8/9/2025 Tarihli Ve 10380 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile büyükşehir belediyesi olan illerde, bir önceki takvim yılının son günü itibarıyla TÜİK tarafından yayımlanmış son verilere göre nüfusu 30.000’i geçmeyen ilçeler hariç olmak üzere, Kararda belirtilen bir kısım faaliyetlerde bulunan mükelleflerin 1.1.2026 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilmeleri öngörülmüştür.

Her türlü emtia imalatı, her türlü emtia alım-satımı, inşaat ile ilgili her türlü işler, motorlu taşıtların her türlü bakım ve onarım işleri şehir içi yolcu taşımacılığı ile uğraşanlarla lokanta ve benzeri hizmet işletmelerini ve/veya eğlence ve istirahat yerlerini büyükşehir belediyesi olan illerde işletenlerden, bir önceki takvim yılının son günü itibarıyla TÜİK’ce yayımlanmış son verilere göre nüfusu 30.000’i geçen ilçelerinde yapan basit usuldeki mükellefler, kazançları üzerinden 1.1.2026 tarihinden itibaren işletme hesabı esasında gelir vergisi ödeyeceklerdir. Bu mükelleflerin faaliyetleri de aynı zamanda KDV Kanunu kapsamında olacaktır. Yukarıdaki kapsam içerisinde yer alan mükelleflerin artık defter-beyan sistemi içerisinde defter tutmaları ve yeni mükellefiyetlerine göre vergi beyannamelerini vermeleri gerekecektir.

Gelir İdaresi Başkanlığı, bu aşamada belirsizlikleri gidermek ve/veya uygulamayı yönlendirmek bazı düzenlemeler yapmıştır. Önce 584 sayılı VUK Genel Tebliği ile bu kapsamdaki mükelleflerin düzenlemek zorunda oldukları belgelerin basılması, dağıtılması ve izlenmesi konusunda, bu mükelleflerin kazançları basit usulde tespit edilirken bağlı oldukları oda ve birlikleri yetkilendirilmiştir. Tebliğe göre, söz konusu mükellefler, işletme hesabı esasına göre defter tuttukları süre zarfında da, düzenleyecekleri belgeleri, önceden olduğu gibi, bağlı oldukları oda veya birliklerden de temin edebileceklerdir.

Bu aşamada söz konusu mükelleflerin, 3568 sayılı kanunun emredici hükümleri ve Gelir İdaresi Başkanlığının anılan Kanuna ilişkin önceki Genel Tebliğleri uyarınca defter-beyan sistemi kapsamında defterlerinin tutulması, beyannamelerini hazırlayarak mesleki imzaları ile verilebilmesi için özgür iradeleri ile bir SMMM ünvanlı meslek mensubu ile sözleşme yapması beklenirken Gelir İdaresi Başkanlığı bir sürpriz genel tebliğ yayınlamıştır.

13 Aralık günlü Resmi Gazete’de yayımlanan “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 486)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 586 Sıra No’lu Tebliğ” ile yukarıda aktardığımız şekilde 1.1.2026’dan itibaren gerçek usulde vergilendirilecek olan mükelleflerin, yapmaları gereken işlemlerinin, işletme hesabı esasına göre defter tuttukları süre zarfında, söz konusu mükelleflerin bağlı oldukları meslek odaları/birlikler tarafından da yapılabileceği açıklanmıştır. Bu genel tebliğ ile üyeleri adına işlem yapacak söz konusu meslek odalarında/birliklerde 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması, ya da bunun mümkün olmadığı durumlarda söz konusu işlemlerin odada/birlikte çalışmayan meslek mensuplarının gözetiminde yapılması gerektiği de açıklanmıştır.

Bu tebliğ ile çeşitli meslek odaları/birlikleri üyeleri adına beyanname gönderme konusunda aracılık yapma yetkisine kavuşmaktadırlar. Buna göre; odalar ile üyeleri arasında defter tutma, gelir-gider kaydını yapma, beyannamelerini gönderme, sistem içerisindeki diğer işlemleri yapma, bu işlemler karşılığında düzlenecek tahakkuk fişi, ihbarname gibi belgeleri elektronik ortamda teslim alma konusunda sözleşme yapılacaktır.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu genel tebliğ ile söz konusu meslek odalarını/birliklerini vergisel yükümlülükler konusunda görevlendirme ve/veya aracı kılabilme konusunda düzenleme yapma yetkisinin yasal dayanağını bulamadım. Zaten, bence, bu konuda idareyi düzenleme yapma konusunda yetkili kılan bir yasal düzenleme olsa idi, genel tebliğin hemen başında, yetki maddesi ile bu husus vurgulanırdı. Böyle bir vurgulama olmaması da düşüncemde haklı olduğum kanaati yaratıyor.

İşletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde denetlemeye, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmi mercilerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve yüksek mesleki standartları gerçekleştirmek amacıyla kabul edilmiş bulunan 3568 sayılı Kanunun 2. maddesi ile; gerçek kişilerin ve işletmelerin defterlerini tutmak, bilanço, kar-zarar tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğinin konusu olarak kabul edilmiştir. Mali müşavirlik ve muhasebecilik mesleğinin konusuna giren bu işleri yapmak konusunda ise serbest muhasebeci mali müşavir (SMMM) unvanına haiz kişiler tekel halinde yetkili kılınmışlardır.

3568 sayılı kanunun bu düzenlemeleri karşısında SMMM unvanına haiz olanlar dışında hiçbir kişi, kurum veya kuruluş, bu yetkileri kullanamaz, defterlere gelir-gider kaydı yapmak, beyanname vermek gibi konularda mükelleflerle sözleşme yapamaz. Yaparsa, sözleşmenin bir tarafı kendisini SMMM mevkiine koymuş olur. Oysa 586 sayılı Tebliğin 3 no’lu ekinde yer alan ve Odalarla mükellefler arasında imzalanması öngörülen tip sözleşme metni incelendiğinde odaların/birliklerin adeta birer SMMM gibi düşünüldüğü, hatta Odalar için beyannameye dayalı müteselsil sorumluluk ihdas edildiği görülmektedir.

Sorumlulukların ancak kanunla ihdas edilebileceği, idari düzenlemelerle sorumluluk ihdas edilemeyeceği düzenlemesi bir yana, odaların, SMMM unvanının tekelindeki işleri taraf olarak üstlenmesi hukuken mümkün değildir.

Nitekim tebliğin geçtiğimiz cumartesi yayınlanmış olması dolayısıyla TÜRMOB yetkililerince, 3568 sayılı Kanuna aykırılığına ilişkin olarak, şimdilik sadece sosyal medya üzerinden açıklama yapılmıştır. Bence geri çekilmesi gereken bu Genel Tebliğ’in TÜRMOB tarafından yargı platformuna da taşınacağını düşünüyorum.

Kaynak: Ekonomim.com | Bumin DOĞRUSÖZ