Yapay zekânın hayatlarımız üzerinde derin etkileri olmaya devam edeceğine, doğru şekilde kullanıldığında yaşamlarımızı olumlu yönde değiştirebileceğine ve hatta hayat kurtarabileceğine dair bir şüphe yoktur. Ancak yapay zekâ, kötü niyetli biçimde birey hakları gözetilmeden ele alındığında, güvenlik riskleri oluşturduğunda ve etik yaklaşımdan uzaklaşıldığında kullanan kişi, kurum ve devletlerin itibarının zarar görmesine neden olabilir ve mevcut önyargıları ve bölünmeleri güçlendirebilir.

Birkaç yıl içinde, finans piyasalarından ulaşıma ve sağlık hizmetlerinden askeri operasyonlara kadar hayatımızı etkileyen kararların büyük bir bölümünün yapay zekâ sistemleri tarafından verildiği veya önemli ölçüde algoritmalar tarafından yönlendirildiği bir dünyada yaşıyor olacağız. Bu nedenle, anlaşılır bir şekilde, yapay zekânın doğurabileceği birçok etik, sosyal ve yasal sorunu tahmin etmeye ve iyileştirmeye çalışmak için son zamanlarda dünya çapında bir dizi proje ortaya çıkıyor.

Yapay zekânın giderek etki alanını genişlettiği bu dünyada pek çok süreci iyileştirip kolaylaştırmak için yapay zekâdan yararlanması kaçınılmaz bir gereklilik ancak bu tek başına yeterli değil. Buradaki kritik noktalardan biri kamu yararına odaklanarak yapay zekâ kullanımı söz konusu olan her adımda etik, yasal ve güvenli karar alınıp uygulanmasına ilişkin bir liderlik rolü üstlenilmesi diye düşünüyorum.

Yapay zekâ risklerine karşı 'Birimimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz İçin'

Robotlar insanların yerini alacak mı endişesine kapılmak yerine; insan olmanın en temel gerekliliklerinden biri olan toplumsal faydayı düşünmek, algoritma ve yapay zekâ kullanımı yolu ile insan haklarını çiğneyecek uygulamalardan kaçınmak, toplumdaki mevcut önyargılardan arınmış bir teknoloji dünyası yaratmaya odaklanmak kritik bir önem taşıyor. Geleceğimizi şekillendirecek yapay zekâ uygulamalarının güvenlik/etik meselesini merkeze koyarak gelişmesini sağlamak hepimizin ama en çok da devletlerin görevidir.

Geçtiğimiz hafta bu anlamda önemli bir gelişme yaşandı. İngiliz hükümetinin ev sahipliği yaptığı yapay zekâ güvenlik zirvesinde 28 hükümet Bletchley deklarasyonuna imza attı. Bletchley, İngiltere, ABD, AB, Avustralya ve Çin gibi dünya devlerinin hızla gelişen teknolojiyle ilgili yapay zekanın insanlık için potansiyel olarak yıkıcı bir risk oluşturabileceği konusunda hemfikir olduklarını beyan ettikleri ilk uluslararası deklarasyon olması bakımından büyük önem taşıyor.

Hükümetler, yapay zekânın taşıdığı risklere ilişkin ortak bilimsel ve kanıta dayalı bir anlayış oluşturarak ortak endişe yaratan yapay zekâ emniyet risklerini belirlemek ve bunlarla mücadele etmek için birlikte çalışacaklarını ifade ettiler.

İngiltere başbakanı Rishi Sunak "dünyanın en büyük yapay zekâ güçlerinin, yapay zekânın risklerini anlamanın ardındaki aciliyet konusunda hemfikir olduğunun altını çizdi ve bu iş birliğini, çocuklarımızın ve torunlarımızın uzun vadeli geleceğini güvence altına almaya yardımcı olacak dönüm noktası” olarak nitelendirdi.

Söz konusu gelişme, yapay zekâ ile ilgili risklere ilk defa yalnızca bağımsız olarak değil, kolektif olarak bakılması gerektiği konusunda “kâğıt üzerinde” de olsa hemfikir olunduğunu gösteriyor. 28 devletin imza attığı sürece kimin liderlik edeceği gibi tartışmalar soru işaretleri yaratsa da tutunabileceğimiz bir umut yarattı. Umarım gerçek bir etki yarattığına da şahit oluruz.