Dillere pelesenk olan şekliyle sahte belge ile mücadelenin, aslına bakılırsa daha geniş bir yelpazede ve teknik olarak adlandırmak gerekirse vergi suçları ile mücadelenin, kamuoyunda uzun yıllardır bu kadar çok gündeme geldiği ve tartışıldığı bir dönem olmadı diyebiliriz aslında. Bir açıdan bakıldığında bu durum oldukça sevindirici, başka bir açıdan baktığımızda ise bir o kadar üzücü görünüyor. Sevindirici yanı, sahte belge ile mücadelenin bu kadar keskin şekilde ele alınması, vergisini olması gerektiği şekilde tam ve zamanında ödeyen tüm dürüst mükelleflerin hakkını ciddi şekilde savunuyor olması elbette. Ancak bir de madalyonun diğer yüzü var ki, toplumda sahte belge kullanımının aslında ne derece yaygınlaştığı ve ticari hayatı nasıl sardığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. İşte bu taraf ise oldukça üzücü görünmekte. Bir vergi suçu olan sahte belge kullanımı ile mücadele, diğer tüm vergi suçları ile mücadelede sağlanacak etkinliğin de temel bir yapı taşı aslında. Vergi suçlarıyla mücadele, ülke ekonomisinden, vatandaşların sosyal davranış türlerine kadar oldukça geniş bir alanı doğrudan etkilemekte. Bu açıdan dünya standartlarında, uluslararası uygulamaların nasıl sonuçlar verdiği dikkatle incelendiğinde ülkemiz açısından da vergi suçları ile mücadelede kritik bir dönemden geçtiğimizi söyleyebiliriz.
Vergi Suçları İle Mücadelede OECD’ den Önemli Tavsiyeler
Vergi suçlarıyla mücadelede, ülkemiz açısından yeni araçların sisteme entegre edilmesinin yanı sıra uluslararası uygulamalarda oldukça etkili bazı yöntemlerin uygulamaya konulmasında da kararlı olunduğu açıkça görülüyor. Vergi suçları ile mücadele, tüm vatandaşları ve ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bir faaliyet olarak dikkate alındığında, yıldönümünü yaşadığımız, 10 Ekim 2017 tarihinde OECD Mali İşler Komitesi tarafından onaylanmış ve OECD Sekretaryası tarafından yayına hazırlanan “On Küresel İlke (The Ten Global Principles)” isimli çalışma, bu mücadele için oldukça değerli ilkeler öngörüyor. Yayında küresel alanda vergi suçları ile mücadelenin önemi, ileri gelen ekonomilerde uygulanan politikalar ve elde edilen sonuçlar detaylı olarak ele alınıyor. Bu değerli çalışma içerisinde birbirinden önemli ve dikkat çekici 10 farklı ilkeye yer verilmiş olup vergi suçlarıyla mücadelede etkili bir dönem sağlayabilecek, ülkemiz açısından da değerlendirilmesi gereken bazı başlıklara daha yakından bakmak faydalı olabilir.
Vergi Kanunlarına İlişkin Nitelikli İhlallerin Suç Olarak Değerlendirilmesi
Çalışmanın birinci ilkesi, vergi kanunlarına ilişkin nitelikli ihlallerin, yani aslında vergi suçlarının cezai yaptırıma konu olması bakımından bir kanuni düzenlemelerde açıkça suç olarak değerlendirilmesi gerektiğini ele alıyor. Uygulamada genel olarak vergi suçları şeklinde ele alınan ve basit bir takım kanuni ihlalleri aşan boyutlardaki nitelikli ve farklı amaçlara hizmet eden bu fiillerin ceza yargılamasına da konu edilmesi mücadelede etkinliği sağlıyor. Ülkemiz açısından bakıldığında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) 359’ uncu maddesinde Kaçakçılık Suçları ve Cezaları başlığı ile madde metninde yer alan bazı fiiller de vergi suçu olarak tanımlanmış durumda. Nitekim madde metnine bakıldığında, defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek veya gizlemek, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek, bu belgeleri kullanmak, sahte belge düzenlemek ve kullanmak gibi öne çıkan bazı fillerin sonucu hapis cezasına bağlanarak caydırıcı bir yapıya kavuşturulmuştur. Vergi suçları ile mücadelede uluslararası alanda farklı suç tipleri ve yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte ana gaye her daim ceza hukuku uygulamaları ile genel önleyici etkinin artırılması ve uyumsuzluğun azaltılması olmuştur. Özetle ülkemizde vergi suçları için cezai yaptırım öngören kanuni düzenlemelerimiz mevcut olmakla birlikte gerek uluslararası iyi örneklerdeki başarıyı yakalayabilmek gerekse kamuoyundaki felsefi ve pratik tartışmaları önleyebilmek adına bir takım değişikliklerin hayata geçirilmesinin faydalı olabileceği değerlendirilmelidir.
