlığının, bu tür farklılara mahal vermeksizin uygulamanın bir an önce netleşmesini sağlaması gerekir.
Erol ÇEMBER
Yeminli Mali Müşavir