Ülkemizde faaliyet gösteren yabancı ortaklı şirketlere zaman zaman yurt dışındaki hissedarından sermaye transferleri yapılmaktadır. Türkiye’deki firmanın gerek işletme ihtiyacı için gerekse yeni yatırımları dolayısıyla yurt dışındaki ortaklarca (firma sahiplerinden) önden para gönderilmesi uygulamada sıkça rastlanan bir durumdur. Burada henüz T.T.K.’daki sermaye artışı süreci başlamadan işletmenin ihtiyaç duyduğu finansman için hızlıca para gelmesi amaçlanmaktadır.
Yabancı ortak tarafından Türkiye’de hissedar olduğu şirketlere yurt dışından sermaye veya sermaye artış bedeli ya da sermaye avansı adıyla gönderilen tutarlar, normal olarak T.T.K. ve/veya Sermaye Piyasası Kanunu’na uygun olarak şirket sermayesine ilave edilir. Firmalar T.T.K. mevzuatı uyarınca tescil için Ticaret Siciline başvuracağı aşamada banka şubelerine başvurarak sermaye olarak konulacak nominal bedelin %25’i için blokaj talebinde bulunurlar. Şirketin sermaye artışı tescil edildiğinde bloke edilmiş bedeller şirketin serbest kullanımına açılır. (TTK Madde: 344, 345, 459)
Bu çerçevede; banka blokajının Türkiye’deki şirkette sermaye artırımı genel kurulunu takiben şirketçe bankaya blokaj talebi/talimatı yazısıyla müracaat edildiği aşamada yapılması gerekir.
Ancak uygulamada şirketin ihtiyaçları doğrultusunda hızlıca para gelmesini teminen yurt dışı hissedar tarafından sermaye artışı süreci öncesinde para transferi yapılmakta ve banka şubeleri Türkiye’deki hesaplara gelir gelmez bloke işlemi yapmaktadırlar. Oysa şirketin bankadan henüz bir bloke talebi olmadığı gibi, gelen paranın da şirketin işlerinde acil olarak kullanılması ihtiyacı vardır. Vadesi gelen borçların, kredilerin ödenmesi ve hammadde alışı, ücretlerin ödenmesi gibi.
Bankalar blokaj uygulamasına gerekçe olarak TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesi dayanak göstermektedir[1]. Bize göre anılan genelgedeki bazı düzenlemelerin katı bir yorumla değerlendirmesi sonucunda yurt dışından gelen bu tutarların hemen blokaj işlemine alınması söz konusu olmaktadır. Oysa yukarıda da bahsettiğimiz üzere şirketin bu konuda henüz bir talebi ve iradesi bulunmamaktadır.
Bahse konu 02 Mayıs 2018 tarihli genelgeyi bu açıdan incelediğimizde; yurt dışından bankalar aracılığıyla sermaye artırım beyanıyla getirilen dövizin sermayeye eklenmesi ve sermaye artırımının belgelenmesi işleminin en geç 3 ay içinde gerçekleştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu süre zarfında getirilen dövizin sermayeye eklenmemesi veya sermaye artırımının belgelendirilmemesi halinde gelen dövizin kambiyo mevzuatına göre kredi işlemine tabi tutulması söz konusudur[2].
Bahse konu TCMB Genelgesinin 6. maddesine göre sermaye artırımı prosedürü şöyledir:
- “Yabancı ortaklı şirketin sermaye artırımı bedellerinin ödenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 459 uncu ve 460 ıncı maddelerine göre işlem yapılır.”
- “Sermaye artırımına katılım sağlayan gerçek veya tüzel kişilerce anonim şirketlerde nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmi beşi tescilden önce şirket adına açılmış olan banka hesabına, sadece şirketin kullanabileceği şekilde yatırılır.”
- “Söz konusu tutarların ödendiğini gösteren bankadan alınacak bir yazı, mevzuatın öngördüğü diğer belgelerle birlikte ticaret sicili müdürlüğüne ibraz edilerek sermaye artırımı tescil ettirilir.”
- “Sermaye artırımının tescil edildiğini bildiren ticaret sicili müdürlüğünden alınacak yazının bankaya sunulması üzerine, söz konusu tutarlar banka tarafından sadece şirkete ödenir.”
- “Genel kurulun sermaye artırımı kararından veya kayıtlı sermaye sistemini benimseyen şirketlerde yönetim kurulunun sermaye artırımı kararından itibaren 3 ay içinde sermaye artırımına ilişkin tescil işleminin yapılmaması durumunda, bu hususu doğrulayan ticaret sicili müdürlüğünden alınacak yazının bankaya sunulması üzerine, söz konusu bedeller banka tarafından sahiplerine geri verilir.”
- “Şirket tarafından söz konusu dövizin kredi olarak kullanılmak istenmesi halinde 10. fıkra uyarınca işlem tesis edilir.”