Vergi Suçları ile Mücadele İçin Etkili Bir Strateji Geliştirilmeli
Aslında KURGAN dahil olmak üzere günümüzde mükelleflerin karşı karşıya kaldığı birçok yeni sayılabilecek olan uygulamanın, girişte bahsettiğimiz OECD çalışmasının ikinci ilkesi olan mücadele için etkili strateji geliştirilmesi tavsiyesi ile yakından ilişkili görünüyor. Bahsedilen ilkeden bağımsız olarak düşünüldüğünde de herhangi bir çalışmanın başarı sağlaması, sınırları net olarak çizilmiş ve hedefe odaklanmış bir stratejinin varlığı ile mümkün görünmektedir. Ülkemizde de vergi suçlarıyla mücadelede etkili ve önemli bir dönemden geçilmekte olup strateji oldukça net görünüyor. Stratejinin temelinde toplanması gereken vergilerin, vergi kaçakçılığı suçları yoluyla kaçırılmasının önlenmesi yatıyor. Elbette sahte belge ile mücadele bu stratejide ön plana çıkıyor. Ancak vergi suçlarıyla mücadeleyi salt vergi kaçırma eğilimini önlemek olarak görmek dar bir perspektife neden olacaktır. Çünkü kaçakçılık suçlarına ilişkin fiiller ile yalnızca vergi kaçakçılığı amacına hizmet edilmiyor. Kara para aklama gibi çok kritik alanlarda da bu yöntemler kullanılmaya devam ediliyor. Bu nedenle stratejinin kararlılıkla uygulanması ve olası problemlerin minimize edilmesi gelecek adına oldukça önemli görünüyor.
Vergi Suçları İle Mücadelede Başarının Anahtarı: Yeterli Soruşturma Yetkisi
On küresel ilke içerisinde 3. İlke, vergi suçlarıyla mücadelede yeterli bir soruşturma yetkisinin mevcut olmasını gerekli görüyor. Özellikle otuz altıncı paragrafta yer verilen açıklama iç mevzuatımızda yaşadığımız önemli bir eksikliği de göz önüne seriyor. Bir soruşturmanın amacı, iddia edilenleri araştırarak gerçeği bulmaktır. Bu kapsamda bir suçun işlenip işlenmediğini belirlemek amacıyla bilgi toplamaya çalışılmaktadır. Bu kanıtlar ise savcılık makamlarının sanık hakkında dava açılıp açılmayacağına karar vermesinde kullanılmaktadır. Ancak suçlular olağan bir eğilim olarak, suç niteliğini gizlemeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle bu tip soruşturtmalarda özel bir yöntem ve gerekli yetkilere sahip olmak oldukça önemlidir. Özellikle vergi suçlarının soruşturulması bağlamında, mali varlıkların kaynağını ve hareketlerini etkili bir şekilde araştırabilmek oldukça değerli görünmektedir. Bu kapsamda çeşitli basın yayın organlarına da yansıdığı üzere bir takım yeni çalışmaların yürütüldüğü bilgileri paylaşılıyor. Vergi suçlarının farklı usul ve tekniklerle soruşturulması, suç ve faillerin farklı perspektiflerden değerlendirilmesi hem uluslararası iyi örneklerde kendini göstermekte hem de söz konusu kapsamdaki soruşturmaların doğası gereği ihtiyaç duyulan bir düzenleme olarak görülüyor.
