Son yıllarda neoliberal kapitalizmin rüzgârıyla hesapsız ve kitapsız gidilen borçlanmalar, Türkiye’nin finansman sorununu tehlikeli sulara taşımıştır. Özellikle dış kaynak bağımlılığının ulaştığı boyut itibarıyla sadece Türkiye ekonomisinin değil siyasi bağımsızlığının da risk altına girdiğini söyleyebiliriz.

Ürettiğinden fazla tüketen, kazandığından fazla harcayan, ürettiklerinde ve markalarında uluslararası rekabet gücü olmayan, ihraç ettiğinden fazla ithal eden ve sürekli daha çok borçlanarak ekonominin çarklarını döndüren bir ülke, eninde sonunda dış kaynak temininde sıkıntıya düşeceği aşikârdır. 

Türkiye’nin dış ve iç borçlanma düzeyine ve katlanılan finansman (faiz ve kur farkı) yüklerine baktığımızda, gelecek nesillerin bile kaldıramayacağı ve sürdürülebilirliği olmayan bir durumla karşı karşıya olduğumuz görülüyor.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM DIŞ BORCU REKOR SEVİYEDE

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2021 yılı sonu itibarıyla 415.1 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam brüt dış borç stoku, 31 Mart 2022 itibarıyla 36.1 milyar dolar (yüzde 8.7 oranında) artarak beş ay içinde 451.2 milyar dolar düzeyine ve milli gelirin yüzde 59.8’ine yükselmiş durumda. Bu borç stokunun 182.7 milyar doları kamuya, 29.8 milyar doları Merkez Bankası’na, 238.6 milyar doları ise özel sektöre ait bulunuyor. 

Ayrıca kamunun 29.3 milyar dolar, özel sektörün ise 136.3 milyar dolar dövizli iç borcunun olduğunu hesaba kattığımızda, Türkiye’nin toplam brüt döviz borcunun 617 milyar dolar ile milli gelirin yüzde 78’ine ulaştığını tespit ediyoruz. 

MERKEZİ YÖNETİMİN BORÇ VE FAİZ YÜKÜ HIZLA ARTIYOR

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2021 yılı sunu itibarıyla Türk Lirası cinsinde 2 trilyon 748 milyar TL olan merkezi yönetimin toplam borç stokunun, 31 Mayıs 2022 itibarıyla 616.2 milyar TL (yüzde 22.4 oranında) artarak 3 trilyon 364 milyar liraya çıktığını açıkladı. Türk Lirası cinsinden açıklanan bu borç stokunun 1 trilyon 565 milyar TL’si iç borç, 1 trilyon 799 milyar TL’si dış borçtur. Ayrıca bu borcun 1.087,3 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 2.276,3 milyar TL’lik kısmı ise döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır. 

Merkezi yönetimin 2022’nin ilk beş ayında ödediği faiz bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 49.6 oranında artarak 121.9 milyar lira olmuştur. Ek bütçeyle ilave edilen rakamla birlikte 2022 yılında 329.8 milyar TL faiz ödeneceği öngörülmektedir. Ayrıca Kur Kurumalı Mevduat nedeniyle üç ayda 21.1 milyar TL kur farkı ödendiği açıklandı. Bütçenin yedek ödeneklerine ilave edilen rakamlarla 2022 yılında toplam 66.2 milyar TL kur farkı ödeneceği varsayılmış görünüyor.

Ancak bütçede yer verilen faiz ve kur farkı yüklerinin öngörülen tutarları aşacağı şimdiden bellidir. Çünkü ülkenin uluslararası kredi risk primi 800 baz puanı geçmiş ve her fırsatta yurtdışına yabancı sermaye çıkışı gözleniyor. İçerde ve dışarda Hazine’nin borçlanma faiz oranları giderek yükselirken kayıtlara yansımasa da ihraç edilen enflasyona endeksli tahvillerde büyük borçlar oluşmaya başladı bile. Hazine’nin iç borç servisinde şimdiden faiz ödemeleri ana para ödemelerini geçmiş durumda. İlave olarak, Kamu Özel İşbirliği projeleri nedeniyle borç üstlenim taahhütleri nedeniyle gelecek yükler de merkezi yönetimin finansman yapısını kötüleştiriyor.

12 AYLIK BİR DÖNEMDE 200 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE DIŞ FİNANSMANA İHTİYAÇ BULUNUYOR

Merkez Bankası’nın nisan sonu itibarıyla açıkladığı kısa vadeli borç istatistikleri de pek iç açıcı görünmüyor. Türkiye’nin nisan sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine bir yıl veya daha az kalmış dış borç stoku 182.4 milyar dolardır. Bunun 35.4 milyar doları kamuya, 29.4 milyar doları Merkez Bankası’na, 117.6 milyar doları ise özel sektöre ait bulunuyor.

2022 yılının ilk beş ayında 28.1 milyar dolar olan cari açığın, yıl sonuna kadar 40 milyar dolar seviyesine çıkması muhtemel görünüyor. Bu durumda, Türkiye’nin 12 aylık bir dönem içinde hem kısa vadeli borçlarını ödemek hem de 40 milyar doları aşan bu cari açığı finanse etmek için 200 milyar doların üstünde bir dış kaynağa ihtiyacı olacağı anlaşılıyor.

31 Mart itibarıyla, reel sektörün 6.5 trilyon TL, bankaların 1.7 trilyon TL, hane halkının ise 1.2 trilyon TL borç yükü bulunuyor. En vahimi de yüksek enflasyon nedeniyle hane halkı borç ödeme kabiliyetini kaybediyor. Böyle bir atmosferde ozanın “Bayram benim neyime, dert damlar yüreğime” sözünü hatırlatarak bütün okurlarımın Kurban Bayramı’nı kutluyorum.

Cumuriyet | İrfan Hüseyin YILDIZ