Genelde İdari yargıda, özelde vergi yargısında sistem bazen tek dereceli, bazen iki, bazen üç dereceli olarak çalışmaktadır. En altta idare ve vergi mahkemeleri, üzerinde ise istinaf mahkemeleri yer almaktadır. Sistemin en üstünde ise temyiz mercii olarak Danıştay bulunmaktadır. Sistemde idari yargı mercileri hep kurul olarak örgütlenmiş olmakla birlikte, bu yargı manzumesinin en altında bulunan vergi mahkemeleri küçük rakamlı davalara tek hâkimli olarak bakmaktadır.

İdari yargı manzumesi içerisinde gerek tek hâkimle bakılacak davaların sınırı gerek mahkemeden istinafa, oradan da temyize geçişte sınırlar, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda dava konusu miktara göre belirlenmiştir.

Öte yandan İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ek 1. maddesinde; “Bu Kanunda öngörülen parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığı’nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmü yer almıştır. Bu düzenlemeye göre 2022 yılı sonu itibariyle açıklanan % 122,93 oranındaki yeniden değerleme oranına göre 2023 değerlerini yeniden hesaplamak gerekmektedir.

Söz konusu ek 1. maddeye göre 2023 yılında vergi mahkemelerinde tek hâkimle bakılacak davalarda sınır 171 bin TL olacaktır (2022 yılında 77 bin TL idi). Dava konusunun bu tutarı aşması halinde vergi mahkemeleri, davaya heyet halinde bakmak durumunda olacaklardır.

Vergi mahkemelerinde duruşma yapılması, tek hâkimli vergi mahkemelerinde talep edilse dahi mahkemenin gerek görmesine, heyet halinde vergi mahkemelerinde ise talep edilmişse zorunludur. Dolayısıyla talep halinde zorunlu duruşma yapılması, konusu 2023 yılında 171 bin lirayı geçen davalar için zorunlu olmaktadır. Ancak bu sınırla bağlı olmaksızın mahkeme, talep edilmemiş olsa dahi, gerek görürse her zaman duruşma yapabilir. 

Tek hâkimle bakılacak davalarda verilen kararlardan, 2022 yılında konusu 20 bin TL’yi geçmeyenlerde verilen kararlar kesin olacaktır (2022 yılında da 9 bin TL idi). Bir başka deyişle konusu 20 bin TL’yi geçmeyen davalarda verilen kararlara karşı istinaf ve/veya temyiz yolu kapalıdır. Konusu 20 bin TL’yi geçen davalarda ise vergi mahkemesi kararlarına karşı istinaf yolu açıktır.  

İstinaf mahkemelerince 2023 yılında verilen kararlardan, konusu 581 bin TL’yi geçmeyen davalara ilişkin olanlar kesin nitelik taşıyacak ve temyiz yolu kapalı olacaktır. Konusu 581 bin TL’yi geçen davalarda ise istinaf mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurmak mümkün olacaktır (Bu sınır 2021 yılında 261 bin TL idi).

Bu sınırlar önce, davaların açılış tarihine göre yaşama geçmektedir. Yani davaların açılış tarihinde geçerli tutarlara göre davaya tek hâkimin mi yoksa heyetin mi bakacağı belirlenmektedir. Bu nedenle 2022 yılında açılmış davalarda, 2022 yılına ilişkin parasal sınırlar uygulanacaktır. Örneğin 20 Aralık 2022 günü tebliğ edilen, vergi ve ceza toplamı 170 bin TL olan bir vergi/ceza ihbarnamesine karşı 27 Aralık günü dava açılırsa heyet halinde, 3 Ocak günü dava açılırsa tek hâkimli vergi mahkemesi davaya bakacaktır.

Buna karşılık tek hâkim kararlarının kesin olup olmadığına veya istinaf mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna gidilip gidilemeyeceği konularında ise karar tarihinde geçerli parasal sınırlar dikkate alınmaktadır.

Bu uygulamaya göre, 2022 yılında istinaf mahkemesi nezdinde görülmekte olan ve konusu 265 bin TL olan bir davada karar 2022 yılında verildiyse, karara karşı temyiz yolu açık olacakken iş yükü ve sair sebeplerle karar verilmesinin 2023 yılına kalması halinde karar kesin olacak ve temyiz yoluna gidilemeyecektir. Yargının bazen idari yargılama usulünün gerektirdiği usul kuralları dolayısıyla bazen de iş yükü sebebiyle davanın açıldığı yılda karar verememesinin sorumlusu davanın tarafları değildir. İstinafa veya temyize gitme konusundaki parasal sınırların da dava açma tarihi itibariyle belirlenmesi ve dava süresince uygulanması gerekir. Aksi halde, bir başka deyişle günümüz uygulamasında açılmış bir davada, idarece açıklanan oranlarla kişilerin yargı yolları ve üst mahkemeye başvuru hakları üzerinde değişiklik meydana getirilerek idareye yargı sürecini etkileme olanağı yaratılmaktadır. Bu sonuç ise tabii hâkim ilkesine ve dolayısıyla Anayasaya aykırıdır. Öte yandan yeniden değerleme oranının belirleniş formülüne göre yıllık enflasyonu temsil etmediği, yürütme tarafından belirlenen değerler olduğu da açıktır. Bu nedenle uygulamayı Anayasal ilkeler açısından yerinde görmek kanaatimce mümkün değildir.

Bu sınırlar uygulanırken dava konusu olarak, toplam dava tutarlarına bakılması gerektiğini de hatırlatalım. Örneğin tarh işlemi aleyhine açılmış davalarda dava konusu vergi ve cezanın toplamına, ödeme emrine karşı açılan davalarda dava konusu vergi, ceza ve gecikme faizi toplamına bakmak gerekmektedir.

Ekonomim.com | Bumin DOĞRUSÖZ