I.        Giriş

 Bu yazımızda ise KVK’nın 13’üncü maddesinde yer alan transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin güncel ve önemli gördüğümüz kararların özetlerine yer vereceğiz.

    II.        ÖRNEK KARARLAR

A.   TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI

1.  EMSAL BEDELDE YÖNTEM: Yalnızca istatistiki yöntemin değiştirilmesi suretiyle örtülü kazanç dağıtımı sonucuna varılamayacağı: (Danıştay 4. D. K:2015/951)

"Davacı kurum emsal fiyat aralığında istatiksel dağılım yöntemini tercih edip, medyan değerini esas alarak emsal fiyatı belirlemiş, inceleme elemanı ise ağırlıklı ortalamadan hareketle emsal fiyat belirlemiştir.

Pazardaki ekonomik koşullar ile kurumların iş stratejilerinin dikkate alınarak bir analiz yapılmadan ve ilişkili şirketler ile ilişkisiz şirketler arasındaki maddi farklılıklar düzeltilmeden sadece emsal fiyat aralığı içindeki en uygun bedeli belirlemede kullanılan YÖNTEM DEĞİŞTİRİLEREK transfer fiyatlandırılması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğunun ileri sürülmesi incelemenin amacına ve gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesine aykırıdır."

2.  RIZA DIŞI KULLANIM: İlişkili kişilere rızai olarak verilmeyen tutarlar için örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğunun iddia edilemeyeceği: (Danıştay 9. D. K:2020/512)

"Asliye Ceza Mahkemesinin kararıyla davacı şirketin ortağı olan sanığın şirket sermayesine ait paraları diğer ortakların bilgisi ve rızası dışında zimmete geçirmek suretiyle güveni kötüye kullandığı sabit bulunarak cezalandırıldığı, diğer ortak ve yöneticiler hakkında da görevi kötüye kullanma, şirket hesabından izinsiz ve hukuka aykırı şekilde para çekip şahsı için kullanma, dolandırıcılık, evrakta sahtekarlık suçlarından suç duyurusunda bulunulduğu ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandığı, bu nedenle şirket tarafından ilişkili kişilere iradi olarak borç verilmediği, transfer fiyatlandırılması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin koşullar oluşmadığı..."

3.  EMSAL FAİZ ORANI: Transfer fiyatlandırması kapsamında ilişkili kişilere kullandırılan paralara ilişkin adatlandırma işlemi yapılırken;

- İç emsal olarak, öncelikle, kurumun açtırdığı mevduatlara verilen faiz oranı emsal olarak alınmalıdır.

- Mevduat bulunmaması ya da karşılaştırılabilir olmaması durumunda, kurumun kullandığı kredilere ait faiz oranları esas alınmalıdır.  (Danıştay 4. D K: 2014/9141)

“Dava konusu olayda en uygun yöntemin, inceleme raporunda da belirtildiği üzere, karşılaştırılabilir fiyat yöntemi olduğu, bu yöntemde karşılaştırma da öncelikle şirket içi emsaller arasında yapılacağı, şirket için en uygun emsal bedelin de, ilişkili kişiler dışındaki kişilerle yaptığı işlemlerden elde ettiği faiz oranı olacaktır.

Dolayısıyla emsal faizin şirketin parasını değerlendirmesinden elde ettiği ya da edebileceği faiz oranı olduğu, olayda, davacı şirket tarafından verilen borç para için, davacı şirket tarafından … Şubesinde bulunan vadeli mevduat hesabından elde ettiği faiz gelirine uygulanan faiz oranın yıllık bazda ortalaması alınarak yapılan hesaplama emsaline uygun olduğundan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

4.  EMSAL FAİZ ORANIİlişkili kişilerle gerçekleştirilen işlemlerde emsal faiz olarak TCMB reeskont faizinin kullanılamayacağı: (Danıştay 3. D. K:2020/407)

"Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hesaplanırken Merkez Bankasının ilgili dönemde reeskont faiz oranının dikkate alındığı, ancak şirket içi ve dışı emsal faiz oranları araştırılmadığından örtülü kazanç dağıtımının hukuken kabul edilebilir bir emsal incelemesine dayandırılmadığı, anlaşıldığından tarhiyatın bu kısmında hukuka uygunluk görülmediği..."