Vergi Suçlarının Kara Para Aklama İçin Öncül Suç Haline Getirilmesi
OECD Raporunda belirtilen “10 Küresel İlke” içerisinde yedinci ilke olarak, Vergi Suçlarının Kara Para Aklama İçin Öncül Suç Sayılması hususu da yerini almıştır. Özellikle çalışmanın 101’ inci paragrafında, uygulamaya dönük ankete dahil olan ülkeler tarafından vergi suçlarının öncül suç olarak dikkate alınmasının, çalışmalar üzerinde pratik ve olumlu bir etkisi olduğu belirtilmiştir. Ülkemizde öncül suç bakımından geçmişte 4208 sayılı Kanun’un mülga hükümleri ile vergi suçlarına katalog tanımı içerisinde yer verilmiş, günümüz ceza kanunu hükümlerine göre ise eşik yaklaşımı benimsenerek alt sınırı altı aylık eşiği aşan suçların öncül suç olarak değerlendirilebileceği düzenleme altına alınmıştır. Türk Ceza Kanunu’ nun 282’ inci maddesinde altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçların öncül suç olabileceği ifade edilmiş olup VUK 359’ uncu maddesinde düzenlenmiş suçların alt sınırları ilgili eşik sınırı aşmaktadır. Uluslararası uygulama ve kaynaklarda da birçok yabancı ülke ve FATF gibi uluslararası oluşumlar, vergi suçlarının öncül suç olarak kabul edilmesi gerekliliği üzerinde durmakta ve bu hususu fiilen uygulamaktadır. Kanuni düzenlemelerimize göre teorik olarak Türkiye açısından da vergi kaçakçılığı suçlarının öncül suç olarak değerlendirilmesi noktasında bizce tereddüt bulunmamaktadır. Ancak bir önceki başlıkta da belirttiğimiz üzere bu tür soruşturmaların doğası gereği farklı yöntem ve düzenlemelere ihtiyacı olduğu da açıktır. Konu ilgi duymayanlar açısından uzun ve karmaşık görünebilir. Ancak basit olan bir yanı var ki, biz vatandaşlar olarak kavranması oldukça mühim bir durum. Vergi kaçakçılığı fiillerinin altında, tahminlerin ve vergi kaçırma girişiminin ötesinde organize bir suç örgütü faaliyet gösteriyor olabilir. Bu cepheden değerlendirildiğinde her bir vatandaşın konuya oldukça hassas yaklaşması gerekliliği açıkça ortaya çıkıyor.
Diğer İlkelerde Hangi Tavsiyeler Var?
Yazımızda kısaca dört başlığı dolayısıyla dört ilkeyi incelemeye çalıştık. Ancak çalışmanın geri kalınında yer alan altı farklı ilkeye göz attığımızda; varlıkların dondurulması, el koyma ve müsadere gibi etkili araçların kullanılması, etkili organizasyon yapılarının oluşturulması, vergi suçlarıyla mücadeleye yeterli kaynakların ayrılması, yurtiçinde kurumlar arası işbirliğinin etkinliği, uluslararası iş birliği mekanizmalarına sahip olunması ve şüphelilerin süreç içerisindeki haklarının korunması gibi önemli başlıklar yer alıyor. Başlıklar bir arada değerlendirildiğinde, vergi suçlarıyla mücadelede etkili bir strateji oluşturulması safhalarını içerecek şekilde önerilerin yer aldığı, ilkelerin tamamının bütüncül bir yaklaşımla ele alındığında ise amaçlanan etkinin sağlanabileceği şüphesiz görünüyor.
Vergi Suçlarıyla Mücadelede Başarı Tüm Paydaşların Katkısı ile Mümkün
Ülkemizde vergi suçlarıyla etkili bir mücadele dönemine girdiğimiz açıkça görülüyor. Yazımızda ön plana çıkardığımız başlıklarda dikkat çeken adımlar atılmaya devam ediliyor. Ancak kamuoyunda tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Elbette bu süreçte mükellefler başta olmak üzere tüm tarafların hakları dikkatle korunmalı. Ancak kamu menfaatinin oldukça yüksek olduğu bu mücadelede başarı sağlanması için aynı zamanda tüm tarafların üzerine düşen sorumlulukları da yerine getirmesi gerektiği açık bir husus. Bu çerçevede geçmiş dönem alışkanlıklarının terk edilmesi, ticari faaliyetlerde muhatapların doğru seçilmesi, ekonomik faaliyetlerde belgeye dayanmayan hiçbir iş ve işlemin yürütülmemesi, belgesi temin edilemeyen durumların mevzuatın müsaade ettiği alanlarda kalıp kalmadığının profesyonel destek ile kontrollerinin sağlanması oldukça önemli. Diğer taraftan mükelleflerin vergisel işlemlerinde hizmet sağladıkları meslek mensupları bu mücadelede en önemli paydaşlardan biri olarak ön plana çıkıyor. Mükelleflerin yürüttükleri faaliyetlerde meslek mensuplarına mümkün mertebe yardımcı olmaları ve sistemin şeffaf bir şekilde işlemesine destek olmaları oldukça kritik. Ümit ediyorum ki, bu topyekûn mücadele, hem tüm tarafların hak ettiği sosyal ve ekonomik faydanın maksimize edilmesine hem de doğru işleyen bir vergi sistemin tesis edilmesine olanak sağlar.
* OECD (2017), Vergi Suçlarıyla Mücadele: On Küresel İlke, OECD Yayıncılık, Paris.
http://www.oecd.org/tax/crime/fighting-tax-crime-the-ten-global-principles.htm





