Ülkemizde sosyal güvenliğin finansmanının başlıca kaynağını sigortalıların ve işverenlerin  ödedikleri primler oluşturmaktadır. Bu nedenle, söz konusu primlerin süresinde tahsil edilmesi  büyük önem taşımaktadır. Primlerin süresinde ödenmemesi Kanunda öngörülen sosyal sigorta  yardımlarının (emekli aylığı, geçici iş göremezlik ödenekleri, sağlık hizmetleri vd.) Kurumca (SGK)  sağlanamaması sakıncasını doğurduğu gibi, Kurumun daha fazla bütçe açığı vermesine, bu durum  ise üretim, yatırım, eğitim gibi daha verimli alanlarda kullanılması gereken genel bütçe gelirlerinin (vergi vd.) bu açıkların kapatılmasında kullanılması şeklinde olumsuzluğa yol açmaktadır. 

Konu bu denli önemli olmasına rağmen, ülkemizde sosyal sigorta primlerinin tahsili tam  anlamıyla gerçekleşmemektir. 

2024-2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planındaki verilere göre 2023 yılı itibariyle  SGK’nın prim tahsilat oranı %85 olup, bu oranın 2028 yılında %90’a çıkarılması  hedeflenmiştir. 

SGK’nın 2023/Eylül ayı istatistiklerine göre aylık prim geliri 135 milyar liradır.  

Yukarıda belirtilen tahsilat oranı (%85) dikkate alındığında her ay ortalama 23 milyar lira  tutarındaki primin tahsil edilemediği anlaşılacaktır.  

Bu çerçevede, sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak tahsilinin sağlanması amacıyla  sosyal güvenlik mevzuatında çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan birisi de 5510 sayılı  Kanunun 88 inci maddesindeki özel düzenlemeyle kanuni temsilciler yanı sıra üst düzey yönetici  ve yönetim kurulu üyelerinin de SGK’ya karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen  sorumlu tutulmuş olmasıdır. 

5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin yirminci fıkrasında, “Kurumun sigorta primleri ve diğer  alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin  şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile  kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen  sorumludur.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır. 

Yukarıda düzenleme uyarınca, süresinde ödenmeyen sigorta primi, idari para cezası, işsizlik  sigortası primi, genel sağlık sigortası primi ve katılım payı alacaklarından dolayı tüzel kişiliğin mal  varlığı ile birlikte, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri,  mesul muhasip ve saymanları ile diğer tüzel kişiliklerin yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak  üzere üst düzey yöneticileri şahsi malvarlıklarıyla da müştereken ve müteselsilen  sorumludurlar.

5510 sayılı Kanunda, müteselsil sorumluluk yönünden kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk  ve tediye ile görevli kamu görevlileri, mesul muhasip ve saymanları ayrı, tüzel kişiliğe sahip diğer  işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri ayrı biçimde düzenlenmiştir. 

5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesi uyarınca Kuruma borcu olan kamu idarelerinin tahakkuk ve  tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin ise üst düzey yönetici ve  yetkililerinin kimler olduğu ve sorumluluklarının şekli Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun ve ilgili diğer mevzuatlarda belirlenmiştir.  

Bu çerçevede, sigorta primi, idari para cezası, işsizlik sigortası primi, genel sağlık sigortası primi  ve katılım payı alacaklarının takip ve tahsil işlemleri, şirket tüzel kişiliği ile aynı anda 5510  sayılı Kanunun 88 inci maddesinin yirminci fıkrası hükümlerine göre üst düzey yönetici veya  yetkilileri ile kanuni temsilcileri hakkında da yürütülmektedir. 

Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu’nun 317’nci maddesine göre, anonim şirketler idare meclisi  (yönetim kurulu) tarafından idare ve temsil olunmaktadır. Bu idare ve temsil yetkisi müdüre veya  üst düzey yönetici ortaklardan herhangi birine verilmiş olsa dahi, 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin yirminci fıkrasına istinaden yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere anonim  şirket üst düzey yöneticileri görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden borcun tamamından sorumludurlar. 

Söz konusu yöneticilerin bu görevleri sona ermiş olsa dahi görevde bulundukları dönemde  tahakkuk eden borçtan dolayı haklarında SGK tarafından takip yapılmaktadır. Üst düzey  yöneticilerin bu görevlerinin sona erdiği tarihten sonra tahakkuk eden borçlardan ise sorumlu  tutulmaları yasal olarak mümkün değildir. 

Öte yandan, özel kanunları ile SGK’ya takip ve tahsil görevi verilen diğer alacakların (damga vergisi, özel işlem vergisi vd.) takip ve tahsilinde, tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzey yönetici  veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü  Hakkında Kanunun mükerrer 35 inci maddesi hükmüne göre işlem yapılmaktadır. 

Diğer taraftan, Kurum alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kamu idarelerinin  tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim  kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni  temsilcilerinin farklı kişiler olması hâlinde ise, bu kişilerin de Kurum alacağının ödenmesinden  sorumlulukları bulunmaktadır. 

Sonuç olarak,

SGK kurum alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Kanunu (mükerrer  35’inci madde dahil) uygulamakla birlikte, 5510 sayılı Kanununun 88 inci maddesinde yapılmış  olan özel düzenleme uyarınca sigorta primi, idari para cezası, işsizlik sigortası primi, genel sağlık  sigortası primi ve katılım payı alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın kanuni süresinde  ödenmemesi durumunda yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya  yetkililer ile kanuni temsilciler, işverenleri ile birlikte şahsi malvarlıklarıyla müştereken ve  müteselsilen sorumlu olduğundan, gerek yönetim kurulu üyelerinin (temsil ve ilzam yetkisi  olmasa dahi), gerekse üst düzey yönetici ve kanuni temsilcilerin görev yaptıkları süre içindeki SGK  borçlarının ödenip ödenmediğini düzenli olarak kontrol etmelerinde fayda vardır.