Sermaye şirketlerinde geçmişte sermayeye eklenenler arasında iç kaynaklarında bulunduğu hallerde sermaye azaltımı yapıldığında, aslında azaltılanın sermaye olmasına, eklenmiş iç kaynakların artık ayıklanamayacak ölçüde bu havuzda yer almasına rağmen, idari anlayış hep iç kaynakların sermayeden çekildiği inancı ile vergileme yapmaya çalışmıştır.

Burada idari anlayışı tamamıyla hatalı olarak nitelendirmek mümkün değildir. Özellikle kâr dağıtımı stopajından kaçınmak için kârlarını önce sermayeye ekleyip bir - iki yıl sonra sermaye azaltımı yoluyla söz konusu kârı dağıtan ve bunu sürekli yapan mükelleflerin varlığı, idari anlayışı haklı kılmakla birlikte, iç kaynaklarını sermayeye ekleyip, sermaye ihtiyacını giderdikten beş – on yıl sonra sermayenin fazlalığının ortaya çıktığı hallerde sermaye azaltımı yapan mükelleflerinde aynı kefeye konulması hatalı sonuçlara yol açmıştır. Vergi incelemelerinde peçeleme halleri ayıklanmak yerine bütün sermaye azaltımlarının aynı kefeye konulması,  daha önce eklenmiş iç kaynakların sermayeden çekildiği savının genel olarak herkese yasal dayanaktan yoksun olarak ileri sürülmesi, idari anlayışın yargı nezdinde kabul görmemesine yol açmıştır.

Netice olarak gerek yargı anlayışının bertaraf edilmesi gerek idari anlayışın hâkim kılınması amacıyla Meclis’e sunulan Kanun Teklifi ile bu konuda bir düzenleme önerisi oluşturulmuş ve bu Teklif Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan da geçmiştir.  Büyük bir ihtimalle de değişikliğe uğramaksızın Genel Kurul’dan da geçerek yasalaşacaktır.

Düzenleme ikili ayrıma dayanmaktadır.

Kurumlar tarafından sermayeye eklenen öz sermaye kalemlerinin, sermayeye eklendiği tarihten itibaren beş tam yıl geçtikten sonra herhangi bir şekilde sermaye azaltımına konu edilmesi durumunda, nakdi veya ayni sermaye ile sermayeye eklenen diğer unsurların toplam sermayeye oranlanması suretiyle azaltma konu edilen tutar içerisindeki sermaye unsurları tespit olunacaktır. Söz konusu oranın tespitinde,

  1. a) Sermayeye ilave dışında başka bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya sermaye hesabından başka hesaplara aktarımı kurumlar vergisine ve kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
  2. b) Sadece kâr dağılımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
  3. c) Başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdi sermayenin toplam sermaye içindeki payları dikkate alınacaktır.

Kurumların öz sermaye kalemlerini sermayeye ekledikleri tarihten itibaren beş tam yıllık süre tamamlanmadan sermaye azaltımı yapmaları durumunda ise azaltımın sırasıyla, önce hem vergi hem de vergi kesintisine tabi (a’da belirtilenler) tutarın, daha sonra sadece vergi kesintisine tabi (b’da belirtilenler) tutarın ve son olarak da vergisiz olan (c’de belirtilenler) tutarın sermayeden çekildiği kabul edilecek ve çekilen değerlerin statüsüne göre vergi ve/veya vergi kesintisi talep edilecektir.

Sermaye azaltımında öncelikli olarak sermaye ilave edilen öz sermaye kalemlerinden sermayeye eklenme tarihi beş tam yıllık süreyi geçmemiş olanların işletmeden çekildiği kabul edilecektir.

Geçmiş yıl zararlarının mahsubu suretiyle sermaye azaltılması durumunda, azaltıma konu edilen sermaye unsurlarının da yukarıda aktardığımız esaslara göre belirlenmesi öngörülmektedir. Ancak bu şekilde yapılacak azaltımlarda vergi kesintisi hesaplanması ve ödenmesi öngörülmemekte, sadece vergileme yapılacağı düzenlemesi Teklif’te yer almaktadır. 

Hep bana adaleti düşüncesini akla getiren ve tamamen idari yaklaşıma göre dizayne edilmiş bu düzenleme ile yaşanan ihtilafların ortadan kaldırılması ve duraksamaların giderilmesinin amaçlandığı madde gerekçesinde yazmakla birlikte çeşitli ihtimallere göre yaptığım örneklemelere dayanarak, bu düzenlemenin de pek çok ihtilafa yol açabileceğini düşünüyorum.

Düzenlemenin Ticaret Hukuku’nun sermaye kavramına yaklaşımına ve sermayenin dilimlenmesine de katılmak mümkün değil. Bundan sonra her halde bilançolarda sermayenin de kaynaklarına göre alt kırımlarının da yazılması gerekecek.

Burada hiç olmazsa beş yıllık süre geçtikten sonra vergileme yapılmaması kabul edilebilirdi.

Dünya | Bumin DOĞRUSÖZ