Genel olarak ‘ibra’, borcun özel bir sona erme sebebi olup, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. Gerek 4857 sayılı kanunda gerekse bu kanundan önce yürürlükte bulunan iş kanunlarında ibranameye ilişkin hüküm bulunmuyor. Özellikle işçilik alacak ve tazminatları açısından 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) ibranameye ilişkin kapsamlı düzenleme yapıldı. Belirtilen tarihten önce işçilik alacaklarına ilişkin düzenlenen ibranamenin geçerliliği uygulamada duraksamalara ve tereddütlere neden oldu. Uygulamada yaşanan tereddütler, Yargıtay kararları çerçevesinde giderildi.
 
DAVA KONUSU OLAY
Dava konusu olayda, 4857 sayılı kanuna istinaden doğan işçilik alacak ve tazminatlarına ilişkin düzenlenen ibranamenin geçerliliği irdelendi.  
İnceleme konusu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında; taraflar arasındaki ‘işçilik alacağı’ davasından dolayı yapılan yargılamada, özetle dava dosyası kapsamında sunulan ibraname ile davacı işçinin alacağının bulunmadığı yönünde savunma yapıldı. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının imzasını içeren ibranamenin davalı savunması ve işyeri kayıtları ile çelişip çelişmediği, buradan varılacak sonuca göre ibranamenin geçerli olup olmadığı ve ibranamede ödendiği belirtilen fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları yönünden davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplandı.
 
Kararı veren daire: Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu, Esas no: 2018/1024,
Karar no: 2021/1039
 
EMSAL NİTELİKTE
 
Emsal nitelikte inceleme konusu bu kararda, iş ilişkilerinde ibranamenin, genellikle işçinin borçlu durumundaki işverene karşı işçilik alacağının kalmadığını gösteren bir belge niteliği taşıdığı (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 19. Baskı, s. 793), 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten önce yani 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) döneminde düzenlenen ibranamenin hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre belirleneceği belirtildi. Uygulamaya ilişkin bu genel çerçeve çizildikten sonra kararın devamında, işçinin emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin ettiği vurgulanarak, bu açıdan bakıldığında işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği kaydedildi. Bu nedenle iş hukukunda ibra sözleşmelerinin dar yorumlanacağı, işverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeninin ifa olacağı belirtildi.
 
İBRANAMENİN GEÇERLİLİĞİNE İLİŞKİN ESASLAR
 
Kararda, borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmesi gerektiği belirtilerek, şu esaslar sayıldı:
 
* İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. Zira işçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumda ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamış sayılıyor.
 
n İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez. İbranamenin geçerli olup olmadığı, 1 Temmuz 2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga BK’nın irade fesadını düzenleyen hükümleri yönünden değerlendirilecek. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemeyecek.
 
* İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul ediliyor.
 
* Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmiyor ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul ediliyor. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
 
* Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalı. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalı. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalı.
 
* İşçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazı kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
 
* İbraname savunması hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
 
İŞVERENLER DİKKAT!
 
İşverenlerin iş sözleşmesi sona eren işçilerine borçlarını ödedikleri halde buna karşılık işçilerden almış oldukları ibranamelerinin geçerli olması dolayısıyla borçtan kurtulmaları için belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında yer verilen esaslar ile Borçlar Kanunu’nda ibranameye ilişkin hükümler çerçevesinde ibraname düzenlemeleri lehlerine olacak. Aksi takdirde matbu tutulan veya belirtilen esaslara göre düzenlenmeyen bir ibranamenin bir hükmü olmayacağı gibi borcun tekrar ödenmek zorunda kalınması da söz konusu olabilecek.

İtoHaber | İsa KARAKAŞ