Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV);1957 yılında vergi sistemimize girmiş olup, 2004 yılında 5035 sayılı Kanun ile en son ve köklü değişiklerin yapıldığı, bir servet ve çevre kirliliği önleme vergisi olarak tanımlanabilir. MTV öncelikle Servet Vergisi olarak doğmuş daha sonra 1993 yılında yapılan değişikler ile Çevre Vergisi’ne evrilmiştir. 

MTV’nin konusu, kanununun 1. maddesi hükmünde açıklanmıştır. Buna göre; “Karayolları Trafik Kanunu’na göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilmiş bulunan motorlu kara taşıtları ile Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne kayıt ve tescil edilmiş olan uçak ve helikopterler “kanunda yazılı tarifeler üzerinden vergiye tabi tutulur.

Söz konusu kanun hükmünde; Motorlu taşıt ise; karada, havada insan, hayvan ve eşya taşımaya yarayan ve makine kuvvetiyle hareket eden taşıtlar olarak tanımlanmıştır.

Son yıllarda teknolojinin gelişimi ve yapay zekâ uygulamalarına hızla geçilmesi ile birlikte elektrikli araçlar üretilmeye ve tüm dünya ile birlikte ülkemizde de yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Karbon emisyonunun, her geçen gün artarak sürdürülebilir yaşamı tehlikeye sokması ve fosil yakıt kaynaklarının kısıtlılığı, tüm dünyayı bu konular da yeni çözümler üretmeye sevk etmektedir. Bunun sonucu olarak da elektrikli araçların çok daha fazla yaygınlaşmasına kesin gözü ile bakılmaktadır. Hatta Avrupa Birliği’nin aldığı karar ile fosil yakıtlı araçların 2035 yılından itibaren kullanılması da yasaklanmıştır.

Elektrikli araçların çevreye olan olumlu etkileri sadece; sıfır karbon salınımı değil buna ek olarak; bu araçların ürettiği seslerin de yok denilebilecek seviyede olmasıdır. Bu nedenle elektrikli araçların; dünya genelinde tüm ülkeler tarafından kullanımını teşvik etmek adına vergi ödemelerinde muafiyet veya önemli oranda indirim uyguladıkları bilinmektedir. Ülkemizde de, elektrikli araçların kullanımının yaygınlaştırılması adına MTV oranları, elektrikli araçlarda; 2018 yılında yapılan bir düzenleme ile %25 oranına düşmektedir. Ancak buna rağmen elektrikli araçların tamamına yakını yüksek motor gücü nedeniyle en üst seviyeden MTV dilimine girmektedir. Dolayısıyla yasal anlamda, kâğıt üzerinde indirim olsa da uygulamadaki etkisi pek hissedilmemektedir demek yanlış olmayacaktır.

Üstelik 2018 yılında MTV Kanunu’nda yapılan bu düzenleme ile motoru olmayan bu elektrikli araçlar için; “elektrik motoru olan taşıtlar için motor gücü yerine kW tanımı” yapılmıştır. Yani aslında motoru olmayan araçların verginin konusuna girmesi açısından motorlu olarak tanımlanmış ve motor gücü olarak da cm3 yerine kW tanımlanmıştır. Madem elektrikli araçları da MTV kapsamına alıp indirimli olarak vergilendirmek istiyoruz, doğrusu ve olması gereken kanunun konusundaki motorlu kara taşıtları ibaresini, “motorlu ve elektrikli kara taşıtları” olarak değiştirmektir. Kaldı ki tüm dünyada çevresel olumlu etkileri nedeniyle vergisel uygulamalar nedeniyle kullanımı teşvik edilen bu araçların ülkemizdeki kullanımının da kâğıt üstünde olduğu kadar fiilen de teşvik edilmesi yerinde olacaktır. Çünkü MTV günümüz dünyası uygulamaların da, artık servet vergisi olma özelliğini yitirmiş olup, yerine çevreye verdiği etki ön plana çıkmış bulunmaktadır. Dolaysıyla bizde vergisel kaygıları bir tarafa bırakarak elektrikli araç kullanımını teşvik etmek adına başta ÖTV ve MTV olmak üzere, sözde değil özde, uygulamada hissedilebilir vergi indirim ve istisnalarını getirmeliyiz. Çünkü unutulmamalıdır ki vergilendirme sadece gelir toplamak amacı ile değil, mali ve sosyal politikaları gerçekleştirme amacı olarak da kullanılmaktadır.

Ekonomim.com | Yılmaz SEZER