5.  ALACAK VE BORÇLARIN MAHSUPLANMASI: Ortaklardan Alacaklar (131 hesap) hesabına adatlandırma yapılırken (örtülü sermayeye girmeyen) Ortaklara Borçlar (331 hesap) için de faiz hesaplanarak mahsup edilmesi gerektiği: (Danıştay 4. D. K:2020/1936)

“Davacı şirketin transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıttığı kabulünden hareketle 131-Ortaklardan Alacaklar Hesabı borç bakiyelerinin adatlandırılması sonucunda ilgili hesap döneminde şirket ortaklarına verilen ödünç paralar için hesaplanması gereken 361.169,13-TL faiz geliri yönünden yapılan adat hesabında hukuka aykırı bir durum bulunmamakla birlikte, 331-Ortaklara Borçlar Hesabı borç bakiyelerinde dönem başı öz sermaye tutarı olan 297.396,98-TL'nin üç katını (297.396,98*3=892.190,94-TL) aşmayan kısmın örtülü sermaye olarak kabul edilemeyeceği, bu haliyle ilgili dönem için hesaplanan faiz geliri yönünden ortakların şirkete verdiği ve kanunen de örtülü sermaye olarak kabul edilmeyen borç miktarı ve buna bağlı hesaplanacak faiz gideri yönünden mahsup işlemi yapılmaksızın bulunan dönem matrahı üzerinden re'sen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi stopajında hukuka uyarlık bulunmadığı…”

6.  GERÇEK KİŞİDEN FAİZSİZ ALINAN BORÇ: Ortağı olduğu şirkete borç para veren gerçek kişinin, (borcu kullanan şirketin faiz gideri hesaplamadığı ve ödememesi nedeniyle) emsal bedel üzerinden faiz geliri elde etmesi gerekmediği: (Danıştay 4. D. K:2014/530)

“Sadece davacının adı geçen şirkete borç verdiği tutar tespit edilerek olması gereken faiz gelirinin hesaplandığı, söz konusu borca yönelik davacıdan herhangi bir açıklama talep edilmediği gibi borcun mahiyetinin de araştırılmadığı; inceleme raporunda örtülü sermayeye yönelik mevzuata değinilmesine rağmen şirket bakımından bu yönden de bir eleştiri getirilmediği, borç verilen şirketin de faiz gideri hesaplamadığı hususlarının tespit edildiği görülmektedir.

Davacı tarafından, anılan borçların şirketin finansman ihtiyacını gidermek amacıyla ve devamlılık göstermeyecek şekilde verildiği ileri sürülmekte olup, davacı hakkında düzenlenen inceleme raporunda, davacının faiz geliri elde ettiği hususu açıkça ortaya konulmamıştır.

Öte yandan, borç verilen şirket tarafından alınan borcun şirkette devamlı olarak kullanılması ve öz sermayeye nispeten bariz fazlalık göstermesi durumunda da borç verilen paranın örtülü sermaye olarak şirkete aktarımı söz konusu olabilir. Ancak, şirkete aktarılan paranın örtülü sermaye kapsamında olduğu yolunda yapılmış bir inceleme bulunmadığı gibi aksi yönde söz konusu borç için şirketin faiz ödemediği açıkça tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacı adına yapılan tarhiyat eksik incelemeye dayandığından, aksi yöndeki mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.”

7.  SERMAYE KOYMA BORCU: Sermaye koyma borcunu zamanında yerine getirmeyen şirket ortağına örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğunun kabul edilemeyeceği: (Ankara BİM 1 VDD K:2017/1289)

“…Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında, kurumların, ilişkili kişilerle aktif katılımlı bir işlemde bulunması gerekmektedir. Şirketlerin gerek kuruluş aşamasında, gerekse sermaye artırımı sırasında, ortaklarca taahhüt edilmesine karşın sermaye koyma borcunun vadesinde yerine getirilmemesi; ilgili kurum açısından, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13.maddesinde öngörülen bedelsiz ya da düşük bedelle mal veya hizmet satımında bulunulması ya da bu nitelikte bir işlem sayılan faizsiz veya düşük faizle ödünç para verilmesi olarak değerlendirilemeyeceği gibi sermaye artırım borcunun yerine getirilmemesinde, kurum bünyesinden, ortağa aktarılan bir kaynaktan da bahsedilemez.

