Bu yasal değişiklikle bağlantılı olarak KDV Genel Uygulama Tebliği’ndeki (KDV-UGT) “özel esaslar” bölümü kaldırıldı. Eski adıyla “koda alma” 2010 yılından itibarenki adıyla “özel esaslar”, şüpheli bulunan mükelleflere uygulanan “özel rejim”i ifade ediyordu. Bu mükelleflerin iade talepleri reddediliyor, müşterileri şüpheli eylemin karşı tarafı (sahte/muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanıcısı/düzenleyicisi) olarak kabul ediliyor ve cezalı tarhiyatlar uygulanıyordu.
Özel esaslara alınma, mükellef bakımından itibar ve müşteri kaybı, giderek ticari yokoluş anlamına geliyordu.Yargı ise, yasaya dayanmayan bu tür idari uygulamaları hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle iptal ediyordu. Ancak, KDVK’daki değişikliğe rağmen “iadeleri vergi incelemesine tabi olanlar” adı altında eski uygulamanın devam ettiği tartışma konusuydu.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi: Sınıflandırma devam ediyor
KDVK’da ve KDV-UGT’deki değişikliğe rağmen, idarenin müşterileri sınıflandırmaya devam ettiği geçtiğimiz günlerde verilen bir yargı kararıyla tescillendi.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Birinci Dava Dairesi’nin 27.05.2025 tarihli kararına (K. 2025/1167) göre;
“…, Maliye İdaresince, mükelleflerin, iade taleplerine ilişkin olarak, daha önce özel esaslara tabi mükellefler/KDV iade talepleri özel esaslara tabi olarak gerçekleştirilecek mükellefler gibi açıklama ve ibareler altında yapılan sınıflandırmanın (kategorizasyonun), “KDV Kanununun 36. Maddesi uyarınca İade Talepleri İncelemeye Göre Sonuçlandırılacaktır” açıklamasıyla sürdürüldüğü, bunun yanı sıra, Tebliğin yukarıda bahsi geçen “A2. İADELERİ VERGİ İNCELEMESİNE TABİ OLANLAR” başlıklı bölümünde, iade talepleri esasen inceleme sonucuna göre gerçekleştirilecek mükelleflerin gruplandırıldığı (bu gruplardan birine dahil olmayan mükelleflerin iade taleplerinin ise, Tebliğin önceki bölümlerinde, iade hakkı doğuran işlemler itibarıyla belirlenmiş diğer usul ve esaslara göre yapılmaya devam olunacağı) dikkate alındığında, Kanun hükmünde yapılan değişikliğin tüm iade taleplerini kapsadığının kabulünün (tüm mükelleflerin iade taleplerinin inceleme sonucuna göre yerine getirileceğinin) de mümkün bulunmadığı, bu nedenle, bahsedilen gruplara dahil bulunmayan mükelleflerden farklı olarak, “KDV Kanununun 36. Maddesi uyarınca İade Talepleri İncelemeye Göre Sonuçlandırılacaktır” ibaresiyle tesis edilen kategorizasyon işlemlerin, bu ibareyle kategorize edilen mükelleflerin ticari faaliyetlerini ve hukuki menfaatlerini etkilemeye devam ettiği gibi, kategorizasyon işlemlerinin farklı ibare/açıklamalarla sürdürüldüğü göz önünde tutulduğunda, esasen kategorizasyon işleminin iptali istemiyle açılan davaların konusuz kaldığından söz etme imkanının da bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.”
Danıştay: Mükellefiyeti terkin edilenler de sınıflandırmaya dava açabilir
Esasen, yargının, idari düzenlemelere dayalı işlemlerle mükellefleri gruplandırmasının hukuka aykırılığı konusunda kesin bir tutuma sahip olduğunu belirtmek gerekir. Yargı burada, kişisel menfaati etkileyen “kesin ve yürütülebilir” bir idari işlem olduğu ve böyle bir işleme karşı, işlemin tesis edildiği tarihte mükellefiyeti bulunmayan kişilerin de dava açabileceği düşüncesindedir.
Nitekim, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun güncel kararına (t.9.4.2025, K.2025/13) göre;
lSübjektif dava ehliyeti olarak adlandırılan «menfaat ihlali» şartındaki «menfaat» kavramı, iptal davasını açan davacı ile dava konusu ettiği idari işlem arasında kurulabilecek ilgiyi ifade eder ve bu ilginin kişisel, meşru ve güncel nitelik arz etmesi gerektiği kabul eder.
-Menfaatin kişisel olması, ihlal edilen menfaatin davacıya ait olmasını; meşru olması, menfaatin hukuk tarafından korunmaya layık olmasını; güncel olması ise iptal davasına konu edilmek istenen idari işlemin ihlal etmiş olduğu menfaatin, davanın açıldığı anda mevcut olmasını ifade eder.
-26.04.2014 tarihli KDV-UGT’nin 52 seri no’lu tebliğ ile değiştirilmesinden önceki halinde yer alan “IV. KDV ladesinde Ortak Hususlar/E. özel Esaslar başlıklı bölümüne göre tesis edilen “özel esaslara tabi mükellefler kapsamına alınma” işlemi, kesin, yürütülmesi zorunlu ve ilgililerin menfaatini etkileyen bir idari işlemdir.
-Bu Tebliğin 52 seri no’lu tebliğle değiştirilmesinden önceki halinde yer alan düzenlemelere göre, bir kişi hakkında “özel esaslara tabi mükellefler kapsamına alınma” işleminin tesis edilebilmesi için, bu kişinin İşlemin tesis edildiği tarihte vergi mükellefi olması şart değildir. Vergi mükellefleri ile vergi idareleri arasındaki ilişki mükellefiyet sona erdikten sonra da devam edebileceğinden, bu kişiler hakkında da anılan işlemler tesis edilebilecektir.