Deprem dolayısıyla binlerce bina ya yıkıldı ya da hasar gördü. Bu binaların bir kısmını insanlar ya ikametgâh olarak ya da iş yeri olarak kullanmışlardı. Bazıları bu binalarda iş yaptı, bazıları ise kiraya verip kira geliri elde etti ya da başka bir şekilde gelire konu etti. Hemen hemen hepsi emlak vergisi de ya ödedi ya da ödemeyip borçlu kaldı.

Önceki vergi borçlarını ya ödediler ya da borçlu kaldılar. Ayrıca 2022 yılında elde ettikleri gelirlerini vergi dairesine beyan edip vergilerini de ödemeleri gerekiyordu. Ancak 6 Şubat 2023 tarihinde hepimizi derinden yaralayan o deprem oldu ve yüzlerce bina yıkıldı. Canlar kaybedildi; mallar da umutlar da…

Ancak hayat devam ediyordu ve 6 Şubat 2023 öncesi tahakkuk etmiş yani ödenme aşamasına gelmiş vergi borçları ve cezaları ne olacaktı? Silinecek miydi bu borçlar? Bu konuyla alakalı çok fazla soru alıyorum; bu bölgelerde olan vergi borçları silinecek mi? diye.

Bu sorunun cevabını Vergi Usul Kanunu m.115 ile 6183 sayılı Yasa m.105’te arayacağız. Bu iki kanun maddesinin madde başlıkları birebir aynı olmasa da ortak özelliği doğal afet nedeniyle vergi borç ve cezalarının silinmesidir yani terkinidir.

Ancak iki Kanun maddesinin farkı 213 sayılı VUK kapsamına giren amme alacakları için VUK m.115 uygulanacak; VUK kapsamına girmeyen amme alacaklarında ise 6183 sayılı Kanunun 105’inci maddesi uygulanacak olmasıdır. Anlayacağınız iki kanun hükmü de özünde aynı amaca hizmet ediyor; deprem dolayısıyla vergi borç ve cezaları silinmesine…

Örneğin, Gümrük Vergisi VUK kapsamında olmadığından gümrük vergisine ilişkin terkin işlemleri 6183 Sayılı Kanun m.105 uyarınca yapılacaktır.

İki kanun maddesinde de bazı ortak koşullar var. Yani deprem dolayısıyla vergi borç ve cezalarının silinmesinde bazı koşullar var.

Terkin için ortak koşullardan en önemlisivarlıkların en az üçte biri bu afetten kaynaklı olarak zarar görmüş olmalıdır. Bu oranın altında bir zarar, terkinden yani silinmeden yararlanmaya engeldir.

Hem VUK m.115 hem de 6183 sayılı Kanun m.105’te varlıklarının en az üçte biri zarar görmüş olmalı koşulu var. Yani deprem dolayısıyla geçmiş vergi borçlarının zararla orantılı olarak silinmesi için bazı koşullar var. Bu arada zararın oranlanacağı varlık, mükellefin toplam varlığıdır. Afet dolayısıyla uğranılan zarar sigortadan tazminat alınması yoluyla giderilmek istenirse, kaybedilen varlığın tutarından alınan tazminat düşürülür ve kalan kısım zarar kabul edilip, bu haliyle genel varlığın üçte birini geçip geçmediğine bakılır.

Ancak varlıklarının en az üçte biri zarar görmüş olmalı koşulundaki varlık kavramından ne anlaşıl(ma)dığı sorunu var.

İki Kanun maddesinde de geçen varlık kavramının neyi ifade ettiği yönünde farklı görüşler var. Vergi idaresinin, yargının ve akademisyenlerin görüşleri çok ilginçtir ki apayrı. Bazı yargı kararları ve akademik çalışmalarda varlık kavramından anlaşılması gereken şeyin depremden zarar gören bir şeyin ancak envanter ve bilanço kalemleri arasında yer almak koşuluyla terkin edilebileceği görüşü bulunmaktadır. Bu görüşe göre envanter ve bilanço kalemleri arasında yer almayanları VUK m.115 ile 6183 sayılı Kanun m.105 kapsamında varlık olarak değerlendirmemek gerekiyor. Yani deprem dolayısıyla vergi borçları terkin edilmemeli.

Ancak bazı akademik çalışmalarda ve yine bazı yargı kararlarında farklı bir sonuç daha çıkmakta ve depremden zarar gören bir binanın/varlığın illa envanter ve bilanço kalemleri arasında yer almasına gerek olmadığı ifade edilmekte.

Özetle bir görüşe göre emekli Ahmet Amcanın yıkılan evi envanter ve bilanço kalemleri arasında yer almadığı için bu eve ilişkin vergi borçları dolayısıyla terkin hükümleri uygulanmayacak; diğer görüşe göre ise envanter ve bilanço kalemleri arasında yer alıp almamasının bir önemi olmadığı için uygulanabilecek.

Daha basit bir ifadeyle envanter ve bilanço kalemleri arasında yer almayan bir binanın deprem nedeniyle hasar görmesi sonucunda terkin hükümlerinden yararlanılamayacağı görüşü de bulunmaktadır.

Konuyla alakalı onlarca yargı kararı ile akademik çalışma okudum. İlginçtir ki bu karar ve çalışmalarda her iki görüş de bulunmaktaydı. Ve Vergi İdaresi’nin bu konuda net bir açıklamasına maalesef rastlamadım ya da ben bulamadım.

İvedilikle VUK m.115 ile 6183 sayılı Kanun m.105’te yer alan terkin ile alakalı hükümlerin yeniden ele alınması ve Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bir açıklama yapılması gerekmektedir. Konunun herhangi bir tereddüte ya da duraksamaya yer vermeyecek şekilde yeniden tanzim edilmesi gerekmektedir.

İnsanlar cenazelerine ağlarken bir de bunlarla uğraşmasın…

T24 | Murat BATI