Olayda, ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmemesinden doğan bir temerrüt hali söz konusu olup, ortağın taahhüt ettiği, fakat vadesinde yerine getiremediği sermaye koyma borcu nedeniyle temerrüt faizi hesaplanmamasının, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına yol açtığı ifade edilemez. Bu durumda, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13.maddesinde düzenlenen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı için öngörülen unsurun gerçekleşmediği anlaşıldığından, davacı şirket adına yapılan vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmemiştir.”

8.  KASA BAKİYE ADATI: Kasada tutulması gereken asgari tutar konusunda VUK’da yer alan özel usulsüzlük cezasına esas 8.000 TL’nin dikkate alınamayacağı: (Ankara 1. VDD K:2017/1772)

“Davacının ticari faaliyetini devam ettirebilmesi için belli bir tutarda nakdi kasasında tutması gerekliliği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Vergi inceleme raporunda, davacının ihtiyaç duyduğu nakit tutarı, 332 Sıra Nolu VUK GT’ye atıfla 8.000,00-TL olarak kabul edilmiş ise de, mükelleflerin ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları tahsilatları bankacılık sistemi aracılığıyla kayıt altına almak amacıyla hazırlanarak yayımlanan anılan Tebliğ’de öngörülen anılan tutarın, davacının yaptığı işin nevi, bu iş sırasında yaptığı tahsilat ve ödemelerin şekli (nakit, çek, banka havalesi vb.), iş hacmi ve emsal kurumların durumu gibi hususlar dikkate alınarak tespit edilmesi gereken nakit ihtiyacının belirlenmesinde tek başına ölçü olarak kabulüne imkan yoktur.

Tüm bu nedenlerle, davacı adına yapılan tarh ve ceza kesme işlemlerinin yukarıda yer verilen gerekçeyle iptali gerekirken, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle iptali yolundaki istinaf başvurusuna konu mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.”

9.  KASA BAKİYE ADATI: Kasa hesabında bulunmadığı ve ortaklara kullandırıldığı iddia edilen bedellerin akıbetinin araştırılması gerektiği: (İstanbul BİM 3 VDD K:2017/4139)

“Hernekadar kasa hesabı borç bakiyesinin gün sonunda işletme ihtiyacından fazla olduğu, bu paraların banka hesabında değerlendirilerek faiz geliri elde edilmesi gerekirken faizsiz olarak şirket ortaklarına kullandırıldığı iddia edilmekte ise de sözü edilen kasa hesabındaki tutarın fiziki olarak kasada bulunup bulunmadığı yolunda herhangi bir tespit yapılmadığı gibi, şirket temsilcisinin ifadesinde yer alan işletme ihtiyacı dışında ihtiyaten kasada fazla para bulundurdukları, ayrıca bu durumun şirket çalışma koşullarından kaynaklandığı yolundaki iddialarının da araştırılmadığı görülmektedir.

Bu itibarla, işletmelerce çalışma koşulları, nakit ihtiyaçları ve olağanüstü durumlar için ihtiyaten para bulundurulması gibi durumlar da dikkate alınarak buna göre bir inceleme ve tespit yapılması gerekirken kasa borç bakiyesinin fazlalığından bahisle ve bu tutarın ortaklara dağıtıldığı varsayımla yapılan cezalı tarhiyat  kısmında da hukuka uyarlık bulunmamış olup, istinafa konu mahkeme kararının tamamen kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.”

