Asgari ücretin temmuz ayında artıp artmayacağı hususu görsel ve yazılı basın ile sosyal medyada tartışılmaya başlandı. Özellikle asgari ücretlinin ocak ayında aldığı zammın enflasyon karşısında ne kadar eridiği sıklıkla dile getirilmekte ki oldukça haklılar. Zira 22 bin 104 lira olan asgari ücretle tek bir kişinin bile geçinebilmesi oldukça zor.
Ancak hükümet kanadıyla patron dernekleri/grupları ara zam hususuna özellikle işverene getireceği maliyet nedeniyle pek sıcak bakmamakta, muhalefet kanadı ise artırılması gerektiğini her seferinde dile getirmekte.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 39’uncu maddesinde asgari ücretin en geç iki yılda bir belirleneceği yazmaktadır. Yani asgari ücretin yıl içinde artmasını emreden açık bir hüküm maalesef bulunmamakta.
Ancak asgari ücretin yıl içinde de artmasını gerekli kılan hüküm Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 4/d maddesinde yer almaktadır. Yönetmeliğin 4/d maddesinde göre asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti,” şeklinde tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere asgari ücret, bir işçinin o günün ekonomik koşullarında sinemaya, tiyatroya, maça gidebileceği; sağlıklı beslenebileceği, barınma sorununu çözebileceği kadar olan yani bunlara yetebilecek ücret düzeyidir.
Bu nedenle şayet bugün asgari ücretle çalışan bir kişi gıda, barınma, giyim, sağlık, kültür gibi ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa bunu karşılayacak düzeye çıkartılması gerekmektedir. Bunu ben değil Yönetmelik söylüyor.
Asgari ücretle çalışanların sayısına ilişkin net bir veri şu an için yok. Bakan Işıkhan en son yaptığı açıklamada 6,6 milyon kişi; DİSK-AR’ın raporuna göre ise yaklaşık 8,5 milyon kişi asgari ücret almaktadır. Ama sağlıklı beslenen, sinemaya/tiyatroya giden, barınma sorununu çözmüş asgari ücretli sayısını sanıyorum hepimiz tahmin edebiliriz.
Şu an uygulanan net asgari ücret 22 bin 104 TL’dir. Hissedilen enflasyondan, fiyatların ne derece el yaktığından, konut kiralarının ne denli uçtuğundan bahsetmeme gerek yok sanıyorum.
Aşağıda yıllara göre asgari ücret tutarları ile işverene maliyetleri görülmektedir.
Cevdet Yılmaz’ın açıklamasına göre
1 Ocak 2022’den itibaren gelir ve damga vergisi açısından asgari ücret istisnası getirildi. Buna göre net asgari ücrete kadar gelir vergisi, brüt asgari ücrete kadar da damga vergisi istisnası uygulanmaktadır.
Kritik nokta tam da burası aslında. Şöyle ki,
Asgari ücret tutarı sadece asgari ücretlileri değil, asgari ücretten fazla maaş alanları da ziyadesiyle ilgilendiriyor. Daha basit bir ifadeyle asgari ücreti her ne kadar özel sektördeki patron ödese de asgari ücrete kadar olan kısmından ne gelir ne de damga vergisi alınmaktadır. Yani asgari ücret yükselirse Devlet vergi kaybına uğrar.
Hükümet ile Şimşek bu durumu kendilerince bir gerekçe görmekte ve asgari ücretin artması durumunda özellikle asgari ücretten fazla maaş alanlardan alınması gereken gelir ve damga vergisi de alınamamış olacaktır.
Cevdet Yılmaz katıldığı bir programda 2024 yılında asgari ücret istisnasından dolayı 677 milyar lira vergi kaybı olduğunu 2025 yılı için ise öngörülenin 850 milyar lira olduğunu söyledi. Hatta asgari ücret istisnasından dolayı yıllık kişi başı 35 bin 505 lira gelir vergisinden, 1.827 lira ise damga vergisinden Hazinenin kaybı olduğunu belirtti.
Buna göre asgari ücret ne kadar yüksek olursa asgari ücretten fazla ücret geliri elde edenlerin asgari ücrete kadar olan ücretleri hem gelir hem de damga vergisinden istisna edileceğinden Hazinenin bir vergi kaybı olacaktır.
İşte bu nedenden kaynaklı hükümet, asgari ücretin çok fazla artmasını istememekte hatta yıl içinde (Temmuz’da) ikinci artışın bütçe disiplinini bozacağını da düşünmektedir.
Ezcümle
Son iki yıldır asgari ücret tahmini yapılırken iktidar partisi kurmaylarının asgari ücret bundan sonra bir sefer artacak, yıl içinde ikinci kez artmayacak şeklindeki söylemini unutmamak da lazım.
Bu nedenle hükümet, asgari ücret artışının -asgari ücretin vergi istisnasından dolayı- bütçe disiplinini bozacağını düşündüğü için temmuz artışına yanaşmayacaktır. İlaveten patronlardan gelen SGK dahil işveren maliyetini de gerekçe göstererek asgari ücret artışı taleplerini geri çevirecektir.