- “Bu madde kapsamında getirilen dövizlerle ilgili olarak söz konusu fıkralarda belirtilen süreler içerisinde sermaye artırımının belgelenmemesi veya bedellerin kredi olarak kullanılmak istendiğinin şirket tarafından yazılı olarak beyan edilmesi durumunda Genelgenin 14 üncü maddesinde belirtilen kurallara uygunluk kontrolü aracı bankalarca yapılır. Bahse konu kurallara uygunluğun sağlanması durumunda bu tutarlar firma kredi bakiyesine eklenerek Risk Merkezine bildirilir. Ayrıca söz konusu krediye dönüşen tutar İstatistik Genel Müdürlüğüne bildirilir. Uygunluk şartlarının sağlanmaması durumunda söz konusu bedeller bankalar tarafından sahiplerine iade edilir.”
Görüldüğü üzere genelgede yeni T.T.K. sermaye artışı süreçlerine uyum sağlanması amaçlanmıştır. T.T.K.’nun ilgili maddelerine göre işlem yapılacağı belirtilerek, sermaye artırımı sürecin 3 ay içinde tamamlanması istenmiştir. Yoksa yurt dışından para gelir gelmez bankada bloke edileceği hükme bağlanmamıştır. Zaten sermaye artışı amacıyla hızlıca gelen paranın zaman geçirmeksizin şirket ihtiyaçlarında kullanılması esas olduğundan, bu hususun banka blokajı ile engellenmesi mevzuatın amaçladığı bir şey olamaz. Blokaj T.T.K. mevzuatına göre yapılacak sermaye artışında tescil öncesi gerekli bir işlem olup, blokajın da firmanın talebi üzerine o aşamada yapılması gerekir. Başka deyişle, firma sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararını aldıktan sonra bunu takiben, sürecin tescil safhasında Bankadan blokaj mektubu istediğinde gerekli blokaj yapılarak mektup firmaya verilir. Ticaret Sicil Tescili yapıldığında da bloke para serbest bırakılır. Genellikle burada 1-2 günlük blokajlar söz konusu olmaktadır.
Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; yurt dışından sermaye artışı amacıyla yapılmış bu transfer işlemi, şirketin sahibi (hissedar) ile Türkiye’deki şirketi (iştiraki)arasındaki bir hukuki ilişkidir. Şirket paraya ihtiyaç duymuş, ana hissedar da göndermiştir. Kendi kendine gönderdiği, hem de yasal olarak gönderilmiş paranın blokajı olur mu? Bu safhadaki bloke işleminin ve sebebi ne olabilir ki? Başka deyişle bu yorum ve değerlendirme kimi korumaktadır? Uygulamada Türkiye’deki şirketçe bankaya “gelen paranın sermayeye ekleneceği” de beyan edilmektedir. Görüldüğü üzere bankalarca yapılan bu bekletilme/blokaj işlemin mantıklı hiçbir izahı ve gerekçesi bulunmamaktadır.
Esasen 02 Mayıs 2018 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Sermaye Hareketleri Genelgesi’nde yapılan değişiklik ile T.T.K. mevzuatına uyum sağlanmıştır. Sermaye artırım beyanıyla gelen dövizin sermayeye eklenmesi işleminin en geç 3 ay içinde tamamlanması istenmiştir. Dolayısıyla hesabına para gelecek olan firma veya transferi yapan hissedar banka şubesinden bir blokaj mektubu istemediği sürece Türk Ticaret Kanunu açısından bloke yapılması gerekliliği söz konusu olmamalıdır.
Sonuç olarak; ülkemizin doğrudan yatırımlar çerçevesinde yurt dışı sermaye akışlarına ihtiyaç duyduğu bir ortamda yurt dışı sermayedarları tereddütte düşüren uygulamalara yol açmamak için bu sorunların çözülmesi gerekir. Bu çerçevede hatalı yorum ve uygulamalara neden olan bahse konu TCMB Genelgesinde gerekli değişikliklerin yapılarak konuların netleştirilmesi uygun olacaktır. Bu açıdan firmaları dolaylı yollara sevk etmenin, ilave bürokrasi yaratmanın gereği yoktur. Çünkü bu sorunu aşmak için yurt dışında mukim hissedarın “ortaklara borçlar kalemi/ortaklar cari hesabı” ile firmaya para göndermesi (borç/kredi) ve bu tutarın (hissedar alacağının) sonradan şirketin yapacağı nakit sermaye artışında kullanılması ile de işlem yapılabilmektedir.
[1] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Banka+Hakkinda/Mevzuat/Kambiyo/
[2] Mevzuata göre yurt dışından bir borç alınması/kredi kullanılması halinde konu KKDF mevzuatı kapsamına girer ve borcun vadesi dikkate alınarak KKDF ödenmesi gerekebilir. Dolayısıyla bahse konu gelen bedellere ilişkin sermaye artışı süresinde yapılmaz ve gelen para yurt dışına geri gönderilir ise bu durumda yurt dışı kaynaktan kredi kullanılmış olur. Bunun üzerine söz konusu bedel kredi bakiyesine eklenerek Risk Merkezine bildirilir. Banka bu durumu ayrıca Hazine Müsteşarlığı’na bildirir.