10. KASA BAKİYE ADATI: Kasa bulunan tutarların ortaklarca kullanıldığının açıkça ortaya konulması gerektiği: (Danıştay 4. D. K:2020/3288)

"...örtülü kazanç dağıtımı nedeniyle bulunan 114.276,84 TL'lik matrah farkı yönünden; ortakların da davacı şirkete para aktardıkları anlaşıldığından, kasa hesabındaki fazla paranın, ortaklara borç olarak verildiği yolunda açıkça bir tespit yapılmadığı, mal veya hizmet alımında kullanılmadığı ya da şahsi menfaat sağlamaya yönelik olarak ortağa kullandırıldığı hususu araştırılıp örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu hususunun açıkça ve kesin olarak tespit edilmediği anlaşıldığından cezalı tarhiyatın bu kısmında hukuka uygunluk görülmediği..."

11. YÜKSEK HUZUR HAKKI: Şirket yönetim kurulu üyelerine yüksek tutarlı ücret ödemeleri yapılması: (Danıştay 9. D. K:2017/6678)

“Şirket yönetim kurulu üyelerine yüksek tutarlı ücret ödemeleri yapılması suretiyle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu Karar Özeti: Şirket net karının 704.159,61.-TL olmasına karşın toplam 4.035,465,00.-TL ücret ödemesi yapılmasının ticari icaplarla örtüşmediği, bu ödemelerin davacı tarafından ücret olduğunun iddia edilmesine karşın bordro düzenlenmediği, yönetim kurulu üyelerinin farklı kazançlar yönünden mükellefiyetlerinin olduğu dolayısıyla bilfiil şirkette çalışmadıkları, bu ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, transfer fiyatlandırılması yolu ile örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğunun kabulü gerektiği,

dolayısıyla bu tutarın yönetim kuruluna bedelsiz olarak kullandırıldığı tespit edildiğinden bu borç paralar sonucu elde edilmesi gereken toplam 773.865,76.-TL faiz üzerinden tevkifat yapılması gerekirken yapılmadığının tespit edilmesi üzerine uyuşmazlık konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, inceleme elemanınca yönetim kurulu başkan ve üyelerinin şirkette bilfiil çalışıp çalışmadığına dair herhangi bir tespit ve araştırma yapılmadığı, şirkette bu şahıslar dışında başka işçi çalışıp çalışmadığı hususunun değerlendirilmediği ve KVK’nın 13. Maddesinde belirtilen emsallere uygunluk ilkesi çerçevesinde herhangi bir emsal araştırması da yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı şirketin yaptığı ödemelerin ücret ödemesi olmadığına ilişkin somut bir tespit  bulunmadığından eksik incelemeyle varsayıma dayanılarak yapılan cezalı tarhiyatta ve davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

12. GİZLİ EMSAL: Gizli emsal bedele ve eksik incelemeye dayalı inceleme yapılamayacağı: (Danıştay 9. D. K: 2018/6219)

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22.09.1994 gün ve 13616/88 sayılı Fransa/Henrich kararında, adil yargılanmanın gereklerinden biri olan silahlarda eşitlik ilkesi gereğince, her davanın tarafına diğer taraf karşısında kendisini esaslı bir bicimde dezavantajlı bir duruma sokmayacak şartlarda görüsünü sunabilmesi için makul imkanların verilmesinin elzem olduğu vurgulanmıştır.

Ayrıca davacı hakkındaki incelemede, emsal alınan şirketlerin sadece beyanları ile yetinildiği, ticari bilgi ve belgeleri üzerinden maliyet ile karlılık oranlarının, çalıştırılan işçi sayılarının, son yıllara ait faaliyet raporlarının, şirket özelliklerinin incelenmediği ve piyasa karşılaştırılabilirliğinin belirlenmesine yardımcı olabilecek ekonomik koşullar, coğrafi konum, piyasa büyüklüğü, piyasanın rekabet hacmi ve alıcıların ve satıcıların rekabet yönünden birbirlerine göre sahip oldukları şartlar, tüketicilerin satın alma güçleri, arsa, tesis, yatırım, işçilik ve sermaye maliyetleri de dahil olmak üzere üretim maliyetleri gibi hususlarda derinlemesine ve yeterli derecede tüm verilerin ve sonuçların birlikte dikkate alınmadığı, doğru bir emsal araştırması yapılmadan eksik inceleme sonucu düzenlenen vergi inceleme raporu esas alınarak dava konusu vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin tarh edildiği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla davacı şirket adına, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğuna ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporunda tespit edilen matrah farkının, gizli emsal bedele ve eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşıldığından re’sen tarh edilen kurumlar vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasında ve kaldırılması istemiyle acılan davanın Vergi Mahkemesince reddinde isabet görülmemiştir.”

