Öyle ki üniversitelerimizden me­zun olacak gençlerimizin meslek seçimleri ya da mevcut meslek sahiplerinin kısa va­dede iş sürdürülebilirliği açısından önem­li konular konuşulmuyor. Bunlardan birisi şüphesiz yeşil ve sürdürülebilir dönüşüm.

Bu iki kavram aynı değil. Yeşil ile çevre, su, iklim konularını ifade ederken; sürdürü­lebilir dönüşüm ile ekonomik olarak kal­kınırken sosyal ve toplumsal olayların da göz ardı etmeyecek bir dünya yaratılması amaçlanıyor. Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında yayınladığı 17 maddelik Sürdürüle­bilir Kalkınma Hedefleri (SKH) duyarlı bir gezegen yaratmanın altını çizen evrensel bir eylem çağrısı olarak kabul görüyor.

Bu hedef listesi, bir taraftan iklim krizinin ve biyoçeşitlilik riskinin altını çizerken, bir taraftan yoksulluk ve açlık ile mücadele, cinsiyet eşitliği, eğitim ve sağlık altyapıla­rının kurgulanması, adaletli gelir dağılımı, sorumlu tüketim ve üretim gibi başlıklarla Devletleri ve toplumları göreve çağırırken ayrıca bu hedefler için ortaklıklar kurul­masını vurguluyor.

Bankaların bilançolarında ‘Yeşil Varlık Oranı Raporlama’ dönemi

Yasal düzenlemeler ve yaptırımlar olma­dan ne bireyler ne de şirketler, sosyal ve toplumsal olaylara bu kadar hassas olamı­yoruz. Doğamız böyle. İşte bu bilinci ya­ratmak da mevcut koşullarda devletler üs­tü bir çabayı gerektiriyor. Bir süredir yeşil kelimesinin yanına farklı içerikler koyarak konuşuyoruz. Yeşil finans, yeşil tahvil, ye­şil pazarlama, yeşil muhasebe, yeşil banka­cılık, yeşil sigorta, yeşil inovasyon gibi çok alanda yeşil dönüşümün altı çiziliyor.

11 Nisan 2025 günü Resmi Gazete’de yayın­lanan BDDK’nın Bankaların Yeşil Varlık Oranı (YVO) Hesaplaması Hakkında Teb­liğ, banka bilançolarında yeşil dönüşümün daha da hızlanacağına işaret ediyor. Bu teb­liğ, Haziran 2025 itibarıyla bankaların top­lam aktifleri içerisinde yeşil varlıklarının oranını raporlamayı zorunlu tutuyor. Bu­na göre artık bankalar tahsis ettikleri yeşil krediler, portföylerindeki karbon sertifika­ları, sürdürülebilir içerikli yatırım fonla­rı ya da kendi bilanço aktiflerinde yer alan akıllı bina ya da kendi kullandıkları elekt­rikli araçlar gibi çok sayıda yeşil varlığın oranını bildirecekler.

Yeşil varlıkların risk ağrılıklarına ilişkin yeni uygulamalar gündeme gelebilir

YVO bankalar için hem bir prestij hem de daha düşük maliyetli sendikasyona erişim için de bir fırsat olabilir mi? Aslında bu ko­nuda farklı görüşler var. Örneğin, AB Banka­ları kapsamında incelenen yeşil destek fak­törü (green supporting factor) uygulaması ile, bankaların yeşil aktiflerinin risk ağırlık­ları düşük hesaplanacak ve bu koşullar da­ha yüksek sermaye yeterlilik rasyolarına yol açacak. Bu da daha fazla kredi verebilmenin bir önkoşulu. Bu konuda bir muhalif görüş ise, bu varlıkların da bir risk taşıdığı ve bu uygulamanın bankalarda risk yönetimi açı­sından bir açık yaratacağı yönünde.

Şirketlerin de faaliyetlerinde yeşil dönüşümü hızlandıracak

Bankacılık sektörü amiral gemi gibi. Çok sayıda makroekonomik gösterge bankalar aracılığı ile piyasada uygulama alanı bul­makta. Bu son tebliğ ve bankaların yeşil varlık oranı raporlaması da ister istemez bankaların dolaylı etkisi ile şirket bilanço­larının yeşile dönmesine neden olacak bir unsur. YVO şimdilik bankalar için zorunlu olsa da, ESG kriterleri açısından şirket de­ğerlemelerinde de yakın zamanda önem­li bir performans göstergesi olarak meto­dolojilerde yerini alacaktır.

YVO şirketler için de finansal sağlamlık ve marka konum­landırması için önemli bir parametre. Ge­nel algı, yeşil projelerin uzun vadede daha istikrarlı nakit akışlarına yönlenebileceği şeklinde. Öte yandan bu uygulamalar, kar­bon vergileri, emisyon standartları veya bu­nun gibi iklim ve çevre regülasyonlarına da yönelik uyumu kolaylaştırma olanağı sağ­larken, bu tarz şirketlerin ESG odaklı yatı­rım fonlarının ve uluslararası yatırımcıla­rın ilgisini daha fazla çekeceğinin de altını çizmek gerekir. Artık yeşilden dönüş yok!.

Kaynak: Dünya | Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER