Geniş halk yığınlarının dertleriyle dertlenebilmek, gerçeği aramak ve zulme karşı durabilme cesaretini gösterebilmektir aydın olmanın sorumluluğu! Aydın insanın baktığı pencerede önyargılar değil akıl, bilim, felsefe, sanat, etik değerler, temel insan hak ve özgürlüklerinin süzgeci vardır. Maalesef yaşadığımız çağın atmosferi bu bakış açısını bir hayli yıpratmışa benziyor! Son yıllarda kapitalizmin yapısal olarak yarattığı krizler ve paylaşım kavgası büyüdükçe, hukuk sistemleri ve demokrasiler zayıflarken otoriter eğilimler de giderek artıyor. Yabancı düşmanlığı, kimlik siyaseti, korumacı politikalar, dinci ve faşist eğilimler, küresel kaosun yeni fay hatları olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye böylesine olumsuz bir ortamda iç cephede ekonomisini tahkim etmek yerine, iki yıl önce başlattığı ekonomik istikrarı sağlama programından, emekçilere büyük bedeller ödeterek elde ettiği kısmi finansal iyileşmeleri de 19 Mart Ekrem İmamoğlu operasyonuyla heba etmiş görünüyor ve bu operasyonlar devam ediyor. Artık siyaset kurumu, Türkiye’nin sorunlarını çözmek yerine her türlü sorunu derinleştiriyor. Bu operasyonlarla sadece Türkiye’nin ekonomisi değil hukuk düzeni, demokrasisi ve toplumsal uzlaşısı da büyük zarar görüyor. Düşünün ki toplumun geleneksel olarak çok önem verdiği bu Kurban Bayramı’nda iktidar ve ana muhalefet partisi bayramlaşamıyor bile!
Özellikle halkın giderek katlanılması zorlaşan geçinebilme sorunu, ülkenin sanayileşme, mesleki eğitim ve nitelikli üretim sorunları acil çözüm beklerken demokrasi ve hukuk zemininin dışına çıkan bu kutuplaşmanın, bu kinin ve bu nefretin ülkeye yararı olabilir mi?
ENFLASYON DÜŞMÜYOR
TÜİK, mayıs ayı enflasyonunu (TÜFE); aylık yüzde 1.53, yıllık yüzde 35.41 olarak açıkladı. İktidara yakınlığıyla bilinen İTO mayıs ayı İstanbul Tüketici Fiyat Endeksi’ndeki artışı aylık yüzde 2.83, yıllık ise yüzde 46.57 olarak açıkladı. ENAG mayıs ayında TÜFE’deki aylık artışı yüzde 3.66, yıllık artış oranını ise yüzde 71.23 olarak açıkladı. Kira, eğitim, sağlık ve gıda fiyatlarında çarşıda pazarda yüksek fiyat artışlar yaşanıyorken TÜİK’in açıkladığı bu rakamlara toplumun yüzde kaçı inanıyor? Enflasyon, ücretlilerin, emeklilerin ve sabit gelirlilerin, gelirlerini eritmeye ve adaletsiz bir vergileme rejimi olmaya devam ediyor.
YOKSULLUK ARTIYOR
Türk-İş’in mayıs ayı araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 25 bin 092,26 lira, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 81 bin 733,73 lira seviyesine çıkmış bulunuyor. Asgari ücretin 22 bin 104 lira olduğunu ve çalışanların büyük bir kısmının asgari ücretle çalıştığını dikkate alırsak nasıl bir yoksullukla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlamış oluyoruz. Temmuz ayında memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlarda TÜİK’in tartışmalı 6 aylık enflasyon oranının baz alınacak olması ayrı bir garabet oluyor.
SANAYİ KÜÇÜLÜYOR
Türkiye, birinci çeyrekte yüzde 2.0 oranında düşük ve sağlıksız bir büyüme sağladı. Büyümede tüketim harcamalarının ve inşaat sektörünün etkili olduğu görülüyor. Buna karşın üretici sektörler olan tarım sektörünün yüzde 2.0, sanayi sektörünün ise yüzde 1.8 oranında küçüldüğünü görüyoruz. Ayrıca makine ve teçhizat yatırımlarında da daralma var. Bu olumsuz gidişatı ilan edilen konkordato, iflaslar ve artan takipteki kredilerden de izleyebiliyoruz.
İŞSİZLİK ARTIYOR
TÜİK, nisan ayında dar tanımlı işsizliğin (0.6 puan artarak) yüzde 8.6’ya çıktığını, geniş tanımlı işsizliğin ise (3.4 puan artarak) yüzde 32.2’ye çıktığını açıkladı. Resmi rakamlara göre, istihdam azalırken geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyon 232 bin 790 kişiye çıkmış bulunuyor. Bunun anlamı Türkiye’de en az üç kişiden biri işsiz demektir. Geniş tanımlı işsizler, potansiyel olarak çalışabilirler ama ya eksik zamanlı çalışıyorlar ya da iş aramıyorlar. Neden acaba? Tatmin edici ücretler ve teknik donanımları var da mı çalışmıyorlar? Peki, çalışmak için ailesini ve ülkesini bırakıp akın akın yurtdışına giden gençlere ne demeli?
Öyle anlaşılıyor ki her alanda şeffaflığa, gerçek bilgiye ve doğru veriye ihtiyacımız var. Ölçemediğiniz bir ekonomiyi yönetemezsiniz.
Bütün olumsuzluklara karşın umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Bayram umuttur, değerli okurlarımın bayramını kutluyorum. Sağduyunun, aklın, bilimin, hukukun, demokrasinin, nezaketin ve kardeşliğin hâkim olacağı günler diliyorum.