13. VERİ TABANLARI: Emsal araştırmasında yalnızca veri tabanlarının esas alınamayacağı: (Danıştay 4. D. K: 2014/307)

“Türkiye’de araç ve yedek parça satan firmaların verileri baz alınmak ve Türkiye’deki kar marjları göz önüne alınmak suretiyle faaliyette bulunulan sektördeki yedek parça kar marjı ile araç satışı kar marjının birbirinden ayrılıp ayrılmayacağı gibi hususlar saptanarak, Türkiye’deki verilerin esas alınması gerekirken, yabancı ülkelerin özellik ve şartlarına göre hazırlanmış X1 isimli veri tabanındaki bilgilerin esas alınmasında hukuka uyarlık bulunmadığı, diğer taraftan, X1 verisinde emsal alınan 14 firmanın davacı şirket ile faaliyet alanının tam olarak örtüşüp örtüşmediğinin de inceleme elemanı tarafından saptanmadığı, nitekim davacının emsal alınan firmaların bazılarının kamyon ve ağır vasıta ticareti ile ikinci el araç alım - satımı ve finansman hizmeti verdiğini iddia etmiş ve buna ilişkin Fransızca bilgileri Türkçeye çevirerek dosyaya sunduğu, kaldı ki davacının Türkiye’de aynı alanda faaliyette bulunan 12 firma arasında en fazla karı beyan ettiğinin de dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı,

bu durumda; emsal kıyaslaması yapılırken Türkiye’de faaliyette bulunan firmaların emsal alınması ve davacının emsalleriyle mukayese edilmesi gerekirken, Türkiye dışında hazırlanan veri tabanındaki bilgiler emsal alınarak yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle vergi, ceza ve gecikme faizinin kaldırılmasına karar verilmiştir.”

14. İLİŞKİLİ KİŞİ TESPİTİ: İlişkili kişi tespitinin somut verilerle ortaya konulamadığı: (İstanbul BİM, 2. VDD K:2018/3151)

“Davalı idarece, vakıf kurucularından K3’in, davacı şirket ortaklarından K4’in üçüncü derece yansoy kan hısmı (amcası) olduğundan bahisle adı gecen vakfın, davacı şirketin ilişkili kişisi sayıldığı, ancak, söz konusu taşınmazın K3’in şahsına değil,  kurucularından olduğu vakfa satıldığı dikkate alındığında, adı gecen şahıslar arasındaki hısımlık ilişkisinin, söz konusu alım-satım ilişkisinde vakfın ilişkili kişi sayılmasına yeterli bulunmadığı, bunun dışında, adı gecen vakfın, davacı şirketin ilişkili kişisi olduğunu gösterir, vakfın idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak davacı şirkete bağlı bulunduğu ya da davacı şirketin nüfuzu altında bulunduğu, yahut, davacı şirketin veya ortaklarının (örneğin K4’in) vakıfla ilgili bulunduğu yönünde başkaca iddia ve tespitin de mevcut olmadığı anlaşılmakla,

davacı şirketçe taşınmaz satışı gerçekleştirilen vakfın, davacı şirketin ilişkili kişisi olduğunun somut ve hukuken itibar edilebilir şekilde ortaya konulamadığı, bu nedenle dava konusu işlemin bu kısmında, anılan gerekçeyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmakla, davalı istinaf isteminin bu kısma yönelik olarak, açıklanan gerekçeyle reddine karar vermek gerekmiştir.”

15. VADELİ ALACAK: İlişkili firmalar arasındaki ticaret nedeniyle ortaya çıkan alacakların vadesinde tahsil edilmemesinin ödünç para verilmesi olarak değerlendirilebilmesi için uzun vadeli ticari işlemler nedeniyle belirlenen fiyatın emsallere uygunluk açısından değerlendirilmesi gerektiği: (Danıştay 4. D. K:2018/2900)

“Ödeme vadesi fiyatın oluşumuna etki etmekte, “peşin ödeme indirimi” veya “vade farkı” gibi uygulamalar ile fiyat ve vade uyumlaştırılmasına gidilmektedir. Şu halde, işletmelerin ödeme vadesi acısından stratejilerine uygun bir fiyatlandırma politikası belirlemesinin önünde bir engel bulunmamakta, ancak ödeme vadesi fiyatın oluşumunda yer alan bir faktör olduğundan ilişkili firmalar ile yapılan mal veya hizmet alım satımında emsallere uygun bedel belirlenip belirlenmediği hususunun tespitinde önem arz etmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkındaki vergi inceleme raporunda; davacının ilişkili  olduğu firmalar ile yaptığı ticari işlemler nedeniyle ortaya çıkan alacaklarını, ucuncu kişilerden olan alacaklarına göre daha uzun sureler tahsil etmediği, ilişkili firmalardan olan alacaklarına herhangi bir faiz tahakkuk ettirmediği veya başka suretlerde bir menfaat elde etmediği, bu durum ödünç para verilmesi olarak değerlendirildiğinden örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı, ilişkili firmalardan olan alacaklar için adat hesaplaması yapılarak hesaplanan tutar nedeniyle zarar azaltılması işlemi gerçekleştirilmesi gerektiği hususlarına yer verildiği görülmüştür.

Bu durumda, davacı ile ilişkili firmalar arasındaki ticaret nedeniyle ortaya çıkan alacakların vadesinde tahsil edilmemesinin ödünç para verilmesi olarak değerlendirilebilmesi için uzun vadeli ticari işlemler nedeniyle belirlenen fiyatın emsallere uygunluk acısından değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı hakkındaki vergi inceleme raporunda bu hususun değerlendirilip değerlendirilmediği incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir.”

16. KARŞILAŞTIRILABİLİRLİK: Adat uygulamasında iç emsalin karşılaştırılabilir olması gerektiği: (Danıştay 9. D. K:2020/596)

"Davacı şirket tarafından ilişkili olduğu kuruma Türk Lirası cinsinden verilen borçlar için iç emsal olarak uyguladığı repo faiz oranı, repo işlemlerinin kısa vadeli olması nedeniyle kabul edilmemiş ise de; inceleme elemanı tarafından davacının kullandırdığı borçların kısa veya uzun vadeli olduğu noktasında bir ayrım yapılmadığı, davacının likit varlıklarını hangi değerleme araçları içerisinde değerlendirdiği araştırılmadan ve kredi temin etme performansı dikkate alınmadan, iç emsal uygulanan faiz oranı kabul edilmeyip karşılaştırılabilir fiyat yöntemi esas alınmak suretiyle dış emsale göre belirlenen faiz oranı üzerinden cezalı tarhiyat öneren vergi inceleme raporunun eksik incelemeyle düzenlendiği sonucuna varıldığından, söz konusu rapor uyarınca kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygunluk görülmediği..."

17. KARŞILAŞTIRILABİLİRLİK: Emsal farklılığının açık şekilde ortaya konulması gerektiği: (Danıştay 4. D. K:2020/4296)

"Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu incelendiğinde, C-25/30 beton cinsinin ortalama 90,30 TL den satıldığı, … Ticaret Odasından alınan verilere göre ise aynı cins betonun satış fiyatının ortalama 100,00 TL olduğu, C-20/25 beton cinsinin ortalama 92,96 TL den satıldığı, Ticaret Odasından alınan verilere göre ise aynı cins betonun satış fiyatının ortalama 95,00 TL olduğu,C-12/15 beton cinsinin ortalama 77,76 TL den satıldığı,Ticaret Odasından alınan verilere göre ise aynı cins betonun satış fiyatının ortalama 80,00 TL olduğu, C-16/20 beton cinsinin ortalama 82,54 TL den satıldığı, Ticaret Odasından alınan verilere göre ise aynı cins betonun satış fiyatının ortalama 90,00 TL olduğu hususlarına yer verildiği, ancak miktarlar arasındaki farkın günlük ticari hayatın olağan akışına uygun rekabet ortamında oluşabilecek nitelikte olduğu, kaldı ki …İlçesinde bulunan diğer beton firmalarının satışları ile ilgili bir tespit yapılmadığı gibi,davacı şirket tarafından beton satışının yapıldığı kişi ve kurumlar nezdinde herhangi bir karşıt araştırma da yapılmadığı, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut ve kesin tespitler bulunmaksızın eksik inceleme ve araştırmaya dayanıldığı...

18. KARŞILAŞTIRILABİLİRLİK: Emsal alınan işlemlerin benzer olması ve karşılaştırılabilir olması gerektiği: (İzmir BİM 1 VDD K:2020/499)

“Olayda ilişkili kişi F1 Gıda San. ve Tic. A.Ş.'nin yurtiçinde faaliyet gösteren firma olduğu ve satımların yurtiçinde yapıldığı, iç emsal olarak alınan ilişkisiz kişilere yapılan satımların ise çoğunun yabancı firmalara yapılan yurtdışı satışlar olduğu, emsal fiyat tespit edilirken bu durumun dikkate alınmadığı, karşılaştırılabilirlik analizi sonucu tespit edilen farklılıkların fiyat üzerindeki etkisini ortadan kaldıracak düzeltimlerin yapılmadığı anlaşıldığından, usulüne uygun araştırma yapılmadan, eksik incelemeye dayalı olarak davacı şirketinin 2013 hesap döneminde ilişkili kişi F1 Gıda San. ve Tic. A.Ş.'ne gerçekleştirdiği mal satışlarında transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak kazanç dağıtıldığından söz edilemeyeceği…”

19.         AVANS TUTARLAR: Avans işlemlerinin mahiyetinin araştırılması gerektiği: (Ankara BİM 1 VDD K:2020/348)

“İlişkili kişilere avans olarak kısa süreli gönderilen bedellerin para kullandırma sayılmayacağına ilişkin karar: "Dönem içerisinde verilen paraların adat gün sayısını gösteren tablolar incelendiğinde, adat gün sayılarının çoğunlukla birkaç gün olduğu, bir haftayı geçen adat gün sayısının çok az olduğu dikkate alındığında,

bir kısım mal ve hizmet alım-satımı gibi iş ve işlemler için şirketin ortaklarına ya da ilişkili kişi ve şirketlere kısa süreli avans niteliğinde ödemelerde bulunması, ticari hayatın gereği olarak normal ve mutad sayılan bir hal olarak görülmesi ve aksine bir tespit yapılmadıkça davacı şirket yetkilisinin söz konusu ödemelerin avans niteliğinde olduğu yönündeki beyanına itibar edilmesi gerekir. Bununla birlikte, avans verilmesini gerektiren ticari işlemin mutlak suretle gerçekleştirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır."

20.         AVANS TUTARLAR: İş avanslarının mahiyeti ve süresine ilişkin karar: (Danıştay 4. D. K:2015/4528)

"Davacı şirketin gerçekleştirmek istediği yatırım için gereken arazilerin parça parça hisseli olduğu, bu arazilerin alımı için belli kişilere avans adı altında para gönderilmesi...

Her ne kadar davacı tarafından bu paranın kendi adına hareket edilmek suretiyle bu şahıslara avans olarak verildiği ileri sürülmüş ise de bu husus ile ilgili öncesinde herhangi bir sözleşme ya da buna benzer bir belge bulunmadığı gibi uyuşmazlık konusu dönemde iddia edildiği yönde bir alım satım işlemi olmadığı kaldı ki ilgili kişilerin verdikleri ifadelerinde, bu paraları ortağı olduğu kendi şirketlerinin finansman ihtiyacı için kullandıkları hususu tespit edilmiştir. Davacının iddialarını destekleyici başkaca somut bilgi ve belge de bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacı şirketin ilgili kişilere finansman hizmeti vermek ancak herhangi bir faiz geliri elde etmemek suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu sonucuna ulaşıldığı..."

KPMG | Nadir GÜLHAN